Neler Yeni

8 Yıla 80 Yıl Sığdıran Padişah: Yavuz Sultan Selim

S C O

80+ Bronze
Katılım
21 Temmuz 2022
Mesajlar
927
Dahası  
Reaksiyon skoru
569
Konum
Türkiye Cumhuriyeti
İsim
Savaş Kurtuluş
Discord
G-TheArk#3024
Başlık bile dikkat çekiyor değil mi? Bugün sizlere 8 yıl boyunca tahtta kaldığı sürece içerisinde 80 yıllığa değecek kadar başarıları olan Yavuz Sultan Selim’i anlatacağım. Araştırdığım kaynaklar dışında yıllar önce okuduğum Osmanlı Tarihi kitaplarından da var ama ismini hatırlayamıyorum. Konunun sonunda kaynakları belirteceğim.

Yavuz Sultan Selim 1470 yılında babası II. Bayezid’in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya’da doğdu. Annesi Dulkadıroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı Ayşe Hatun’dur.

Osmanlı belgelerinde adı Selim Şah diye geçer. Ancak daha kendi döneminde sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla tanınmıştır. Kaynaklarda daha küçük yaşta iyi bir tahsil gördüğü ve babasının kendisine özel hoca tayin ettiği belirtilir. Aynı zamanda kendisi Fatih Sultan Mehmet Han'ın torunudur.

17 yaşında babası tarafından Trabzon sancağında görevlendirilmiştir. Burada kendisi yurt içerisinde gelişen olayları gözlemliyordu. 24 yıl boyunca Trabzon'da görev yapmıştır. 25. Yılında yurt içerisinde bulunan isyanlardan dolayı babasına bir mektup yazar. 25 yıldır Trabzon'da olduğunu belirtir. Burada ki idareciliği kendisine kısa sürecek olan Sultanlığında başarılara imza attıracaktır.

II. Bayezid çok dindar ve mümkün olmadığınca savaşa karşı bir padişahtı. Padişahın gücünün giderek zayıfladığını ve babasından sonra tahtta abisi Ahmed’in geçecek olmasını kabullenemedi. Trabzon’dan çıkıp İstanbul'a daha yakın yerden sancak talebinde bulunmasına rağmen babası kabul etmedi. Tahtta kendisi geçmek istiyordu.

Bu dönem içerisinde Doğu Anadolu’da Safevi denilen bir devlet var ve başında da Şah İsmail var. Antalya Türkmen taraflarında Şah İsmail ortalığı karıştırarak Şahkulu isyanını çıkartmıştır. Yavuz Selim Şehzadelik zamanlarında çok iyi bir satranç oyuncusuymuş. Aynı zamanda isyanı çıkartan Şah İsmail’de satranç oyununda kendisine rakip aramaktaymış. Bir gün tellallar çıkararak demiş ki; Her kim beni satranç oyununda yener ise ona 1000 kese altın vereceğim, demiştir. Bunu duyan şehzade Selim çoban kılığında İran’a yola çıkar. Şah İsmail’in sarayına varır. Satranç oynamaya başlayınca 4. Hamlede Şah İsmail’i yener. İşte size çoban matının çıkış hikayesi.Yenildiğini görünce sinirlenen Şah İsmail Sen şahı nasıl mat edersin der. İşte bu da şah matın çıkış hikayesi. Daha sonra Şehzade Selim’e bir tokat atar ve altını ikisinin bildiği bir yere kömer. Altınları almadan Şah İsmail’e bir şiir yazar.

"Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur"

Şiirin günümüz Türkçesiyle aktarımı şöyle sunulabilir:

“Şahım sen herkesi kendine sadık dost sanma
Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur
Belki o kişi alemlerde sözü geçen olur
Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdar olur”


Hem soldan sağa doğrusal olarak hem de yukarıdan aşağıya dikey olarak okunduğu takdirde aynı anlamı sunar. Daha sonra memleketine geri döner. Bu olaydan sonra Şah İsmail’e gıcık olan Yavuz Sultan Selim Babasının askerlerinin bastıramadığı isyanı bastırmak için yola çıkar.

Ordusuyla beraber Gökçay Muharebesi ile çıkan isyanı bastırır. Bunu gören kapıkullarının dikkatini çeker. Tam istedikleri padişah olduğu için artık II. Bayezid’in ne zaman tahttan ineceğini konuşmaya başlarlar.

