İlginç bir rüya gördüm!(kısa hikaye yazdım)

OUHasan

80+ Bronze
Katılım
8 Kasım 2021
Mesajlar
1,568
Reaksiyon skoru
4,281
Merhaba dostlarım, size bir şey sormak isterim. Ben bir kitap yazıyorum sizlerden yardım almak istiyorum. Kitapa ana karakterin bir rüyasıyla başlıyorum. Sizden ricam rüyayı okuyup, ardıdan bir arkadaşınız böyle bir rüya görürseydi ve sizden yardım isteseydi siz ona nasıl bir teselli yöntemi uygulardınız, onu sakinleştirmek için ne yapardınız, ne söylerdiniz? Bu sorulara cevap vermeniz... Şimdiden teşekkür ederim!

Rüya;

1. Fasıl
Bir bahar sabahı mışıl mışıl uyuyan Maxty, ilginç bir rüya gördü. Gerçi ne kadar rüya denilebilirse... Maxty düşündeyken gördükleri; Maxty bir gün dışarıda top oynamak için annesinden izin almaya odasından mutfağa doğru gidiyordu. Odasından çıktı, hola gitti. Merdivenlere yöneldi ve aşağı kata inmeye başladı. Merdivenlerin sonuna geldiğinde soluna döndü ve karşısına çıkan iki kapıdan ilkinden içeri girdi. Maxty'nin annesi içeride yemek hazırlıyordu. Maxty'nin en sevdiği yemek olan lazanya yemeğini yapıyordu. Yemek neredeyse hazırdı. Maxty mutfağa girer girmez lazanyanın kokusunu almaya başlamıştı. Bu kokunun ardından Maxty futbolu unuttu. Hemen sofraya oturdu ve annesinden bir servis rica etti. Annesi Maxty için bir porsiyon lazanya hazırladı ve Maxty'nin önüne koydu. Maxty iştahla yemeye başladı. Birkaç dakika sonra yemeğin ortasındayken Maxty'nin aklına
Arkadaşlarına verdiği futbol sözü geldi. Maxty nazikçe annesine izin alıp alamayacağını sordu. Annesi biraz sorguladıktan sonra izin verdi. Maxty hızlı hızlı yemeğini yemeye başladı. Yemek bittikten sonra Maxty kendi yediği sofrayı topladı ve tezgaha götürüp yıkadı, ardından tabakları, kaşığı falan duruladı ve yerlerine yerleştirdi. Hemen ardından odasına çıktı ve üstünü değiştirmeye başladı. Futbol takımını giydi, topunu aldı, kramponlarını dolabından çıkardı ve odayı terk etti. Evden çıkarken hemen kapının gerisinde kramponlarını giydi ve kapıyı açtı. Annesine ben çıktım diye bağırıp, kapıyı çekti. Arkadaşlarının yanına gitmek için yürümeye başladı. Yılda giderken boş boş durmak yerine hayaller kurmak istedi. Aklına ilerde bir gün Dünya yaşanılmaz bir yer olursa eğer ne yapabiliriz diye bir soru takıldı. Derken biraz düşünmeye başladı bu konuyu. Aklına başka gezegenlere gidebilme fikri geldi. Gerçi bu fikir zaten uzun yıllardır insanoğlunun araştırdığı bir konuydu...
Biraz daha düşünmeye devam etti. Peki, bunu nasıl başarabilirdi? Oksijensiz nasıl soluyabilirdi, verimli toprak olmadan nasıl bir bitki yetiştirebilirdi, susuz bir hayatı nasıl sürdürebilirdi? Falan fistan... Ama en önemlisi, gerekli olan gezegeni nasıl bulacaktı, başka bir gezegene nasıl gidebilirdi? İşte, aklına takılan bu sorular Maxty'yi oldukça darlıyordu. Maxty kafasını silkti ve yoluna devam etti. Bir süre sonra arkadaşlarının yanına ulaştı. Takımları seçtiler, tarafları belirlediler, kaleyi çizdiler, oyuna başladılar. Maxty'nin olduğu takım, ilk yarıda 2 gol attı. Bu gollerden birini Maxty atmıştı. İlk yarı bitti, arkadaşlar birlikte oturup dinlendiler. Birkaç dakika sonra ikinci yarı için hazırlandılar. İkinci yarıyı oynamaya başladılar. İkinci yarının ortalarında etrafta ilginç bir koku sezdiler. Oyunun bırakıp bu kokunun ne olduğuna bakmak için kokunun geldiği yöne doğru yürüdüler, yürüdüler ve yürüdüler... Bir süre sonra top oynadıkları sahanın arka mahallesinde bir yere vardılar. Çok eski harabe bir bina gördüler. Aralarında bu binaya girip girmemek arasında tartıştılar. Biri: Girmeyelim ya başıma bir şey gerise? Dedi. Bunun üzeri Maxty:
