Herkese merhaba arkadaşlar biliyorsunuz ki bu günlerde sıkça Yunanistan ile ilgili haberler duymaya başladık.
Bu gün sizlere Yunanistan'ın MEB belirlerken izlediği ''adalar'' politikasının uluslararası hukuka nasıl aykırı olduğunu ''Doğu Akdeniz’in Paylaşım Mücadelesi ve Türkiye'' kitabından yazıları derleyerek anlatacağım.
Biliyorsunuz ki 12 Adalar Yunanistan'a ait ve Yunanistan da Adalar denizinde kendi alanını belirlerken bu adaları kullanıyor. Kısacası Yunanistan, ''Adalar denizinde en çok benim adam var en geniş deniz yetki alanı benim olmalı'' kafasında ilerliyor.
Yunanistan: Girit, Kaşık, Çoban, Rodos, Meis hattını ilgili kıyı kabul ederek Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den dışlamaya çalışmakta, GKRY ile birlikte ortay hatları esas alıp bunları hakkaniyete uygun hale getirmekten kaçınarak Türkiye'ye sadece Antalya Körfezi ile sınırı çok az bir kıta sahanlığı ve MEB alanı bırakmaya (Seville haritası) yönelik hareket etmektedir. Bu tutum ilgili uluslararası hukuk normları ile bağdaşmamaktadır ve hukuki mesnetten yoksundur.
Öncelikle söz konusu adalar Yunan ana karası ile Anadolu kıyıları arasında çizilen ortay hatta bakarak "ters tarafta'' yer alan adalar olduklarından, sınırlandırma konusunda kıyı oluşturamaz ve karasuları dışında kıta sahanlığına sahip olamaz.
Bu husus Uluslararası Hakem Mahkemesi'nin İngiltere ile Fransa arasında ki kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığında açıkça belirtilmektedir. Bu kapsamda Girit, Kaşot, Çoban, Rodos ve Meis adalarının bir hatla birleştirilerek Yunanistan için Türkiye'nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir kıyı oluşturması mümkün değildir.
Karadeniz'de Romanya ile Ukrayna arasındaki deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin uyuşmazlığın çözülmesi konusunda 3 Şubat 2009 tarihinde verilen kararda Uluslararası Adalet Divanı, sınırlandırma yapılacak deniz alanına yansıması olan, ilgili sahil şeridini (Relevant Coast) belirlerken Ukrayna'ya ait olan "Serpents" (Yılanlar) Adası'nı ilgili kayı olarak dikkate almamış, sınırlandırma için hattın belirlenmesinde karşı sahiller arasında ortay hat (median line) metodunu kullanmış ve bu esaslar üzerinde sınırlandırmaya hükmedilmiştir.
Kararlardan ön plana çıkarılan prensip "coğrafyanın üstünlüğü" prensibidir. Coğrafya kavramından iki ülke arasında sınırlandırmaya konu olan alandaki anakara coğrafyası anlaşılır. En önemli coğrafi unsur ana kara kıyılarının uzunluğudur. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından bu prensip, Kuzey Denizi Davaları kararında, ''coğrafyanın yeniden şekillendirilmesi söz konusu olamaz'',
İngiltere-Fransa Davası kararında "eşit uzaklık ya da başka herhangi bir sınıflandırma metodunun uygunluğunu coğrafi şartlar belirler", Libya-Malta Davası kararında "tarafların kıyıları başlama çizgisini oluşturur" ve Tunus-Libya Davası kararında “kıta denize hâkimdir şeklinde belirtilmiştir.