İsyan bastırıldıktan sonra tarihte bir ilk olarak Yavuz Sultan Selim babasına karşı taht savaşı başlattı. Abisinin tahta geçmesini istemediğini belirten yavuz Sultan Selim karıştıran savaşı çıkartmıştır. II. Bayezid her ne kadar yok dese de yaşının verdiği rahatsızlık arttığı ve halk da kapıkulu askerleri de Yavuz Sultan Selim’in padişah olmasını istedikleri için oğlunu huzuruna çağırıp ona tahtı teslim ediyor.

Tahta çıktıktan sonra Şah İsmail’i ortadan kaldırmak için peşine düşüyor. Şah İsmail lafa gelince konuşuyor ama askerlerden de kaçıyordu. Artık Yavuz Selim’in askerleri kendi aralarında isyan çıkartmaya kadar gelmiş olduğu bir günde Yavuz Selim kırmızı bir kadın elbisesi alıyor ve paketliyor. İçerisine de şöyle bir not düşüyor. ‘’İsmail! Ya bunu giy kaç, Ya da bunu giy beni bekle’’diyor.

Sandık kutu demişken Yavuz Selim tahta çıktığı bir vakitte yine İran sarayından kendisine bir sandık geliyor. Padişahın önüne koyulunca padişah açıyor sandığı oo altınlar elmaslar bardaklar çanaklar falan. Sonra bir koku sarıyor etrafı. Sandığın en altına İnsan dışkısı yerleştirilmiş halde buluyorlar. Saray hanesine ve padişaha yapılan bu hakarete karşılık, Yavuz Sultan Selim bir sandık hazırlatıyor. İçerisine değerli eşyalar koyduktan sonra en altına lokum yerleştiriyor ve bir not yazıp gönderiyor sandığı. Sandık İran sarayına ulaşınca Şah İsmail açarken burunlarını tutuyor. Biz onlara dışkı gönderdik belki onlar da bize gönderir diye. Ama açıp baktıklarında değerli eşyalarla birlikte lokumu buluyorlar. Zehirli olmadığı anlaşılınca herkese dağıtıp notu da padişaha veriyorlar. Notun içerisinde ‘’Herkes yediğinden ikram eder..’’ yazılıydı. Bunu gören Şah İsmail daha da sinirlenir.

Ordusuyla birlikte Şah İsmail'in arkasından kovalayan Sultan Selim sonunda tutuyor onu. Çaldıran'da her iki ordu karşı karşıya geldi. Safevi devleti yenildi. Şah İsmail yenildi ve tüydü. Zamanında Şehzade paşaya satrançta kazandığı altınları gömdüğü yere doğru yola çıktı. Ama onun öncesinden Yavuz Sultan Selim iki askerini gönderiyor ve altınları alırken Şah İsmail görüyor ve işin aslını anlıyor. Zamanında beni yenen o çoban kılıklı kişi demek ki padişahmış diyor.

Padişahlık dönemi boyunca yani 8 yıl içerisinde Osmanlı topraklarını 2.5 kat arttırıyor. Hazineyi dolduruyor.

Tahta çıktıktan sonra yapmak istediği tek şey vardı Sultan Selim’in. Türk ve İslam birliğini oluşturmak. Bunun içinde İslamın başına yani halifeye ulaşması gerekiyordu. Halife ise Mısır’daydı. Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkacaktır ilerleyen günlerde ama bir gün sarayın içinde bir oraya bir buraya dolaşıyormuş. Ne sinirli ne mutlu bilinmez bir tavrı varmış. Kapıdaki askerine çağırıyor ve diyor ki;

-"Bana Hasan Sadrazamı çağırın."

Hasan Sadrazam ise bahçede çiçekleri sularken çağrıldığını duyunca hemen elindeki hortumu askere veriyor ve abdest alıyor. Çünkü bir padişah huzuruna çağırıyorsa ya kişinin mertebesini yükseltmek için ya da kellesini almak için çağırırmış. Sultan Selim’de daima kelleyi almak için çağırdığı için abdestli gideyim ölürsem abdestli ölürüm diye düşünmüş. Huzuruna varınca;

-"Hünkarım beni emretmişsiniz geldim." Der. Hünkar arkasını döner ve der ki;

-"Hasan paşa dün gece ne rüyası gördün? "der. Hasan paşa düşünür ama bir rüya görmemiştir ki. Sırf rüya gördüğü ya da görmediği için de öldürecek değil ki diye düşünmüş içinden.

-"Paşam çok şükür yurt içerisinde bir sorun kalmadı dün gece çok rahat uyudum ama rüya görmedim" der.