Ama ya girmezsek ve başımıza daha şeyler gelirse? Diye cevap verdi. Maxty'nin lafının üzerine arkadaşlar içeri girmeye karar verdiler. İçlerinden biri: Durun! İçeri girmeden maske alalım. Ne olur, ne olmaz? Temkinli olalım! Dedi ve arkadaşlarından cevap beklemeye başladı. Bir kaç saniyenin ardından arkadaşları aralarında para topladılar ve öneriyi sunan arkadaşlarına parayı uzattılar. Ardından öneriyi sunana kişi, parayı arkadaşlarından aldı ve eczaneye, maskeleri almaya gitti.
Birkaç dakika sonra maskelerle birlikte arkadaşlarının yanına döndü. Maskeleri dağıttı ve konuşmaya başladı:
Arkadaşlar birbirimizden ayrılmayalım, telefonlarımızı açık tutalım!
Maxty: Evet arkadaşlar, lütfen dikkatli olun!
Sonra içeri girmek için harekete geçtiler. İlk önce giriş için kapıyı aradılar. Bir süre gezindikten sonra kapıyı bulabildiler. İçeri girmek isterken kapının kilitli olduğunu gördüler. Biraz zorladıktan sonra kapıyı açmayı başarabildiler. Kapıdab içeri girdiler. Önlerine, bahçenin içinde uzunca bir yol çıktı. Bu yolu yürümeye başladılar. Yolda yürürken karşıda bir su birikintisi olduğunu gördüler. Suya yaklaştıkça sudan iğrenç bir koku geldiğini duydular. Suyun yanına varınca, suyun içinde bir ölü kedi ceseti gördüler. Suyun başında durup kediyi incelediler. Kedi sanki kendi kendine ölmüş gibiydi. Sanki burada ölmüş ve buraya yağmur yağmış. Maxty kedinin burada kendi kendine ölmediğini düşündü ama sesini çıkartmadı ve binaya yönelip gittiler. Biran önce binaya varıp kokunun nereden geldiğini öğrenmek istiyorlardı. Binanın kapısına yaklaştıklarında koku daha da baskın hale gelmeye başladı. O kadar baskın hale gelmişti ki artık maskesiz duramıyorlardı. Maskelerini düzeltip içeri girdiler. Bina koskocaman bir yerdi. Çokça odası var gibi gözüküyordu. Burada beraber dolaşıp kokunun kaynağını bulamayacaklarını anlayan Maxty ve arkadaşları dağılıp aramaya karar verdiler.
Maxty ayrılmadan hemen önce; Arkadaşlar herkes telefonunu açsın. Bulduğunuz herhangi bir şey olursa direkt olarak bizimle paylaşsın!
Arkadaşların herbiri bir yana dağılıp aranmaya başladılar. Arkadaş gurubundan olan Mehmet, 3. Kata çıkıp orayı aramaya karar verdi. 3. Kat oldukça karanlık olduğundan, telefonun ışığını açıp dolaşmaya koyuldu. Birkaç dakika sonra bir odaya girdi. Oda, gayet durgun gibiydi, sanki bomboştu, bir şey yok gibiydi yani normal bir odaydı. Mehmet, odada bir şey bulamadığından çıkıp diğer odalara bakmak için kapıyı aramaya başladı. Işığı etrafta dolaştırıp kapıyı buldu. Kapıya yönelip, odadan çıktı. Odadan çıkar çıkmaz, içerden bir ses geldi. Mehmet aşırı korktu ve "Kim var orada?" Diye bağırdı. Ses gelmeyince odaya tedirgin bir şekilde tekrardan içeriye girdi. Etraf zifiri karanlık olduğu içinetrafı iyice bakınmaya başladı