Aşık olduğum kız keko birisiyle sevgili oldu

Yok hocam sorun değil. Açık açık konuşun ki hatalarımdan ders çıkarayım. Erkeklik derken neydene kastettiniz anlamadım? Bu serserilerde nasıl bir erkeklik duygusu var da etkileniyorlar?
Bazı şeyleri insan ancak yaşayarak anlıyor ama yine de anlatmaya çalışayım; kadınlarda baskın hormon östrojen, erkeklerde ise testosteron ve bu fark aslında davranışları da etkiliyor. Testosteronun baskın olduğu erkekler daha sert, kontrolsüz, saldırgan ya da “delikanlı” tavırlarla öne çıkabiliyor. Genç yaştaki birçok kız çocuğu da, ne yazık ki, erkekliği sadece bu dışa dönük, kaba saba tavırlarla tanıdığı için bu tür adamlardan etkileniyor. Lanlı lunlu konuşan, ortamda kendini belli eden, eğitimsiz ama kendinden emin görünen bu tipler, aslında kadınların gözünde güçlüymüş gibi algılanıyor. Oysa o güç dediğin şey bir yanılsama, çünkü gerçek güç bağırmakta, tehdit etmekte ya da el kaldırmakta değil; kendini bilen, duygularını yönetebilen, karşısındakine saygı gösterebilen insanda olur. Ama maalesef bu gerçeği çoğu zaman geç fark ediyorlar. Önce ses yükseliyor, sonra hakaret başlıyor, ardından tokat geliyor. O an geldiğinde fark ediyorlar ki, başta “erkeklik” sandıkları şey aslında şiddetin başka bir yüzüymüş. Fakat o noktada çoğu kişi ya bu ilişkiden çıkacak gücü kendinde bulamıyor ya da hâlâ değişeceğini umuyor. Bu döngü böyle sürüp gidiyor. O yüzden sana tavsiyem, kendi yoluna odaklan. Kim neye çekiliyor, kim kiminle birlikte olmuş, kim neden bunları yaşıyor diye kafanı yorma. Sen kendine değer kat, kendini tanı, kendini geliştir. Kendi ruhunu, hayatını güzelleştirdikçe sana iyi gelecek insan da zamanı geldiğinde seni bulur zaten. Gerçekten sevecek, değer verecek, anlayacak biri mutlaka çıkar karşına. Şu an yaşın küçükse, bırak bu işlerin ağırlığı altında ezilme, akışına bırak, her şey zamanla anlam kazanıyor. Büyüdükçe öğreniyorsun. Bu lafıma güven zamanında ben de senin gibiydim gerçekten büyüdükçe hayatın getirdiği tecrübe sana her şeyi öğretiyor. Düşünme koy göte
 