-"Sen bir gece uyudun da rüya görmedin mi?" Dedikten sonra padişah Hasan paşayı dövmeye başlar. Diğer gün yine çağırır sorar yine rüya görmedim deyince döver padişah. 1 hafta boyunca bu böyle devam ediyor. 1 haftanın sonunda Sadrazam Hasan Paşa ağzı yüzü şişmiş bir şekilde sarayın kapısına doğru yaklaşır. Orada duran kapıcı Hasan’ın yanına oturur. Hasan ağanın yüzüne bakınca solgun olduğunu görür ve der ki;

-"Hayırdır Hasan Ağa neyin var? Günlerdir dayak yiyen ben değil de senmişsin gibi sanki."

-"Sormayın paşam dün gece bir rüya gördüm. Hala etkisinden çıkamadım." Deyince Hasan Paşa hemen ‘’Anlat neler gördün?’’ demiş.

-Paşam ben dün gece rüyamda uyuyordum. Birden kapı çalındı. Rüyamda uyandım bir baktım kapının altından ışık huzmesi geliyordu. Ben de korktum kapıyı açtım. İçerisi birden ışık oldu geri çekildim. Ellerinde 'La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah' yazan Peygamber sancağıyla 4 tane iri, ak sakallı, ak cübbeli adamlar girdi. Ve bana dediler ki ‘’Kalk efendini uyandır. Haremeyn (Mekke Medine hizmeti) hizmeti ona buyruldu. Ben korktum sordum. Siz kimsiniz? Sancığı tutan kişi konuşmaya başladı. “ Bu Ebu Bekir, bu Ömer bin Hattab , bu Osman bin Affan, ben ise Ali bin Ebû Tâlib. Ve ben bu rüyanın içinden kan ter içinde uyandım. "Diyor. Daha sonra Yavuz Sultan Selim bu rüyanın görüleceğini biliyor. Çünkü aynı rüyayı kendileri de görmüştür. Hünkarın rüyasında Hasan da görecek rüyayı ona tasdiklet ondan sonra çık yola denildiği için Sadrazam Hasan paşa sanmıştır ama rüyayı gören kapıcı Hasan çıkmıştır. Daha sonra Mısır’a sefere çıkılıyor.

Mısır seferinde Padişah kimseye nereye gittiğini söylemiyor. Ordu gidiyor ama sadece gidiyor. Sinan paşa yanına varıyor diyor ki “ Hünkarım nereye gidiyoruz” diyor. Bunun üzerine Padişah Sinan paşayı yanına çağırıyor. “ Sinan Paşa sır tutmayı bilir misin? Diye soruyor. “Evet hünkarım biliyorum” deyince “Bende biliyorum haydi devam yola” diyor.

Mısır çölüne gelince Yavuz Sultan selim atından iniyor ve atının eyerini tutarak Selamünaleyküm ben geldim deyince birden yağmur yağmaya başlıyor. Kendisi önde yürüyerek arkasında atı ve 150 bin kişilik ordusuyla o çölü yürüyerek geçiyor. Mısır çölünü yürüyerek geçen ilk kişi olarak tarihte bilinmektedir.

Ordu yürümekten yorulunca içlerinde konuşmaya başlıyorlar. En öndeki Sinan Paşa’nın kulağına gelice hünkara gidip diyor ki;
-"Hünkarım atınıza binseniz de ordumuzda atının üstünde gitse. Memlüklerle savaşımızda gücümüz kuvvetimiz yerinde olmalı lakin askerimiz yorulmuş durumda." Deyince hayhay diyor ve üç adım daha gittikten sonra orduya dönerek şu sözleri sarf ediyor;

-"Fahri kainat çıplak ayakla yürür orduma yön gösterir de ben onun arkasından nasıl ata binerim? "Der. Öyle deyince ordu bir ağlamaklı olur çünkü Peygamber efendimiz yalın ayak önde giderek Yavuz Sultan Selim’e yön göstermekteymiş. Bu şekilde 3 günde o çölü aşmışlar.

Mısır da yapılan savaşlar ile Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz Osmanlı kontrolüne geçmiştir. Halifelik ilk kez Osmanlıda’dır. İlk Osmanlı halifesi I.Selim yani Yavuz Sultan Selim’dir. Mısır seferi ile kuzey Afrika’ya girmişizdir aynı zamanda. Üç kıtada birden hüküm süren ilk Osmanlı padişahıdır.