ama bulamadı. Derin derin nefes alırken bir kez daha garip bir ses duydu. Sesin yönüne doğru yöneldi ve tam karşısında bir tane kedi gördü, ölmek üzere olan bir kedi. Üstündeki tüm tüyün döküldüğü ve derisinin oldukça tahriş olduğu bir kediyi gördü. Kediden her ne kadar korksa da yakınlaşmaya karar verdi ve ilk adımı attı. Kediye yaklaşıp, onu okşamaya başladı. Kedinin vücudunda ilginç bir ıslaklık vardı. Kedinin derisini tahriş eden o sıvıydı. Mehmet hemen elini çekti ve ışığı eline tutup ne olduğuna baktı. O da ne? Mehmet'in derisi tahriş olmuştu, derisi kalkmış, kan toplamıştı. Mehmet ne yapacağını bilemiyordu. Elindeki ışığı kediye çevirdi ama kedi yerinde yoktu. Mehmet aniden ayağa kalktı ve işığı etrafa tutarak kediyi aramaya başladı. Lâkin ne yaptıysa kediyi bulamadı. Aklına arkadaşları geldi, hemen gidip onlara olanları anlatmalıydı. Mehmet odadan çıkarken ayağı kaydı ve yere düştü. Başı çok fena yere çarptı. Bayılmak üzereydi, arkadaşlarını hemen arayıp haber vermek istedi. Telefonun şebekesi sadece bir tıktı, araması biraz zaman alacaktı. O da, hemen mesaj yazmak için uygulamaya girdi. İnterneti çok az çekiyordu. Mehmet, mesajı yazdı ve gönderdi. Gönderdi, göndermesine ama telefonun ışığı uzun zamandır yandığı için şarjı çok az kalmıştı. Bu yüzden olsa gerek mesaj uygulamaya yüklendi, ama ve lâkin karşı tarafa gönderilemeden telefon kapandı. Mehmet bayılmak üzereydi. Telefon kapandıktan sonra son çare bağırmaya başladı.
- MAXTY! ARKADAŞLAR, BURADAYIM! DÜŞTÜM, YARDIM EDİN!
Ne yazık ki sesini kimse duymadan Mehmet bayıldı...
O sırada arkadaşlardan biri olan Arda, kot katlarda aranıyordu. Kot katında pek bir şey yoktu. Arda da aynı Mehmet gibi kot katı terk edecekken bir ses duydu. Arda sese döndü ve kediyi gördü. Yaklaştı, yaklaştı ve kediye dokunmadan kediyi inceledi. Akıllılık etmişti kedinin üzerinde parıltı olduğunu görünce ona dokunmak yerine uzaktan incelemeyi uygun gördü. Derken kedi kaçmaya başladı. Kedi kaçtı, Arda peşinden koştu. Kedi kaçtı, Arda koştu. Bir süre sonra Arda, kedinin izini kayıp etti. Arda, kedide ilginç bir şey olduğunu düşünüp arkadaşlarıyla konuşmak için yukarı kata çıkıp arkadaşlarını aramaya koyuldu. Harabe binanın tam ortasına geldi ve bağırmaya başladı;
- Maxty! Arkadaşlar, hemen lobiye inin!
Kimse gelmeyince, toplu bir aramada herkesi aradı ve lobiye çağırdı. Herkes gelmişti, lâkin sadece Mehmet yoktu.
-Mehmet nerede? Diye sordu Maxty.
-Bilmiyorum! Dedi herkes.
Maxty dönüp onu aramalıyız, telefonunuza bir bakın, belki bir şey yazmıştır, irşey yollamıştır. Bunun üstüne herkes telefonunu çıkardı ve Mehmet'ten gelen herhangi bir mesaj, arama veya herhangi bir şey var mı? Diye kontrol ettiler. Lâkin kimsede bir şey yoktu. Maxty endişelenmeye başladı. Herkes dağılıp Mehmet'i aramalı diyerek, arkadaşlarını gruplara böldü ve herbirini bir tarafa yönlendirdi. Arkadaşlar dağılıp Mehmet'i aramaya koyuldular. Arda, kendine kendi, "3. Kata çıkayım" dedi ve merdivenlere yöneldi. Merdivenleri usulca çıkmaya başladı. Sesizce, sakince... İçinden "Mehemet'e bir şey olmadı, Mehmet'e bir şey olmadı" diye geçire geçire yukarı çıktı. Yukarı çıktığında her yer zifiri karanlıktı. Arda, ışığını