Yas kac reis
 
Bazı şeyleri insan ancak yaşayarak anlıyor ama yine de anlatmaya çalışayım; kadınlarda baskın hormon östrojen, erkeklerde ise testosteron ve bu fark aslında davranışları da etkiliyor. Testosteronun baskın olduğu erkekler daha sert, kontrolsüz, saldırgan ya da “delikanlı” tavırlarla öne çıkabiliyor. Genç yaştaki birçok kız çocuğu da, ne yazık ki, erkekliği sadece bu dışa dönük, kaba saba tavırlarla tanıdığı için bu tür adamlardan etkileniyor. Lanlı lunlu konuşan, ortamda kendini belli eden, eğitimsiz ama kendinden emin görünen bu tipler, aslında kadınların gözünde güçlüymüş gibi algılanıyor. Oysa o güç dediğin şey bir yanılsama, çünkü gerçek güç bağırmakta, tehdit etmekte ya da el kaldırmakta değil; kendini bilen, duygularını yönetebilen, karşısındakine saygı gösterebilen insanda olur. Ama maalesef bu gerçeği çoğu zaman geç fark ediyorlar. Önce ses yükseliyor, sonra hakaret başlıyor, ardından tokat geliyor. O an geldiğinde fark ediyorlar ki, başta “erkeklik” sandıkları şey aslında şiddetin başka bir yüzüymüş. Fakat o noktada çoğu kişi ya bu ilişkiden çıkacak gücü kendinde bulamıyor ya da hâlâ değişeceğini umuyor. Bu döngü böyle sürüp gidiyor. O yüzden sana tavsiyem, kendi yoluna odaklan. Kim neye çekiliyor, kim kiminle birlikte olmuş, kim neden bunları yaşıyor diye kafanı yorma. Sen kendine değer kat, kendini tanı, kendini geliştir. Kendi ruhunu, hayatını güzelleştirdikçe sana iyi gelecek insan da zamanı geldiğinde seni bulur zaten. Gerçekten sevecek, değer verecek, anlayacak biri mutlaka çıkar karşına. Şu an yaşın küçükse, bırak bu işlerin ağırlığı altında ezilme, akışına bırak, her şey zamanla anlam kazanıyor. Büyüdükçe öğreniyorsun. Bu lafıma güven zamanında ben de senin gibiydim gerçekten büyüdükçe hayatın getirdiği tecrübe sana her şeyi öğretiyor. Düşünme koy göte
O yüzden işte kadın cinayetleri artıyor. Korkarım ki inşallah aşık olduğum kıza bir zarar gelmez. Neyse artık umudu kestim. Kendimi geliştirmezsem, özgüvenimi arttırmazsam daha da üzüleceğim. En iyisi artık bunu bi kenara bırakıp artık kendime çeki düzen vermem gerekiyor.
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

16
 
Hocam bence bu yaslarda bosverin okulunuza bakin ilerde daha anlamli bakabilirsiniz bu islere. Hem hormon dengesi fln oturuyor insanda.
 