Okuduğumda çok etkilendiğim iki hikayesi daha vardır Sultanımızın. İlki bir gün bir esnafın işi bozulur. Hiçbir işi yolunda gitmeyen esnaf istişareye yatar. Rüyasında peygamber efendimizi görür.
-"Benden ne istersin ey ümmetim" der efendimiz.
-"işlerim kötüleşti ya Resullulah bereket isterim rızk isterim" der. Bunun üzerine Resululah (as.) der ki;

-"Selim’imin yanına var, o sana bir kese altın versin. Neden vermem gerekiyor diye sorarsa her gece çektiği Salavat-ı Şerifi dün gece çekmeden uyuduğu için sadaka versin" der.
Bunun üzerine esnaf dayanır sarayın kapısına güm güm kapıya vurur. Hünkar getirin o densizi ne istiyor der. Hünkarın karşısına çıkınca “ Bana bir kese altın vereceksin” der. Hünkar güler “Neden verecekmişim deyince;

-"Dün gece Resullulah rüyamdaydı. Bana dedi ki git Selim’ime söyle sana bir kese altın versin dedi, "der. Hünkar sorar “Ne dedi ne dedi?”

-"Selim’ime dedi. Diyerek bir kaç defa daha sorar. Her sormasında bir altın kesesi daha verir esnaf adama. Bu da böyle bir hikayesiydi. İkinci en etkilediğim hayatında olan olay ise, hizmetli bir kadınla arasında geçen olaydır.

Padişahımızın yatağını düzenleyen her gün yatak temizliğiyle ilgilenen bir hizmetlisi varmış. Kız padişahı o kadar çok seviyormuş ki her görmesine yüreği zıplarmış yerinden. Bir gün dayanamıyor ve padişaha söylemek istiyor nasıl yapsam diye düşünürken bir kağıt alıyor eline ve yazıyor;

-“Derdi olan neylesin?”

Yazdıktan sonra kağıdı hünkarın yastığının altına koyuyor. Gece olunca hünkarımız yatağa giriyor ve yastığın altında ki kağıdı görüyor. Açıp içinde yazanı okuduktan sonra kağıda cevap yazıyor:

-“Çekinmesin söylesin..”

Hizmetli kız sabah gelince bakıyor yastığın altına ve cevap yazmış. Kağıdı okuduktan sonra kendisi de altına bir cevap yazar:

-“Ya çok korkuyorsa neylesin?”

Tekrardan akşam olunca hünkar ilk yastığın altını kontrol eder ve yazıyı okur. Hünkarımız da bu yazıya cevaben şöyle yazar:

-“Hiç korkmasın ve çıksın karşıma söylesin..”

Sabah olduğunda kız kağıdı açar okur ve bir cesaretlenme gelir. Hünkarı gördüğü ilk an söylemeye karar verir.

Duvar dibinde saklanırken Yavuz Sultan Selim gelince karşısına çıkıverir. “Hünkarım ben sizi...” dedikten sonra olduğu yere yığılır kalır. Kızın o heyecanıyla kalbi durur. İşte o kız gerçek aşka erenlerdendi. Aşkın harıyla, Aşkın koruyla yanmış, o kadar çok sevmiş, o kadar içi yanmış ki..

İşte gerçek aşk maşuğunun gözlerinin içine baktığında ruhunu teslim edecek kadar çok sevendir. Yavuz Sultan Selim kızın tüm defin işlemleriyle bizzat ilgilenmiştir. Ve kızın ardından birkaç dörtlük yazmıştır..

“Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek,

“Giryemi kıldı hûn, eşkimi füzûn etti felek;

Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan,

“Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.”


Anlamı ise:

"Gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı bilmiyorum
Ama çok fazla ağlattı, özümü kan içinde bıraktı, aşkımı arttırdı
Aslanlar bile gücümün korkusundan titrerken
Felek beni bir ceylan gözlüye esir etti."

Ruhu şad olsun. Rabbim rahmetini esirgemesin inşallah. Çok dikkatimi çeken bir padişahtı. 8 yılda bu kadar iş başarabilen ki daha buraya yazmadıklarımda var, oğlu Kanuni Sultan Süleyman gibi 46 yıl yaşasaydı neler yapardı kim bilir. Tarih öğretmenimiz Celal hocamızın da dediği gibi “Eğer yaşasaydı Neptün, Satürn, Jüpiteri bile bize beylik olarak katardı”

Umarım severek sıkılmadan okursunuz.. Hayırlı forumlar..

 

S C O

80+ Bronze
Katılım
21 Temmuz 2022
Mesajlar
927
Dahası  
Reaksiyon skoru
569
Konum
Türkiye Cumhuriyeti
İsim
Savaş Kurtuluş
Discord
G-TheArk#3024
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
Celal Şengör'ün sultan selim hakkında ki görüşleri hakkında ne düşünüyorsun?
Sultan Selim 7 Hristiyan Ülkenin Oluşturduğu Dünyanın En Büyük Padişahlardan Biri Dostum.. Duşun Bak Hocam 2.5 Saat İçinde Dünyanın En Büyük Ordusunu Deviren Bir Adam...
 