açtı ve dolaşmaya başladı. Odalara tektek girip kontrol etti. İlk odada bir şey yoktu, ikincide yoktu, üçüncüde yoktu, dördüncüde de bir şey yoktu ama beşinci odaya girdiğinde içini bir sıkıntı kapladı. Derin derin nefes ala ala Mehmet'i aramaya devam etti. Bir süre sonra yerde bir cismin hafif gölgesini gördü. Işığı cisme doğru yöneltti ve yerde yatan birini gördü. Yanına yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Yüzüne bakmak için eğildi. Işığı yerde yatan kişinin yüzüne tuttu ve Mehmet olduğunu gördü. Hemen ayağa kalkıp arkadaşlarına haber verdi. Arkadaşları bir süre sonra geldiler. Mehmet'i dışarı çıkarmak için sırtlayıp kapıya yöneldiler. Her yer karanlık olduğundan dolayı sakin ve dikkatli bir şekilde yürümeye başladılar. En önden giden kişinin ayağı burkuldu ve yere çömeldi. Maxty, onunyerden alıp kucakladı ve ona yardım etti. Derken artık odadan çıktılar. Merdivenleri, Mehmet'e zarar vermeyecek şekilde yavaşça indiler. Dışarı çıktıklarında Maxty, ambulansı aradı. Ambulans gelene kadar Mehmet'i koyabilecekleri bir yer aradılar. Binanın bahçesinin sağ köşesi çayırlıktı. Oraya doğru yürüyüp, Mehmet'i usulca yer bıraktılar ve ambulansı beklediler. Ambulans, bir kaç dakika içinde geldi. İlk yardim ekibi hızlıca araçtan inip, Mehmet'e bakmaya başladılar. Görünürde sadece tahriş izleri vardı. İlk yardım ekibi nolur, ne olmaz diyerekten Mehmet'i ambulansa yükleyip hastaneye götürdüler. Mehmetin eline dokunan herkesi vücudunda tahriş izleri oluşmuştu. Onlarda hastane gösterdiler kendilerini. Doktorlar, bunun bir tür salgın olduğunu ve temas yoluyla bulaştığını açıkladılar. Zamanla bu tahriş izleri tüm vücudu sarıp kişiyi öldürüyor olmalıydı, doktorlara göre. Yeni görülen bir hastalık olduğundan bir ilaç tahsis edemediler. Sadece tahriş kremi ile yetinebildiler. Mehmet'e gelecek olursak; Mehmet'te bir şey yok gibiydi sadece bayılmış olmalıydı.. Mehmet'in doktoru dışarı çıktığında sordular, bunun üzerine doktor: Sadece bayılmış, önenli birşeyi yok. Yalnız yine de bir süre müşahede altında tutmamız gerek, diyip gitti. Mehmeti taşırken ayağı burkuran kişinin de ayağını sardılar, onda da bir şey yoktu. Neyse ki herkes sağ ve salimdi. Yanı en azından bir sürelik... Hastaneden yavaş yavaş ayrılmaya başladı, arkadaş grubu.
Bir hafta, iki hafta derken tahriş izleri gittikçe artıyordu. Bazılarınki artık vücutlarının tamamı tahriş izleriyle kaplı hale gelmişti. Bir süre sonra hepsi çok feci acılar çekmeye başladılar. Ne yazık ki üç hafta sonra, tüm vücudu tahriş izleriyle kaplı olan Arda, çok acı bir şekilde vefat etti. Arda'nın ardıdan birkaç kişi de peşpeşe ölmeye başladı. İki ay sonra on beş kişilik arkadaş grubundan sadece Maxty kalmıştı. Tabi bu grubun aile fertlerine de bulaşmıştı bu illet. Maxty tüm arkadaşlarını kayıp etmişti. Birkaç ay içinde tüm dünyaya yayıldı bu virüs, dünyanın tamamı öldü. Sadece hayatta Maxty kaldı, sadece Maxty. Tüm bunları artık kaldıramıyordu Maxty, intihar etmeye karar verdi. Maxty, biryerden silah buldu ve bir uçurumun en üst köşesine gidip, intihar etti ve uçurumdan düşmeye başladı. Tam yere çakılacakken. Maxty, derin nefesler eşliğinde uykusundan uyandı.