O yüzden işte kadın cinayetleri artıyor. Korkarım ki inşallah aşık olduğum kıza bir zarar gelmez. Neyse artık umudu kestim. Kendimi geliştirmezsem, özgüvenimi arttırmazsam daha da üzüleceğim. En iyisi artık bunu bi kenara bırakıp artık kendime çeki düzen vermem gerekiyor.
Bak işte, “özgüvenimi artırmazsam” kısmına kadar söylediklerinde gayet tutarlısın. Ama burada durup bir şeyi netleştirmek lazım: Özgüven, öyle “arttırılacak” bir şey değil. Yani sen “ben özgüvenimi artıracağım” diyerek bir hedef koyarsın ama bu hedefe ulaşmak zannedildiği gibi doğrudan çabayla olmaz. Çünkü özgüven, doğrudan kontrol edebileceğin bir kas gibi çalışmaz; daha çok bir sonuçtur. Hayatındaki deneyimlerin, başarıların, hayal kırıklıkların, kendinle kurduğun sağlıklı ya da sağlıksız ilişkiyle zaman içinde kendiliğinden şekillenir. Ne kadar çok şeyi deneyimleyip, ne kadar çok risk alırsan, ne kadar çok hatandan öğrenirsen; işte o zaman yavaş yavaş içinden bir ses yükselmeye başlar: “Ben bunu da yapabiliyormuşum.” O sese özgüven denir. Ve o sesin çıkması için kendine karşı dürüst, sabırlı ve azimli olman gerekir. Yani özgüven, kazanılan değil, oluşan bir şeydir. Ve bu oluşum, sen kendini “geliştirmeye” çalıştığında değil, kendini “anlamaya” başladığında başlar. Muhtemelen çok fazla arkadaşın yok, belki de günlerin genelde benzer geçiyor. Okula gidip geliyorsun, sonra evine kapanıp bilgisayar başında zaman geçiriyorsun. Sessiz, kendi halinde, kimseye zarar vermeyen bir halin var. Belki de insanlar seni fark etmiyor bile, çünkü sen kimseyi rahatsız etmiyorsun. Ama içten içe seni rahatsız eden bir şey var: Hayatın seni es geçiyor gibi hissettirmesi. İşte tam da bu yüzden, sana verebileceğim en iyi ve en gerçek tavsiye şu olur: Spor salonuna yazıl. Evet, ilk başta kulağa çok sıradan geliyor olabilir. Ama mesele kas yapmak, fit olmak değil. Mesele, her gün kendin için atacağın bir adımın olması. Yalnızca yürüyüş bandında yarım saat yürümek için bile olsa o salona düzenli olarak git. Çünkü orası, sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da sınırlarını genişleteceğin bir yer olacak. O kapıdan her girişin, beynine “ben kendim için bir şey yapıyorum” sinyali gönderecek. Disiplin kazandıkça, bedenin değiştikçe, fark edilmedikçe değil, fark yarattıkça özgüvenin de yavaş yavaş kök salacak. Ama sadece bununla kalma. İnsan içine karışman lazım. Gerçekten. İnsan, insanla büyür. Kendini tanımanın, ifade etmenin, değerli hissetmenin en etkili yollarından biri sosyal ortamlarda bulunmaktır. O yüzden, eğer yapabiliyorsan bir işe gir. Yaşına, durumuna uygun olsun – bir kafede, bir çay ocağında, bir dükkânda olabilir. Belki yaz tatilinde birkaç haftalığına, belki daha uzun. Ama mutlaka dene. Para kazanmak değil sadece mesele. İnsanlarla muhatap oldukça, sana “kolay gelsin” diyen her müşteriyle konuşmaya başladıkça, bir şeyleri kendi emeğinle yapmanın verdiği o içsel tatminle birlikte, kendine dair algın değişmeye başlayacak. “Ben yapabiliyorum” duygusu, çok sessiz ama çok güçlü bir yerden yükselecek içinden.Ve bak, belki şimdi bu söylediklerim sana klişe geliyor olabilir. Hele o yaşlarda “aman abartıyorlar ya” gibi gelebilir kulağa. Ama sana yemin ederim ki bu söylediklerim öylesine değil. Hayatta bazı şeyleri sadece yaşayan anlar ama bazı şeyleri baştan bilmek seni yıllar ileriye taşır. O yüzden evde oturma. Gerçekten, rica ediyorum oturma. Kendini kapatma. Çünkü sen her adım attığında, hayat da sana bir adım atacak. Belki bugün değil, belki hemen yarın da değil ama o adım gelecek. Ve zamanla şunu fark edeceksin: Aslında o özgüven dediğin şey, senin hayata attığın adımların yankısıymış. Ve o yankı bir gün seni hiç beklemediğin bir yerde bulacak. Son olarakta şunu söyleyeyim daha yaşın gençken aklın varsa namazlarını tam kılmaya başla, kendine yapabileceğin en büyük iyilik bu olur.
 