AneX

80+ Silver
Katılım
3 Temmuz 2020
Mesajlar
4,492
Dahası  
Reaksiyon skoru
2,177
Konum
CSGO'da 10LVL leri tokatlıyor
İsim
THEY CALL ME ANEX
Başlık bile dikkat çekiyor değil mi? Bugün sizlere 8 yıl boyunca tahtta kaldığı sürece içerisinde 80 yıllığa değecek kadar başarıları olan Yavuz Sultan Selim’i anlatacağım. Araştırdığım kaynaklar dışında yıllar önce okuduğum Osmanlı Tarihi kitaplarından da var ama ismini hatırlayamıyorum. Konunun sonunda kaynakları belirteceğim.

Yavuz Sultan Selim 1470 yılında babası II. Bayezid’in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya’da doğdu. Annesi Dulkadıroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı Ayşe Hatun’dur.

Osmanlı belgelerinde adı Selim Şah diye geçer. Ancak daha kendi döneminde sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla tanınmıştır. Kaynaklarda daha küçük yaşta iyi bir tahsil gördüğü ve babasının kendisine özel hoca tayin ettiği belirtilir. Aynı zamanda kendisi Fatih Sultan Mehmet Han'ın torunudur.

17 yaşında babası tarafından Trabzon sancağında görevlendirilmiştir. Burada kendisi yurt içerisinde gelişen olayları gözlemliyordu. 24 yıl boyunca Trabzon'da görev yapmıştır. 25. Yılında yurt içerisinde bulunan isyanlardan dolayı babasına bir mektup yazar. 25 yıldır Trabzon'da olduğunu belirtir. Burada ki idareciliği kendisine kısa sürecek olan Sultanlığında başarılara imza attıracaktır.

II. Bayezid çok dindar ve mümkün olmadığınca savaşa karşı bir padişahtı. Padişahın gücünün giderek zayıfladığını ve babasından sonra tahtta abisi Ahmed’in geçecek olmasını kabullenemedi. Trabzon’dan çıkıp İstanbul'a daha yakın yerden sancak talebinde bulunmasına rağmen babası kabul etmedi. Tahtta kendisi geçmek istiyordu.

Bu dönem içerisinde Doğu Anadolu’da Safevi denilen bir devlet var ve başında da Şah İsmail var. Antalya Türkmen taraflarında Şah İsmail ortalığı karıştırarak Şahkulu isyanını çıkartmıştır. Yavuz Selim Şehzadelik zamanlarında çok iyi bir satranç oyuncusuymuş. Aynı zamanda isyanı çıkartan Şah İsmail’de satranç oyununda kendisine rakip aramaktaymış. Bir gün tellallar çıkararak demiş ki; Her kim beni satranç oyununda yener ise ona 1000 kese altın vereceğim, demiştir. Bunu duyan şehzade Selim çoban kılığında İran’a yola çıkar. Şah İsmail’in sarayına varır. Satranç oynamaya başlayınca 4. Hamlede Şah İsmail’i yener. İşte size çoban matının çıkış hikayesi.Yenildiğini görünce sinirlenen Şah İsmail Sen şahı nasıl mat edersin der. İşte bu da şah matın çıkış hikayesi. Daha sonra Şehzade Selim’e bir tokat atar ve altını ikisinin bildiği bir yere kömer. Altınları almadan Şah İsmail’e bir şiir yazar.

"Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur"


Şiirin günümüz Türkçesiyle aktarımı şöyle sunulabilir:

“Şahım sen herkesi kendine sadık dost sanma
Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur
Belki o kişi alemlerde sözü geçen olur
Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdar olur”


Hem soldan sağa doğrusal olarak hem de yukarıdan aşağıya dikey olarak okunduğu takdirde aynı anlamı sunar. Daha sonra memleketine geri döner. Bu olaydan sonra Şah İsmail’e gıcık olan Yavuz Sultan Selim Babasının askerlerinin bastıramadığı isyanı bastırmak için yola çıkar.

Ordusuyla beraber Gökçay Muharebesi ile çıkan isyanı bastırır. Bunu gören kapıkullarının dikkatini çeker. Tam istedikleri padişah olduğu için artık II. Bayezid’in ne zaman tahttan ineceğini konuşmaya başlarlar.