Okuduğunuz için teşekkür ederim!
 
Arkadaşlar cevap verirseniz sevinirim...
 
Dostum birazdan okuyacağım. Gözden geçirdiğime göre iyi bir şeye benziyor. Elinize sağlık.
 
Maxty düşündeyken gördükleri; Maxty bir gün dışarıda top oynamak için
Noktalı virgülün kullanımı yanlış. Doğrusu şu şekilde olacak: Maxty rüyasındayken: Bir gün dışarıda top oynamak için..
topladı ve tezgaha götürüp yıkadı, ardından tabakları, kaşığı falan duruladı
Hikayelerde "falan" kelimesi yer almaz genelde. Okuyucuda negatif bir etki bırakır.
Yolda* olacak.
Aklına ilerde bir gün Dünya yaşanılmaz bir yer olursa
Buradaki dünya kelimesi "yaşadığımız yer" anlamına geldiği için küçük harfle yazılacak. Eğer bilimsel olarak kullanılsaydı yazdığın biçem doğru olurdu.
bir soru takıldı. Derken biraz düşünmeye
...bir soru takıldı. Biraz düşünmeye..
Derken kelimesini kullanmaktan çekinmelisin ayrıca kullanım yanlış olmuş.
hayatı nasıl sürdürebilirdi? Falan fistan... Ama
Falan fistan diye bir ikileme kullanmak okuyucunun olumsuz düşünmesine sebebiyet verecektir. "Nasıl yani?" diye soracak olursan hikâyenin "kalitesiz" olduğunu düşünecekler.
Biri: Girmeyelim ya başıma bir şey gerise? Dedi.
Bu şekilde kullanım yanlış.
Biri "Girmeyelim. Ya başımıza bir şey gelirse?" dedi.
Bunun üzeri Maxty:
Ama ya girmezsek ve başımıza daha şeyler gelirse?
Bunun üzerine Maxty "Ama girmezsek ve başımıza daha kötü şeyler gelirse?" dedi.
Ne olur, ne olmaz?
Ne... ne... bağlacının arasında virgül konulmaz. Doğru kullanımı "ne olur ne olmaz" biçimindedir.
İçlerinden biri: Durun! İçeri girmeden maske alalım. Ne olur, ne olmaz? Temkinli olalım! Dedi ve arkadaşlarından
Yukarıda dediklerim burası için de geçerli.
Kapıdab içeri girdiler.
Kapıdan*
Bir an önce*
Sanki burada ölmüş ve buraya yağmur yağmış.
"Burada ölmüş ve buraya yağmur yağmış sanırım." Şeklinde olması daha iyi olur.
O kadar baskın hale gelmişti ki artık maskesiz duramıyorlardı.
Zaten maske takılı değil miydi? :)
Maxty ayrılmadan hemen önce; Arkadaşlar herkes telefonunu açsın.
Maxty ayrılmadan hemen önce "Arkadaşlar! Herkes telefonunu açsın." dedi.
Arkadaşların herbiri bir yana dağılıp
Her biri*
Aramaya*
bir şey yok gibiydi yani normal bir odaydı.
Anormal durum olmayan sıradan bir odaydı.*
Mehmet aşırı korktu ve "Kim var orada?" Diye bağırdı.
Burada doğru kullanmışsın ancak "diye" kelimesinin "D" harfi küçük yazılmalı.
Etraf zifiri karanlık olduğu içinetrafı iyice bakınmaya başladı ama bulamadı.
