Kamina
80+ Platinum
- Katılım
- 17 Haziran 2020
- Mesajlar
- 11,767
- En İyi Cevap
- 1
Merhaba arkadaşlar.
Bugün sizlere sahip olduğum fotoğraf makinesinin incelemesini yapacağım. Aranızda bu tarz 35mm filmli SLR makinelere ilgisi olan varsa belki yardımım dokunmuş olur. Öncelikle markadan başlamak istiyorum çünkü ismi sizlere yabancı gelebilir.
Minolta 1928 yılında kurulmuş, Japonya merkezli, elektronik ve fotoğrafçılık ekipmanları üreticisiydi. Japonya'da uzun yıllar boyunca Nikon, Canon gibi markalara boy göstermiştir. Hatta 70'lerin slr çağında Canon ile kafa kafaya yarışmış bir üreticiydi. Makineleri askeri düzeyde dayanıklı ve sağlamdı. Şu an günümüzde Samsung-Apple savaşı varsa o dönemde Canon-minolta savaşı vardı. Minolta 2003 yılına geldiğimizde Konica markası ile güçlerini birleştirdi. Konica'yı da bilenler bilir oldukça sağlam bir ekipman/makine üreticisiydi. Marka 2006 yılında faaliyetlerini durdurarak fiilen yok olmuş oldu. Fiilen diyorum çünkü Sony tarafından satın alındı. Sony o dönemler lens, makine işine girişmek istedi. Minolta, Sony'nin kurtarıcı meleği oldu desek yanlış olmaz. Başarılı minolta mühendisleri sayesinde Sony, kamera ve lens işinde uzmanlaşıp bugünkü halini aldı. Şu an iPhone kameralarının başarısını Minolta'ya borçluyuz.
Sizlere bahsedeceğim makine ise SLR döneminin altın çağı 1970'lerin amiral gemisi modellerinden birisi olan SRT serisi. Bu model o dönem Canon'un amiral gemisi olan F-1 ile yarış içerisindeydi. SRT serisinin birçok modeli var bendeki modeli ise üst sınıf bir model olan 1973 üretimi SRT-Super modeli. Yani elimizde neredeyse 50 yaşında bir canavar var.
Öncelikle makinemizin özelliklerinden bahsetmek istiyorum:
En sol kısımda film sarma kolu, ortasında flash yuvası, onun hemen sağında estantane (deklanşör hızı) ve asa (ISO) ayarını yapabileceğimiz kısım bulunmakta. Onun hemen sağında ise shutter kolumuz ve deklanşörümüz yer alıyor. En sağda ise film sayacımız yer almakta. 35mm filmler genellikle 36 poz çekim yapabilirler. Hangi pozda kaldığımızı bu şekilde görebilmekteyiz.
Makinemizin arka kısmına geçecek olursak;
Arka kapak ve vizör bizi karşılamakta.
Kapağı açtığımızda ise;
35mm filmimizi takabileceğimiz yuva ve ortada perdemizi görebiliriz.
Makinemizin ön tarafına geldiğimizde ise;
Beyaz yuvarlak içine aldığım kısım lensi çıkarmak için kullandığımız buton, siyah içine aldığım kısım ise flash senkronizasyonu, bordo içine aldığım kısım ise askı takacağımız aparat.
Sol tarafa bakacak olursak eğer;
Siyah daire içine aldığım kısım ayna kilitleme butonumuz, beyaz daire içine aldığım kısım zamanlayıcımız, bordo içindeki kısım ise diyafram Simulator'ü. Yani alan derinliğini ön izleme. Bu butona basarak alan derinliğimizi vizörden daha net şekilde görebiliriz.
Makinemizin alt kısmına bakacak olursak;
En soldaki buton film sarma butonumuz. Film bittiğinde bu butona basıp, sarma kolumuzla sarıyoruz. Buna basmadan sarmaya çalışırsak iç aksama zarar verebiliriz. Onun hemen sağında pil yuvamız var. Pilimiz yalnızca pozometreyi çalıştırır. Makinemiz tam mekanik manuel bir makine olduğu için pil olmadan da fotoğraf çekebilirsiniz.
Devam etmeden önce pozometreyi (ışıkölçer) açıklarsak:
Fotoğrafı doğru pozlamak için 3 tane temel bileşene ihtiyaç duyarız. Diyafram, estantane ve ISO. Bunların üçü doğru kombinasyon yapıldığında doğru fotoğrafa ulaşırız. Günümüzde makineler bunu otomatik yapıyor. Eski dönemde ise bu manuel olarak yapılıyordu. Pozometre bu kombinasyonu doğru yapabilmemiz için bir araçtı. Pozometre ortamdaki ışığı ölçerek bize vizördeki bir iğne vasıtasıyla rehberlik ediyordu. Bu sayede pozlamamızı doğru yapabiliyoruz.
Devam edecek olursak pil yuvamızın hemen sağında yani tam ortada ise tripod yuvamız bulunuyor. En sağda ise pozometremizin on/off düğmesi yer almakta.