İsyan bastırıldıktan sonra tarihte bir ilk olarak Yavuz Sultan Selim babasına karşı taht savaşı başlattı. Abisinin tahta geçmesini istemediğini belirten yavuz Sultan Selim karıştıran savaşı çıkartmıştır. II. Bayezid her ne kadar yok dese de yaşının verdiği rahatsızlık arttığı ve halk da kapıkulu askerleri de Yavuz Sultan Selim’in padişah olmasını istedikleri için oğlunu huzuruna çağırıp ona tahtı teslim ediyor.

Tahta çıktıktan sonra Şah İsmail’i ortadan kaldırmak için peşine düşüyor. Şah İsmail lafa gelince konuşuyor ama askerlerden de kaçıyordu. Artık Yavuz Selim’in askerleri kendi aralarında isyan çıkartmaya kadar gelmiş olduğu bir günde Yavuz Selim kırmızı bir kadın elbisesi alıyor ve paketliyor. İçerisine de şöyle bir not düşüyor. ‘’İsmail! Ya bunu giy kaç, Ya da bunu giy beni bekle’’diyor.

Sandık kutu demişken Yavuz Selim tahta çıktığı bir vakitte yine İran sarayından kendisine bir sandık geliyor. Padişahın önüne koyulunca padişah açıyor sandığı oo altınlar elmaslar bardaklar çanaklar falan. Sonra bir koku sarıyor etrafı. Sandığın en altına İnsan dışkısı yerleştirilmiş halde buluyorlar. Saray hanesine ve padişaha yapılan bu hakarete karşılık, Yavuz Sultan Selim bir sandık hazırlatıyor. İçerisine değerli eşyalar koyduktan sonra en altına lokum yerleştiriyor ve bir not yazıp gönderiyor sandığı. Sandık İran sarayına ulaşınca Şah İsmail açarken burunlarını tutuyor. Biz onlara dışkı gönderdik belki onlar da bize gönderir diye. Ama açıp baktıklarında değerli eşyalarla birlikte lokumu buluyorlar. Zehirli olmadığı anlaşılınca herkese dağıtıp notu da padişaha veriyorlar. Notun içerisinde ‘’Herkes yediğinden ikram eder..’’ yazılıydı. Bunu gören Şah İsmail daha da sinirlenir.

Ordusuyla birlikte Şah İsmail'in arkasından kovalayan Sultan Selim sonunda tutuyor onu. Çaldıran'da her iki ordu karşı karşıya geldi. Safevi devleti yenildi. Şah İsmail yenildi ve tüydü. Zamanında Şehzade paşaya satrançta kazandığı altınları gömdüğü yere doğru yola çıktı. Ama onun öncesinden Yavuz Sultan Selim iki askerini gönderiyor ve altınları alırken Şah İsmail görüyor ve işin aslını anlıyor. Zamanında beni yenen o çoban kılıklı kişi demek ki padişahmış diyor.

Padişahlık dönemi boyunca yani 8 yıl içerisinde Osmanlı topraklarını 2.5 kat arttırıyor. Hazineyi dolduruyor.

Tahta çıktıktan sonra yapmak istediği tek şey vardı Sultan Selim’in. Türk ve İslam birliğini oluşturmak. Bunun içinde İslamın başına yani halifeye ulaşması gerekiyordu. Halife ise Mısır’daydı. Yavuz Sultan Selim Mısır seferine çıkacaktır ilerleyen günlerde ama bir gün sarayın içinde bir oraya bir buraya dolaşıyormuş. Ne sinirli ne mutlu bilinmez bir tavrı varmış. Kapıdaki askerine çağırıyor ve diyor ki;

-"Bana Hasan Sadrazamı çağırın."

Hasan Sadrazam ise bahçede çiçekleri sularken çağrıldığını duyunca hemen elindeki hortumu askere veriyor ve abdest alıyor. Çünkü bir padişah huzuruna çağırıyorsa ya kişinin mertebesini yükseltmek için ya da kellesini almak için çağırırmış. Sultan Selim’de daima kelleyi almak için çağırdığı için abdestli gideyim ölürsem abdestli ölürüm diye düşünmüş. Huzuruna varınca;

-"Hünkarım beni emretmişsiniz geldim." Der. Hünkar arkasını döner ve der ki;

-"Hasan paşa dün gece ne rüyası gördün? "der. Hasan paşa düşünür ama bir rüya görmemiştir ki. Sırf rüya gördüğü ya da görmediği için de öldürecek değil ki diye düşünmüş içinden.

-"Paşam çok şükür yurt içerisinde bir sorun kalmadı dün gece çok rahat uyudum ama rüya görmedim" der.