..olduğu için etrafa iyice..
telefonun ışığı uzun zamandır yandığı için şarjı çok az kalmıştı.
Telefonda kullanılan LED'ler oldukça düşük akım çekerler. Genelde tek LED kullanılır ve kullanılan LED gün ışığı renginde olur. 5,7 x 3,0 mm bir SMD LED, çip başına yaklaşık 150 mA akım ve 0.5 Watt güç harcar. Günümüzde genelde telefonlarda 4000 mAh değerinde batarya kullanılır. Eğer telefonun şarjı %100 olsaydı telefonun ışığı 26.6 saat yanardı. Geri kalan hesaplamasını kendin yap. :)
(%10 şarj = 2.6 saat) (%1 şarj = 15.6 dk)

Kısacası bu kısım saçma olmuş.
- Maxty! Arkadaşlar, hemen lobiye inin!
Daha önce lobi ayarlanmamıştı. Lobi de nereden çıktı? :D
belki bir şey yazmıştır, irşey yollamıştır.
bir şey*
Mehmet'i aramalı diyerek,
-arak, -erek eklerinden sonra virgül kullanılamaz.
Arda, kendine kendi, "3. Kata çıkayım" dedi ve merdivenlere yöneldi.
Arda, kendi kendine "3. kata çıkmalıyım" düşüncesiyle merdivenlere yöneldi.
İçinden "Mehemet'e bir şey olmadı, Mehmet'e bir şey olmadı" diye geçire geçire yukarı çıktı
İçinden "Mehmet'e bir şey olmadı. Mehmet'e bir şey olmadı." diyerek pozitif düşünmeye çalışıyordu. Bu esnada zorlanarak üst kata çıktı.
Odalara tektek girip kontrol etti.
tek tek*
Maxty, onunyerden alıp kucakladı
onu yerden*
Derken artık odadan çıktılar.
"Derken" kelimesi yasak. :)
Merdivenleri, Mehmet'e zarar vermeyecek şekilde yavaşça indiler.
Virgül kullanmaya gerek yok.
Mehmet'in doktoru dışarı çıktığında sordular, bunun üzerine doktor: Sadece bayılmış, önenli birşeyi yok.
Doktor, Mehmet'in bulunduğu odadan dışarı çıktığında kendisini soru yağmuruna tuttular. Bunun üzerinde sadece bayıldığını ve önemli bir şeyi olmadığını açıkladı.
Mehmet'i*
burkulan*
Sadece hayatta Maxty kaldı, sadece Maxty.
Biyoloji ve fizik bilgime dayanarak söylüyorum ki bu durum imkansız. Eğer gerçekten hayatta kalması gerekiyorsa bir kapalı hücreye kendisini kapatması gerekir ve hiçbir kimsenin hazırladığı şeye temas etmez ve yemez. Bu şekilde de açlıktan ölür.
intihar etmeye karar verdi.
Yazılan hikaye genel olarak 8 - 12 yaş aralığına hitap ediyor ancak "intihar, ölüm, korku" hikayelerde geçmez. Bu benim şahsi düşüncem. Çocuklar hayata bağlanmalı. Bizler gibi erkenden soğumamalı.
bir yerden*
Tam yere çakılacakken. Maxty, derin nefesler eşliğinde uykusundan uyandı.
Garip. Rüya değil de bir olay kurgusuna sahip hikâyeydi bence.
Okuduğunuz için teşekkür ederim!
Rica ederim.