Lensimize gelecek olursak;
Makinemizde Minolta'nın 1970 yılında ürettiği 228 gr ağırlığında olan MC Rokkor-PF 55mm 1:1.17 odak uzaklığına sahip lens bulunuyor.
Lensimizin tam ortasında ise ortasında odak halkamız bulunmakta. Günümüzde odaklamayı makineler otomatik yapsa da o dönem manuel olarak yapılıyordu. Lensimizdeki bu halkayı çevirerek çekeceğimiz konuyu netleştiriyorduk. F1.7 ila F16 diyafram açıklığına sahip bu lensimiz alan derinliği konusunda oldukça profesyonel işler çıkartıyor. Alan derinliğinden kastım bokeh (arka planı bulanıklaştırma) efekti. Bu sayede harika portre fotoğraflar çekebiliriz. Lens maalesef geniş açılı değil o yüzden nesneden biraz uzaklaşmak gerek. İlerleyen zamanlarda geniş açılı lens almayı düşünüyorum. Lensimiz o dönemin en üst seviye lensi ve hızlı bir lens olmasa da amatör bir fotoğrafçı seviyesi için oldukça yeterli olduğunu düşünüyorum. Günümüzde bu eski lensleri adaptör yardımıyla güncel makinelerde kullanmak mümkün. Lens hakkında daha fazla teknik bilgiye sahip olmadığım için burada kesiyorum.
Son olarak bu fotoğraf makinesi ile çektiğim naçizane birkaç fotoğraf:
Açıkçası konuyu nereye açacağımı bilemedim. Kullanıcı incelemelerine mi açsam buraya mı karar veremedim. Mod arkadaşlar uygun yere taşırlar. Umarım faydalı olmuştur. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bugün sizlere sahip olduğum fotoğraf makinesinin incelemesini yapacağım. Aranızda bu tarz 35mm filmli SLR makinelere ilgisi olan varsa belki yardımım dokunmuş olur. Öncelikle markadan başlamak istiyorum çünkü ismi sizlere yabancı gelebilir.
Minolta 1928 yılında kurulmuş, Japonya merkezli, elektronik ve fotoğrafçılık ekipmanları üreticisiydi. Japonya'da uzun yıllar boyunca Nikon, Canon gibi markalara boy göstermiştir. Hatta 70'lerin slr çağında Canon ile kafa kafaya yarışmış bir üreticiydi. Makineleri askeri düzeyde dayanıklı ve sağlamdı. Şu an günümüzde Samsung-Apple savaşı varsa o dönemde Canon-minolta savaşı vardı. Minolta 2003 yılına geldiğimizde Konica markası ile güçlerini birleştirdi. Konica'yı da bilenler bilir oldukça sağlam bir ekipman/makine üreticisiydi. Marka 2006 yılında faaliyetlerini durdurarak fiilen yok olmuş oldu. Fiilen diyorum çünkü Sony tarafından satın alındı. Sony o dönemler lens, makine işine girişmek istedi. Minolta, Sony'nin kurtarıcı meleği oldu desek yanlış olmaz. Başarılı minolta mühendisleri sayesinde Sony, kamera ve lens işinde uzmanlaşıp bugünkü halini aldı. Şu an iPhone kameralarının başarısını Minolta'ya borçluyuz.
Sizlere bahsedeceğim makine ise SLR döneminin altın çağı 1970'lerin amiral gemisi modellerinden birisi olan SRT serisi. Bu model o dönem Canon'un amiral gemisi olan F-1 ile yarış içerisindeydi. SRT serisinin birçok modeli var bendeki modeli ise üst sınıf bir model olan 1973 üretimi SRT-Super modeli. Yani elimizde neredeyse 50 yaşında bir canavar var.
Öncelikle makinemizin özelliklerinden bahsetmek istiyorum:
- 1, 11 kg ağırlık (lens hariç).
- Bir kısmı Japon çeliğinden, bir kısmı da çok sert mikadan üretilmiş gövde ve iç mekanik aksam.
- 35 mm film desteği.
- SLR (Single Lens Reflex), CLC (kontrast ışık dengeleyici) ölçere sahip tek objektifli kamera.
- 100 ASA'da ölçüm hassasiyeti EV 3 - EV 17 arası. (ASA terimi günümüzde ISO olarak değişmiştir.)
- 6 ila 6400 ASA (ISO) desteği.
- 1-1/1000 sn ve BULB "estantane" hızlarına sahip tamamen mekanik deklanşör.
- Flash ile 1-1/60 estantanede deklanşör hızları.
- Süper telefoto lenslerde bile görüntüde kesinti olmaması için büyük boy hızlı dönüş aynası.
- Ayna kilitleme fonksiyonu.
- Pozlama kontrol iğnesi (pozometre), seçtiğimiz estantane hızı ve diyafram açıklığı vizörde net olarak görünür.