Bak işte, “özgüvenimi artırmazsam” kısmına kadar söylediklerinde gayet tutarlısın. Ama burada durup bir şeyi netleştirmek lazım: Özgüven, öyle “arttırılacak” bir şey değil. Yani sen “ben özgüvenimi artıracağım” diyerek bir hedef koyarsın ama bu hedefe ulaşmak zannedildiği gibi doğrudan çabayla olmaz. Çünkü özgüven, doğrudan kontrol edebileceğin bir kas gibi çalışmaz; daha çok bir sonuçtur. Hayatındaki deneyimlerin, başarıların, hayal kırıklıkların, kendinle kurduğun sağlıklı ya da sağlıksız ilişkiyle zaman içinde kendiliğinden şekillenir. Ne kadar çok şeyi deneyimleyip, ne kadar çok risk alırsan, ne kadar çok hatandan öğrenirsen; işte o zaman yavaş yavaş içinden bir ses yükselmeye başlar: “Ben bunu da yapabiliyormuşum.” O sese özgüven denir. Ve o sesin çıkması için kendine karşı dürüst, sabırlı ve azimli olman gerekir. Yani özgüven, kazanılan değil, oluşan bir şeydir. Ve bu oluşum, sen kendini “geliştirmeye” çalıştığında değil, kendini “anlamaya” başladığında başlar. Muhtemelen çok fazla arkadaşın yok, belki de günlerin genelde benzer geçiyor. Okula gidip geliyorsun, sonra evine kapanıp bilgisayar başında zaman geçiriyorsun. Sessiz, kendi halinde, kimseye zarar vermeyen bir halin var. Belki de insanlar seni fark etmiyor bile, çünkü sen kimseyi rahatsız etmiyorsun. Ama içten içe seni rahatsız eden bir şey var: Hayatın seni es geçiyor gibi hissettirmesi. İşte tam da bu yüzden, sana verebileceğim en iyi ve en gerçek tavsiye şu olur: Spor salonuna yazıl. Evet, ilk başta kulağa çok sıradan geliyor olabilir. Ama mesele kas yapmak, fit olmak değil. Mesele, her gün kendin için atacağın bir adımın olması. Yalnızca yürüyüş bandında yarım saat yürümek için bile olsa o salona düzenli olarak git. Çünkü orası, sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da sınırlarını genişleteceğin bir yer olacak. O kapıdan her girişin, beynine “ben kendim için bir şey yapıyorum” sinyali gönderecek. Disiplin kazandıkça, bedenin değiştikçe, fark edilmedikçe değil, fark yarattıkça özgüvenin de yavaş yavaş kök salacak. Ama sadece bununla kalma. İnsan içine karışman lazım. Gerçekten. İnsan, insanla büyür. Kendini tanımanın, ifade etmenin, değerli hissetmenin en etkili yollarından biri sosyal ortamlarda bulunmaktır. O yüzden, eğer yapabiliyorsan bir işe gir. Yaşına, durumuna uygun olsun – bir kafede, bir çay ocağında, bir dükkânda olabilir. Belki yaz tatilinde birkaç haftalığına, belki daha uzun. Ama mutlaka dene. Para kazanmak değil sadece mesele. İnsanlarla muhatap oldukça, sana “kolay gelsin” diyen her müşteriyle konuşmaya başladıkça, bir şeyleri kendi emeğinle yapmanın verdiği o içsel tatminle birlikte, kendine dair algın değişmeye başlayacak. “Ben yapabiliyorum” duygusu, çok sessiz ama çok güçlü bir yerden yükselecek içinden.Ve bak, belki şimdi bu söylediklerim sana klişe geliyor olabilir. Hele o yaşlarda “aman abartıyorlar ya” gibi gelebilir kulağa. Ama sana yemin ederim ki bu söylediklerim öylesine değil. Hayatta bazı şeyleri sadece yaşayan anlar ama bazı şeyleri baştan bilmek seni yıllar ileriye taşır. O yüzden evde oturma. Gerçekten, rica ediyorum oturma. Kendini kapatma. Çünkü sen her adım attığında, hayat da sana bir adım atacak. Belki bugün değil, belki hemen yarın da değil ama o adım gelecek. Ve zamanla şunu fark edeceksin: Aslında o özgüven dediğin şey, senin hayata attığın adımların yankısıymış. Ve o yankı bir gün seni hiç beklemediğin bir yerde bulacak. Son olarakta şunu söyleyeyim daha yaşın gençken aklın varsa namazlarını tam kılmaya başla, kendine yapabileceğin en büyük iyilik bu olur.
Hocam tam beni tarif ettiniz cidden nasıl anladınız bilmiyorum ama gerçekten demek ki siz de iyi bir deneyim var. Genellikle günlerim evde geçer. Bilgisayara bakarım hep. Uyku düzenim de iyice bozuldu. Son haftalar sadece Kuran okumamı hızlandırmam için evin yakınında olan bir camiye gidiyorum. Orada benden yaşça büyük (20 yaşında) bir hafız abi ile Kuran okuyoruz. 5 vakit namazı her gün kılmaya gayret ediyorum. Zaten ailem dindar olduğu için o konuda pek sıkıntım yok. Ama çok içime kapanığım. Okulda arada sırada benle "NPC, asosyal" diye dalga geçiyorlar.
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

