Valla açıkça söylemek gerekse şu "Kemalizm" işinden ciddi ciddi nefret ediyorum.
Atatürk döneminde de elbet yasaklar olmuştur zira kendisinin kafasında bir Türk modeli vardı. O modeli Türk halkına uyguladı da.
Lakin benim bahsettiğim yasakçı zihniyet bu değil. Daha yakın geçmişte yaşananları kast etmiştim.
Yer verdiğiniz o belge herhangi bir hukuki geçerliliğe sahip değil gibi. Metnin ikinci sayfasına ulaşamadım. Birinci sayfada da paraf veya imza yer almıyor. İmzasız bir metin ise hem hukuken hem de tarihte, herhangi bir geçerliliğe sahip olur mu bilemedim..
Evrim Ağacı'ndan kopyala yapıştır yapmak bence daha az hukuki geçerliliğe sahip.
Olay da bu ya zaten dostum. Böyle o kadar çok şey olmuş ki. Yukarıda belirttim zaten. Başörtüsü için özel bir kanun yok, "Memlekette tesettürlü kadın kalmasın." diye bir şey dememiş Atatürk. Fakat böyle o kadar çok saman altında su yürütülmüş, avama muamelatta zulümler edilmiş ki aklın şaşar. Dönemi görmüş yaşlıların anlattığı şeylerin hepsi benzer. Çeşitli illerdeki birbirini tanımayan onca insanın aynı yalan üzerinde buluşacağını düşünüyor musun?
Başka bir örnek de vereyim. Cumhuriyet tarihinde “Ezanın yasaklanması” gibi bir kanun var mı? Yok. Fakat Türkçe ezan uygulamasında nice zulümler meydana gelmiş. Ezanı yasaklasan belki olmazdı bu kadar. Sırf “Allahu Ekber” dediği için hakkında işlem yapılıp adliyeye teslim edilen, cezai işlem uygulanan müezzin bile var. Çünkü Arapça laf etmiş. Bunun gibi dolu olay var devlet arşivinde. Çok şey sayarım, yeri burası değil.
Dönemin mahkemelerinin tutumu belliydi. Evvela hükmü koy, yargı esnasında da sanıkla dalga geç. Mahkemeler, "Delilleri sunup tartışalım, suçluyu bulalım." yeri değildi. Evvela birinin suçlu olması istenirdi, daha sonra mahkemede suçlu gösterilirdi. Aksi deliller imha edilirdi. Kılık ve kıyafet kanunu, şapka giymeyenler, çarşaf takanlar, ezanın aslını okuyanlar cart curt. Bunlar hep isyana teşvik, halkı tahrik etmek, suçluya yataklık yapmak vs. gibi suçlarla yargılandı ve cezai işlem uygulandı.