Geliştirilmesi lazım ve yazım hatalarının düzeltilmesi gerekiyor. Rüya çok uzun olmuş. Bu rüyaya kimsenin cevap vermesini bekleyemezsin hikâyede.

Genel olarak ilk yazmış olduğun hikâye olabilir. İlk yazdığına göre oldukça başarılı. Kafandan bir şeyler kurgulayabiliyorsun. Sadece geliştirilmesi gerekiyor.
Ben senin destekçinim. Bu şekilde kademeli olarak ilerlersen ilerleyen zamanlarda güzel bir saygıya sahip olacaksın. Asla bırakma..
 
Son düzenleme:
Noktalı virgülün kullanımı yanlış. Doğrusu şu şekilde olacak: Maxty rüyasındayken: Bir gün dışarıda top oynamak için..

Hikayelerde "falan" kelimesi yer almaz genelde. Okuyucuda negatif bir etki bırakır.

Yolda* olacak.

Buradaki dünya kelimesi "yaşadığımız yer" anlamına geldiği için küçük harfle yazılacak. Eğer bilimsel olarak kullanılsaydı yazdığın biçem doğru olurdu.

...bir soru takıldı. Biraz düşünmeye..
Derken kelimesini kullanmaktan çekinmelisin ayrıca kullanım yanlış olmuş.

Falan fistan diye bir ikileme kullanmak okuyucunun olumsuz düşünmesine sebebiyet verecektir. "Nasıl yani?" diye soracak olursan hikâyenin "kalitesiz" olduğunu düşünecekler.

Bu şekilde kullanım yanlış.
Biri "Girmeyelim. Ya başımıza bir şey gelirse?" dedi.

Bunun üzerine Maxty "Ama girmezsek ve başımıza daha kötü şeyler gelirse?" dedi.

Ne ne bağlacının arasında virgül konulmaz. Doğru kullanımı "ne olur ne olmaz" biçimindedir.

Yukarıda dediklerim burası için de geçerli.

Kapıdan*

Bir an önce*

"Burada ölmüş ve buraya yağmur yağmış sanırım." Şeklinde olması daha iyi olur.

Zaten maske takılı değil miydi? :)

Maxty ayrılmadan hemen önce "Arkadaşlar! Herkes telefonunu açsın." dedi.

Her biri*

Aramaya*

Anormal durum olmayan sıradan bir odaydı.*

Burada doğru kullanmışsın ancak "diye" kelimesinin "D" harfi küçük yazılmalı.

..olduğu için etrafa iyice..

Telefonda kullanılan LED'ler oldukça düşük akım çekerler. Genelde tek LED kullanılır ve kullanılan LED gün ışığı renginde olur. 5,7 x 3,0 mm bir SMD LED, çip başına yaklaşık 150 mA akım ve 0.5 Watt güç harcar. Günümüzde genelde telefonlarda 4000 mAh değerinde batarya kullanılır. Eğer telefonun şarjı %100 olsaydı telefonun ışığı 26.6 saat yanardı. Geri kalan hesaplamasını kendin yap. :)
(%10 şarj = 2.6 saat) (%1 şarj = 15.6 dk)

Kısacası bu kısım saçma olmuş.