Bu benim o kadar zoruma gidiyor ki... Sıra arkadaşım bile dalga geçiyor. Bir de mesela ailemle konuşurken çok rahat konuşuyorum ama hocalarla, pek tanımadığım insanlarla konuşurken heyecanlanıyorum, hatta bazen terliyorum, gözlerim bile yaşarıyor. Bu sorun yıllardır var bende. İlk kez birine söylüyorum. Spor salonu demişken 1-2 samimi olduğum arkadaşım evin yakınındaki spor salonuna yazılmıştı 1-2 hafta önce. Beni de çağırmışlardı. Aslında gitmeyi düşünüyorum.
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

Ha bir de geçen o kızı görmüştüm. Resmen sırılsıklam oldum. İlk defa bu kadar terledim. Ondan sona özgüvenim daha da düşmüştü.
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

Birde kızla konuşmama sebebim daha yaşım küçük diye pek atılmadım. 1-2 sene sonra yavaştan konuşmaya başlarım diye düşünüyordum. Öyle düşünüyordum...
 
Son düzenleme:
Instagramda çok hikaye paylaşmam ayda yılda bir. Yeni bilgisayar toplamıştjm bilgisayar da öyle kötü değil 5070 ekran kartlı. Paylaşayım dedim içimden geldi. Görenlerin çoğu dalga geçti. (hepsi okuldan) Güldüler hepsi de. Neye güldüler anlamadım. "Sen de para var mıydı ben seni fakir sanıyordum." diyen oldu hatta. Çok zoruma gidiyor böyle söylemler. Neyse sizin de kafanızı şişirttim kusura bakmayın.
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

Size bu kadar derdimi anlatmamın sebebi de ilk defa beni bu kadar iyi anlayan birini gördüm.
 
Kız bir video daha paylaşmış daha demin. Eleman resmen öpüyordu ya öpüyordu... 🙁😕 Yok abi gitti be.
 
Merhabalar. Aylar önceden aşık olduğum bir kız vardı. Yıl olmuştur hatta. Hala da seviyorum... Kız o kadar güzel ki... Ama ben de cesaret yok işte. Neyse. Onu ilk gördükten sonra internette sosyal medyada falan hesabı falan var mı diye araştırmıştım. Instagram ve Tiktok hesabını bulmuştum. Hatta bir şekilde priv hesabını bile bulmuştum. Tiktokda arada sırada kendini paylaşıyor, repostlar gönderiyordu. Ben de fake hesaplar açarak hep takip ediyordum. O kadar aşık olmuştum ki neredeyse her gün onun fotoğraflarına bakıyordum. Repostlarına baktığımda o kadar anlamsız videolar paylaşıyordu ki bazen diyordum "Acaba o da mı benden hoşlanıyor, beni mi kastediyor?" diye kendi kendime soruyordum. Aradan aylar geçti bugün Tiktok'da video paylaştığını gördüm. Yeni sevgilisiyle el el tutuşup geziyorlardı. 😶 O an çok şok olmuştum. Aradan 3-4 saat geçtikten sonra bir video daha paylaştı. "Yeni" sevgilisi ona çiçek almış. Telefonda da onu "Güzelim❤️" diye kaydetmiş... Ondan sonra artık umudu kestim. Hayır acaba düşünüyorum ben de mi eksik var diye de yeni sevgilisi de kıro tipli, iki kaşa çizik atmış, tas kafa tıraşlı, sigara içen zargananın teki. Tipine baksan kendisine hayrı yoktur o derece. Anlamıyorum yani ne buldun da? O eleman da 1 yıldır çabalıyormuş. Neyse dostlar. Buraya kadarmış. Umudu kestik yapacak bir şey yok. Oysa ne hayaller kurmuştum... 😕
dostum mesajı okumadım normalde aşk vs konulara bakmıyorum fazla ama o keko yazısını görünce ilgimi çekti
 