-"Sen bir gece uyudun da rüya görmedin mi?" Dedikten sonra padişah Hasan paşayı dövmeye başlar. Diğer gün yine çağırır sorar yine rüya görmedim deyince döver padişah. 1 hafta boyunca bu böyle devam ediyor. 1 haftanın sonunda Sadrazam Hasan Paşa ağzı yüzü şişmiş bir şekilde sarayın kapısına doğru yaklaşır. Orada duran kapıcı Hasan’ın yanına oturur. Hasan ağanın yüzüne bakınca solgun olduğunu görür ve der ki;

-"Hayırdır Hasan Ağa neyin var? Günlerdir dayak yiyen ben değil de senmişsin gibi sanki."

-"Sormayın paşam dün gece bir rüya gördüm. Hala etkisinden çıkamadım." Deyince Hasan Paşa hemen ‘’Anlat neler gördün?’’ demiş.

-Paşam ben dün gece rüyamda uyuyordum. Birden kapı çalındı. Rüyamda uyandım bir baktım kapının altından ışık huzmesi geliyordu. Ben de korktum kapıyı açtım. İçerisi birden ışık oldu geri çekildim. Ellerinde 'La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah' yazan Peygamber sancağıyla 4 tane iri, ak sakallı, ak cübbeli adamlar girdi. Ve bana dediler ki ‘’Kalk efendini uyandır. Haremeyn (Mekke Medine hizmeti) hizmeti ona buyruldu. Ben korktum sordum. Siz kimsiniz? Sancığı tutan kişi konuşmaya başladı. “ Bu Ebu Bekir, bu Ömer bin Hattab , bu Osman bin Affan, ben ise Ali bin Ebû Tâlib. Ve ben bu rüyanın içinden kan ter içinde uyandım. "Diyor. Daha sonra Yavuz Sultan Selim bu rüyanın görüleceğini biliyor. Çünkü aynı rüyayı kendileri de görmüştür. Hünkarın rüyasında Hasan da görecek rüyayı ona tasdiklet ondan sonra çık yola denildiği için Sadrazam Hasan paşa sanmıştır ama rüyayı gören kapıcı Hasan çıkmıştır. Daha sonra Mısır’a sefere çıkılıyor.

Mısır seferinde Padişah kimseye nereye gittiğini söylemiyor. Ordu gidiyor ama sadece gidiyor. Sinan paşa yanına varıyor diyor ki “ Hünkarım nereye gidiyoruz” diyor. Bunun üzerine Padişah Sinan paşayı yanına çağırıyor. “ Sinan Paşa sır tutmayı bilir misin? Diye soruyor. “Evet hünkarım biliyorum” deyince “Bende biliyorum haydi devam yola” diyor.

Mısır çölüne gelince Yavuz Sultan selim atından iniyor ve atının eyerini tutarak Selamünaleyküm ben geldim deyince birden yağmur yağmaya başlıyor. Kendisi önde yürüyerek arkasında atı ve 150 bin kişilik ordusuyla o çölü yürüyerek geçiyor. Mısır çölünü yürüyerek geçen ilk kişi olarak tarihte bilinmektedir.

Ordu yürümekten yorulunca içlerinde konuşmaya başlıyorlar. En öndeki Sinan Paşa’nın kulağına gelice hünkara gidip diyor ki;
-"Hünkarım atınıza binseniz de ordumuzda atının üstünde gitse. Memlüklerle savaşımızda gücümüz kuvvetimiz yerinde olmalı lakin askerimiz yorulmuş durumda." Deyince hayhay diyor ve üç adım daha gittikten sonra orduya dönerek şu sözleri sarf ediyor;

-"Fahri kainat çıplak ayakla yürür orduma yön gösterir de ben onun arkasından nasıl ata binerim? "Der. Öyle deyince ordu bir ağlamaklı olur çünkü Peygamber efendimiz yalın ayak önde giderek Yavuz Sultan Selim’e yön göstermekteymiş. Bu şekilde 3 günde o çölü aşmışlar.

Mısır da yapılan savaşlar ile Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz Osmanlı kontrolüne geçmiştir. Halifelik ilk kez Osmanlıda’dır. İlk Osmanlı halifesi I.Selim yani Yavuz Sultan Selim’dir. Mısır seferi ile kuzey Afrika’ya girmişizdir aynı zamanda. Üç kıtada birden hüküm süren ilk Osmanlı padişahıdır.