Daha önce lobi ayarlanmamıştı. Lobi de nereden çıktı? :D

bir şey*

-arak, -erek eklerinden sonra virgül kullanılamaz.

Arda, kendi kendine "3. kata çıkmalıyım" düşüncesiyle merdivenlere yöneldi.

İçinden "Mehmet'e bir şey olmadı. Mehmet'e bir şey olmadı." diyerek pozitif düşünmeye çalışıyordu. Bu esnada zorlanarak üst kata çıktı.

tek tek*

onu yerden*

"Derken" kelimesi yasak. :)

Virgül kullanmaya gerek yok.

Doktor, Mehmet'in bulunduğu odadan dışarı çıktığında kendisini soru yağmuruna tuttular. Bunun üzerinde sadece bayıldığını ve önemli bir şeyi olmadığını açıkladı.

Mehmet'i*

burkulan*

Biyoloji ve fizik bilgime dayanarak söylüyorum ki bu durum imkansız. Eğer gerçekten hayatta kalması gerekiyorsa bir kapalı hücreye kendisini kapatması gerekir ve hiçbir kimsenin hazırladığı şeye temas etmez ve yemez. Bu şekilde de açlıktan ölür.

Yazılan hikaye genel olarak 8 - 12 yaş aralığına hitap ediyor ancak "intihar, ölüm, korku" hikayelerde geçmez. Bu benim şahsi düşüncem. Çocuklar hayata bağlanmalı. Bizler gibi erkenden soğumamalı.

bir yerden*

Garip. Rüya değil de bir olay kurgusuna sahip hikâyeydi bence.

Rica ederim.


Geliştirilmesi lazım ve yazım hatalarının düzeltilmesi gerekiyor. Rüya çok uzun olmuş. Bu rüyaya kimsenin cevap vermesini bekleyemezsin hikâyede.

Genel olarak ilk yazmış olduğun hikâye olabilir. İlk yazdığına göre oldukça başarılı. Kafandan bir şeyler kurgulayabiliyorsun. Sadece geliştirilmesi gerekiyor.
Ben senin destekçinim. Bu şekilde kademeli olarak ilerlersen ilerleyen zamanlarda güzel bir saygıya sahip olacaksın. Asla bırakma..
analiz ya
 
Ben senin destekçinim. Bu şekilde kademeli olarak ilerlersen ilerleyen zamanlarda güzel bir saygıya sahip olacaksın. Asla bırakma..
[/QUOTE]

Teşekkür etmekten başka ne yapabilirim? Bilmiyorum. Size gerçekten çok teşekkür ederim!
Benim bir oyun yapma hayalim var. Online bir oyun ama sadece online olmasını istemiyorum. O yüzden de hikaye modu için bir şeyler uydurmak istedim. Sonra kendime dedim ki bunu neden kitap haline getirip çıkarmıyorum? İşte oturdum yaklaşık 3 saatte bunları çıkarttım. Benim amacım 12 yaş aralığındaki çocuklara hitap etmek değil sadece. Daha çok 16-40 yaş arası gibi yani online dövüş oyunlarını seven kitle. Sizin bu tutumunuz beni gerçekten çok mutlu ve motive etti. Size ne kadar teşekkür etsem az..
 
iyi ama falan kelimeleri silinmeli ve bazı yerlerde boş mesaj var mesela kramponu giydi ve kapıyı kapatıp çıktı bunlar sıkar insanı
 
iyi ama falan kelimeleri silinmeli ve bazı yerlerde boş mesaj var mesela kramponu giydi ve kapıyı kapatıp çıktı bunlar sıkar insanı
Aslında ben o sözcükleri hikaye dolu olsun diye serpiştirdim.:)
 
Geri
Top