- Flash senkronizasyonu (X ve FP). Harici flash yuvası.
- Mikro prizma bandıyla çevrili bölünmüş görüntü noktalı "Mat-Fresnel" alan odaklama ekranı.
- Film sayacını otomatik sıfırlama.
- Aksesuar askı desteği.
- Otomatik self-timer (zamanlayıcı 10 saniye).
- Alan derinliği ön izleme düğmesi.
En sol kısımda film sarma kolu, ortasında flash yuvası, onun hemen sağında estantane (deklanşör hızı) ve asa (ISO) ayarını yapabileceğimiz kısım bulunmakta. Onun hemen sağında ise shutter kolumuz ve deklanşörümüz yer alıyor. En sağda ise film sayacımız yer almakta. 35mm filmler genellikle 36 poz çekim yapabilirler. Hangi pozda kaldığımızı bu şekilde görebilmekteyiz.
Makinemizin arka kısmına geçecek olursak;
Arka kapak ve vizör bizi karşılamakta.
Kapağı açtığımızda ise;
35mm filmimizi takabileceğimiz yuva ve ortada perdemizi görebiliriz.
Makinemizin ön tarafına geldiğimizde ise;
Beyaz yuvarlak içine aldığım kısım lensi çıkarmak için kullandığımız buton, siyah içine aldığım kısım ise flash senkronizasyonu, bordo içine aldığım kısım ise askı takacağımız aparat.
Sol tarafa bakacak olursak eğer;
Siyah daire içine aldığım kısım ayna kilitleme butonumuz, beyaz daire içine aldığım kısım zamanlayıcımız, bordo içindeki kısım ise diyafram Simulator'ü. Yani alan derinliğini ön izleme. Bu butona basarak alan derinliğimizi vizörden daha net şekilde görebiliriz.
Makinemizin alt kısmına bakacak olursak;
En soldaki buton film sarma butonumuz. Film bittiğinde bu butona basıp, sarma kolumuzla sarıyoruz. Buna basmadan sarmaya çalışırsak iç aksama zarar verebiliriz. Onun hemen sağında pil yuvamız var. Pilimiz yalnızca pozometreyi çalıştırır. Makinemiz tam mekanik manuel bir makine olduğu için pil olmadan da fotoğraf çekebilirsiniz.
Devam etmeden önce pozometreyi (ışıkölçer) açıklarsak:
Fotoğrafı doğru pozlamak için 3 tane temel bileşene ihtiyaç duyarız. Diyafram, estantane ve ISO. Bunların üçü doğru kombinasyon yapıldığında doğru fotoğrafa ulaşırız. Günümüzde makineler bunu otomatik yapıyor. Eski dönemde ise bu manuel olarak yapılıyordu. Pozometre bu kombinasyonu doğru yapabilmemiz için bir araçtı. Pozometre ortamdaki ışığı ölçerek bize vizördeki bir iğne vasıtasıyla rehberlik ediyordu. Bu sayede pozlamamızı doğru yapabiliyoruz.
Devam edecek olursak pil yuvamızın hemen sağında yani tam ortada ise tripod yuvamız bulunuyor. En sağda ise pozometremizin on/off düğmesi yer almakta.
Lensimize gelecek olursak;
Makinemizde Minolta'nın 1970 yılında ürettiği 228 gr ağırlığında olan MC Rokkor-PF 55mm 1:1.17 odak uzaklığına sahip lens bulunuyor.
Lensimizin tam ortasında ise ortasında odak halkamız bulunmakta. Günümüzde odaklamayı makineler otomatik yapsa da o dönem manuel olarak yapılıyordu. Lensimizdeki bu halkayı çevirerek çekeceğimiz konuyu netleştiriyorduk. F1.7 ila F16 diyafram açıklığına sahip bu lensimiz alan derinliği konusunda oldukça profesyonel işler çıkartıyor. Alan derinliğinden kastım bokeh (arka planı bulanıklaştırma) efekti. Bu sayede harika portre fotoğraflar çekebiliriz. Lens maalesef geniş açılı değil o yüzden nesneden biraz uzaklaşmak gerek. İlerleyen zamanlarda geniş açılı lens almayı düşünüyorum. Lensimiz o dönemin en üst seviye lensi ve hızlı bir lens olmasa da amatör bir fotoğrafçı seviyesi için oldukça yeterli olduğunu düşünüyorum. Günümüzde bu eski lensleri adaptör yardımıyla güncel makinelerde kullanmak mümkün. Lens hakkında daha fazla teknik bilgiye sahip olmadığım için burada kesiyorum.
Son olarak bu fotoğraf makinesi ile çektiğim naçizane birkaç fotoğraf:
Açıkçası konuyu nereye açacağımı bilemedim. Kullanıcı incelemelerine mi açsam buraya mı karar veremedim. Mod arkadaşlar uygun yere taşırlar. Umarım faydalı olmuştur. Okuduğunuz için teşekkür ederim.