Uluslararası mahkemeler, sınırlandırma işlemine başlarken öncelikle iki ana kara ülke arasında, ana kara ülkelerinin coğrafi özelliklerini yansıtan bir sınırlandırma çizgisi belirlemektedir. Eğer iki ülkenin kıyı uzunlukları yaklaşık ve kıyı şekilleri birbirlerine benzer ise, sınırlandırma çizgisi eşit uzaklık çizgisi olmaktadır. Kıyı uzunlukları arasındaki fark ve kıyı şekillerindeki önemli farklılıklar ise, sınırın eşit uzaklık dışında bir sınır olmasını gerektiren unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Adalar bazı durumlarda, özellikleri çerçevesinde sınırlandırma çizgisini ya sınırlı bir biçimde etkilemekte ya da hiç etkilememektedir. Başka bir ülkenin kıyılarına yakın adaların, sınırlandırmada ki rolü çok daha fazla kısıtlamaya tabi tutulmaktadır. Zira iki ana kara arasındaki sınırlandırmada bu şekilde konumlanmış adaların ana karaların gerektirdiği sınırlardırma çizgisi üzerindeki "bozma" (distortion) etkisi çok daha fazladır. Dolayısı ile bu şekilde konumlanmış adalara çoğu kez ya çok sınırlı etki verilmekte ya da tümden ihmal edilmektedir. Şayet bu adalar, üzerlerinde yaşayan yerleşik nüfus miktarının azlık, ekonomik olarak zayıflık, yerleşim unsurlarının yetersizliği gibi faktörler nedeni ile sosyal olarak zayıf ve çevresindeki ana karalara kıyasla yüz ölçümü açısından çok küçük iseler, herhangi bir etki sahibi olmaları çok daha zorlaşmaktadır. Bir başka devletin kıyılarına yakın olmayan, ama iki ana kıta arasındaki eşit uzaklık çizgisi dikkate alındığında diğer ülkeye yakın olan adaların da benzer bir biçimde önemli bir sosyal hayat barındırmadıkça ihmal edildikleri görülmektedir.
Yunanistan bu konuda / bu politika da tamamen uluslararası hukuka aykırı bir şekilde davranmaktadır, Fransa da bu duruma açıkça destek vermektedir, Fransa'nın da sonuna kadar arkasında durduğu bu politikaya göre Birleşik Krallıkta, Fransa kıyısında bulunan adalarını MEB belirlerken kullanabilir ve Fransayı çok daha küçük bir bölgeye hapsedebilir .
Yine Yunanistan'ın kafasında gidilirse olması gereken İspanya MEB'i de bu şekilde olmalıdır, Alıntıyı görüntüle
Yunanistan'ın yürüttüğü bu politika asla gerçekleşemeyecek, uluslararası hukuka tamamen aykırı bir politikadır.
Mavi Vatanın bir damla suyu dahi verilemez !
Düşman yine öz yurduna el attı,
Mezarından ata'n kılıç uzattı,
Yürü diyor, hakkı zulüm kanattı, Attilâ'nın oğlusun sen unutma ! Alıntıyı görüntüle
Herkese iyi geceler dostlar. Bu gece Türkiye Cumhuriyetinin kaderini belirleyecek bir gece. Oruç Reis sismik araştırma gemimiz Türkiye Cumhuriyetinin denizlerdeki vatanı olan Mavi Vatan sularındadır ve bu birilerinin canını yakıyor ! Eminim bu tabiri Mavi Vatanı bir çoğunuz duymadı, görmedi ve...
donanimarsivi.com
(Önemli Not: ''Akdeniz Neden Önemli ?'' konusu güncellenmiştir, kontrol etmeniz tavsiye edilir.)
Yunanistan hafife alınacak bir düşman değil, keşke her şey nüfus ile olsaydı ancak insanımızın yaptığı en büyük hatalardan birisi de Yunanistan'ı küçük görmeyeceğim diye ''aşağılık kompleksi''ne girmesi. Ne düşmanı küçük görün nede kendinizi.
Bölge de Türkiye gibi bir ülkeyi Yunanistan için kaybedemezler. Almanya'nın son zamanlarda attığı adımlar da bu yönde zaten. Yunanistan düşündüğünüz kadar destek bulamaz.
Mesaj otomatik birleştirildi:
Dediğiniz gibi ''Düşmanı hafife almak zaten büyük kayıplar getirir'' ancak bazıları TSK'yı çok küçük görüyor ikisi de doğru değil yani ne düşmanı ne kendimizi küçük görmek.
Bölge de Türkiye gibi bir ülkeyi Yunanistan için kaybedemezler. Almanya'nın son zamanlarda attığı adımlar da bu yönde zaten. Yunanistan düşündüğünüz kadar destek bulamaz.
Mesaj otomatik birleştirildi:
Dediğiniz gibi ''Düşmanı hafife almak zaten büyük kayıplar getirir'' ancak bazıları TSK'yı çok küçük görüyor ikisi de doğru değil yani ne düşmanı ne kendimizi küçük görmek.