Merhabalar. Aylar önceden aşık olduğum bir kız vardı. Yıl olmuştur hatta. Hala da seviyorum... Kız o kadar güzel ki... Ama ben de cesaret yok işte. Neyse. Onu ilk gördükten sonra internette sosyal medyada falan hesabı falan var mı diye araştırmıştım. Instagram ve Tiktok hesabını bulmuştum. Hatta bir şekilde priv hesabını bile bulmuştum. Tiktokda arada sırada kendini paylaşıyor, repostlar gönderiyordu. Ben de fake hesaplar açarak hep takip ediyordum. O kadar aşık olmuştum ki neredeyse her gün onun fotoğraflarına bakıyordum. Repostlarına baktığımda o kadar anlamsız videolar paylaşıyordu ki bazen diyordum "Acaba o da mı benden hoşlanıyor, beni mi kastediyor?" diye kendi kendime soruyordum. Aradan aylar geçti bugün Tiktok'da video paylaştığını gördüm. Yeni sevgilisiyle el el tutuşup geziyorlardı. 😶 O an çok şok olmuştum. Aradan 3-4 saat geçtikten sonra bir video daha paylaştı. "Yeni" sevgilisi ona çiçek almış. Telefonda da onu "Güzelim❤️" diye kaydetmiş... Ondan sonra artık umudu kestim. Hayır acaba düşünüyorum ben de mi eksik var diye de yeni sevgilisi de kıro tipli, iki kaşa çizik atmış, tas kafa tıraşlı, sigara içen zargananın teki. Tipine baksan kendisine hayrı yoktur o derece. Anlamıyorum yani ne buldun da? O eleman da 1 yıldır çabalıyormuş. Neyse dostlar. Buraya kadarmış. Umudu kestik yapacak bir şey yok. Oysa ne hayaller kurmuştum... 😕
Aşık olduğun o kız hayatında 25 yaşlarına kadar sürekli bu tarz insanları dahil edecek en sonunda hepsinden bıkıp gerçekten adamlığın böyle şeylerle olmadığını anlayıp karakteri güzel insanlara şans verecek.
Günümüzdeki kızların tercihlerinin sonu böyle oluyor genelde.
 
dostum mesajı okumadım normalde aşk vs konulara bakmıyorum fazla ama o keko yazısını görünce ilgimi çekti
Serseri tipli biriyle beraber olmasa neyse derim de...
Mesajlar otomatik olarak birleştirildi:

Aşık olduğun o kız hayatında 25 yaşlarına kadar sürekli bu tarz insanları dahil edecek en sonunda hepsinden bıkıp gerçekten adamlığın böyle şeylerle olmadığını anlayıp karakteri güzel insanlara şans verecek.
Günümüzdeki kızların tercihlerinin sonu böyle oluyor genelde.
25 yaşına kadar kim bilir ne olur belli değil. Kadın cinayetleri bundan dolayı oluyor zaten.
 
Kız bir video daha paylaşmış daha demin. Eleman resmen öpüyordu ya öpüyordu... 🙁😕 Yok abi gitti be.
ekmeğini kapmışlar altı üstü dertlenme bu kadar kızın senden haberi dahi yoktur ayrıca keko seviyorsa bugün öpmeli yarın yüzü gözü patlamalı videoları gelir 😂
 
İkisinden de ışık hızıyla uzaklaş.
 
Geri
Top