Okuduğumda çok etkilendiğim iki hikayesi daha vardır Sultanımızın. İlki bir gün bir esnafın işi bozulur. Hiçbir işi yolunda gitmeyen esnaf istişareye yatar. Rüyasında peygamber efendimizi görür.
-"Benden ne istersin ey ümmetim" der efendimiz.
-"işlerim kötüleşti ya Resullulah bereket isterim rızk isterim" der. Bunun üzerine Resululah (as.) der ki;

-"Selim’imin yanına var, o sana bir kese altın versin. Neden vermem gerekiyor diye sorarsa her gece çektiği Salavat-ı Şerifi dün gece çekmeden uyuduğu için sadaka versin" der.
Bunun üzerine esnaf dayanır sarayın kapısına güm güm kapıya vurur. Hünkar getirin o densizi ne istiyor der. Hünkarın karşısına çıkınca “ Bana bir kese altın vereceksin” der. Hünkar güler “Neden verecekmişim deyince;

-"Dün gece Resullulah rüyamdaydı. Bana dedi ki git Selim’ime söyle sana bir kese altın versin dedi, "der. Hünkar sorar “Ne dedi ne dedi?”

-"Selim’ime dedi. Diyerek bir kaç defa daha sorar. Her sormasında bir altın kesesi daha verir esnaf adama. Bu da böyle bir hikayesiydi. İkinci en etkilediğim hayatında olan olay ise, hizmetli bir kadınla arasında geçen olaydır.

Padişahımızın yatağını düzenleyen her gün yatak temizliğiyle ilgilenen bir hizmetlisi varmış. Kız padişahı o kadar çok seviyormuş ki her görmesine yüreği zıplarmış yerinden. Bir gün dayanamıyor ve padişaha söylemek istiyor nasıl yapsam diye düşünürken bir kağıt alıyor eline ve yazıyor;

-“Derdi olan neylesin?”

Yazdıktan sonra kağıdı hünkarın yastığının altına koyuyor. Gece olunca hünkarımız yatağa giriyor ve yastığın altında ki kağıdı görüyor. Açıp içinde yazanı okuduktan sonra kağıda cevap yazıyor:

-“Çekinmesin söylesin..”

Hizmetli kız sabah gelince bakıyor yastığın altına ve cevap yazmış. Kağıdı okuduktan sonra kendisi de altına bir cevap yazar:

-“Ya çok korkuyorsa neylesin?”

Tekrardan akşam olunca hünkar ilk yastığın altını kontrol eder ve yazıyı okur. Hünkarımız da bu yazıya cevaben şöyle yazar:

-“Hiç korkmasın ve çıksın karşıma söylesin..”

Sabah olduğunda kız kağıdı açar okur ve bir cesaretlenme gelir. Hünkarı gördüğü ilk an söylemeye karar verir.

Duvar dibinde saklanırken Yavuz Sultan Selim gelince karşısına çıkıverir. “Hünkarım ben sizi...” dedikten sonra olduğu yere yığılır kalır. Kızın o heyecanıyla kalbi durur. İşte o kız gerçek aşka erenlerdendi. Aşkın harıyla, Aşkın koruyla yanmış, o kadar çok sevmiş, o kadar içi yanmış ki..

İşte gerçek aşk maşuğunun gözlerinin içine baktığında ruhunu teslim edecek kadar çok sevendir. Yavuz Sultan Selim kızın tüm defin işlemleriyle bizzat ilgilenmiştir. Ve kızın ardından birkaç dörtlük yazmıştır..

“Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek,

“Giryemi kıldı hûn, eşkimi füzûn etti felek;

Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan,

“Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.”


Anlamı ise:

"Gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı bilmiyorum
Ama çok fazla ağlattı, özümü kan içinde bıraktı, aşkımı arttırdı
Aslanlar bile gücümün korkusundan titrerken
Felek beni bir ceylan gözlüye esir etti."

Ruhu şad olsun. Rabbim rahmetini esirgemesin inşallah. Çok dikkatimi çeken bir padişahtı. 8 yılda bu kadar iş başarabilen ki daha buraya yazmadıklarımda var, oğlu Kanuni Sultan Süleyman gibi 46 yıl yaşasaydı neler yapardı kim bilir. Tarih öğretmenimiz Celal hocamızın da dediği gibi “Eğer yaşasaydı Neptün, Satürn, Jüpiteri bile bize beylik olarak katardı”

Umarım severek sıkılmadan okursunuz.. Hayırlı forumlar..

bana göre en başaralı 2. padişah
 

🃏JOKER🃏

80+ Platinum
Katılım
27 Mart 2020
Mesajlar
13,798
Dahası  
Reaksiyon skoru
34,437
Konum
Realhas hoca için adalet istiyoruz
İsim
Mert Can Ergün
Yeni mesajlar Yeni Konu Aç      

SON KONULAR

Forum istatistikleri

Konular
894,804
Mesajlar
8,207,888
Üyeler
138,413
Son üye
Hasankckrt
Top Bottom