Neler Yeni

Babil operasyonu İsrail'in Irak nükleer tesisi saldırısı

Omnissiah

80+ Bronze
Katılım
1 Eylül 2021
Mesajlar
974
Op-Opera-Artwork-860x546.jpg

1970'lerin sonlarında, Saddam Hüseyin'in liderliğindeki Irak'ın, enerji üretimi bahanesiyle nükleer reaktörler satın alarak nükleer silah geliştirmeye çalıştığı uluslararası toplum tarafından fark edildi. Irak'ın bu dönemdeki genişlemeci emelleri ve İsrail’e karşı duyduğu amansız düşmanlık, bu girişimleri daha da tehlikeli hale getiriyordu. Hüseyin, zorlu bir geçmişe sahip bir sokak dövüşçüsü ve suikastçı olarak Baas Partisi'nin saflarından yükselerek 1968'de partinin iktidarı ele geçirmesiyle siyasi arenada güç kazanmıştı.

Irak’ın liderliğini üstlendikten sonra, Hüseyin, İsrail'in varsayılan nükleer kapasitesine karşılık olarak Irak'ı bir nükleer güç haline getirme çabalarını hızlandırdı. Fransa ile geliştirdiği diplomatik ve finansal ilişkiler üzerinden 1975 yılında bir anlaşma yaparak, Fransa'dan Bağdat'ın 20 kilometre güneydoğusunda, Dicle Nehri kıyısındaki al-Tuvaitha'da bir nükleer reaktör kurmak için gerekli ekipmanları satın aldı. Bu anlaşma kapsamında, Fransa Irak’a 72 kilogram zenginleştirilmiş, silah üretiminde kullanılabilecek düzeyde uranyum temin etmeyi de kabul etti. Uzmanlar, bu malzemelerle üretilen bir nükleer bombanın 1980’lerin başlarında tamamlanabileceğini ve Tel Aviv'e atılması durumunda 100.000'den fazla kişinin ölümüne yol açabileceğini öngörüyordu.

Bu satış haberleri dünya çapında endişe yarattı. ABD ve Birleşik Krallık diplomatik kaygılarını dile getirirken, Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Irak'ın nükleer programını daha yakından izlemeye başladı. Ancak Batı dünyası, 1973-74 petrol ambargosunun ardından Arap dünyasını yabancılaştırmaktan çekiniyordu. İsrail ise doğrudan tehdit altında olduğundan, Irak’a uygun bir yanıt geliştirmek için harekete geçti.

İlk adım, Nisan 1979’da Mossad'ın Fransa'dan Irak’a gönderilen nükleer çekirdeklerin bulunduğu bir sevkiyatı ele geçirmesiyle atıldı. Mossad ajanları, Fransa’nın La Seyne-sur-Mer kentindeki bir depoda saklanan çekirdekleri hızlıca patlatarak ciddi hasar verdiler. Bu durum, Hüseyin'in tepkisinden korkan Iraklı yetkilileri, zarar görmüş malzemeleri kabul etmeye zorladı.

Sonraki 15 ay boyunca, Mossad ajanları Batı Avrupa’da Irak ve diğer Arap ülkelerinden gelen kilit nükleer bilim insanlarını suikastlarla hedef aldı. Bu cinayetler, boğaz kesme, trafik kazaları, ani hastalıklar ve gıda zehirlenmesi gibi yöntemlerle gerçekleştirildi ve Irak’ın nükleer programındaki ilerlemeyi büyük ölçüde yavaşlattı. Ancak Hüseyin, programını ilerletmekte kararlıydı ve Fransa’dan zenginleştirilmiş uranyumu teslim etmesini talep etti. Fransa, orijinal anlaşma şartlarını yerine getirme kararı aldı.

Irak'ın nükleer çabalarına bir diğer darbe, İran-Irak Savaşı'nın başlamasından dokuz gün sonra, 30 Eylül 1980'de geldi. İran, birkaç Phantom F-4 jetini Irak'taki bazı hedeflere saldırması için gönderdi. Bu hedefler arasında al-Tuvaitha’daki tamamlanmamış nükleer reaktörler de vardı. Füzelerden biri patlamadı, diğeri ise reaktörün kubbesine ve soğutma sistemine zarar verdi, ancak ciddi bir yıkım yaratmadı. Bunun ardından, tesiste çalışan yüzlerce Fransız ve İtalyan mühendis ve teknisyen tahliye edildi ve çalışmalar durma noktasına geldi.


STRIKE FORCE Legacy Remarque Edition - Aces High




İsrail Başbakanı Menachem Begin, 1980'lerin başlarında Irak'ın Osirak nükleer reaktörünü hedef almayı ciddi bir şekilde değerlendirdi. Bu plan, önemli endişeleri de beraberinde getiriyordu: İsrail'in saldırısının dünya çapında olumsuz tepkilerle karşılaşma olasılığı, İsrail ile hedef arasındaki 1.100 milden fazla mesafe, Irak’ın İran ile savaşta olmasına rağmen İsrail’e misilleme yapma ihtimali ve Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın olası tepkileri. Sedat’ın 1979’daki Camp David Anlaşmaları sırasında Begin ile barış anlaşması imzaladığı göz önüne alındığında, bir saldırının bu anlaşmayı doğrudan ihlal etmeyeceği açıktı. Ancak, İsrail’in Sina Yarımadası’ndan tamamen çekileceği 1982 Nisan’ına kadar ilişkiler hassas bir zeminde ilerliyordu.

Operasyon Babil Hazırlıkları

Begin, Irak’ın nükleer silah edinmesinin İsrail için dayanılmaz bir tehdit oluşturduğuna karar verdi. Bu yüzden, önleyici bir saldırının sonuçları ne olursa olsun gerekli olduğunu düşündü. Irak’ın İran ile savaş halinde olması, böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek için uygun bir zaman aralığı sunuyordu. Ayrıca, reaktör henüz çalışmadığından, bir saldırı nükleer serpinti yaratmayacak, böylece insani ve diplomatik bir krizden kaçınılabilecekti. 1981 Mart ayının sonunda Mossad, yabancı işçilerin yeniden al-Tuvaitha’ya döndüğünü ve reaktör inşaatının devam ettiğini rapor etti. İsrail hükümeti, Mayıs başında Osirak nükleer reaktörüne cerrahi bir hava saldırısı düzenleme planını sonlandırdı. Bu operasyon, "Operasyon Babil" olarak adlandırıldı.

Operasyonun Gerçekleştirilmesi

Operasyonun başlaması, bir dizi gecikmenin ardından, 7 Haziran 1981 Pazar günü akşamüstüne denk getirildi. Saldırının bir Pazar günü yapılması, al-Tuvaitha’daki 100-150 yabancı uzmanın muhtemelen tatilde olacağı varsayımıyla planlanmıştı. Ayrıca, geç saatlerde düzenlenecek bir saldırı, düşürülen pilotları kurtarmak için İsrail’in Arama ve Kurtarma ekiplerine tüm geceyi sağlayacaktı.

Saat 15.00’te, CH-53 helikopterleri Ürdün sınırının batısında 100 fit yükseklikte pozisyon aldı. Mürettebat, görev hakkında bilgilendirilmedi, yalnızca herhangi bir pilot düşerse egemen hava sahasını ihlal etme iznine sahip oldukları söylendi. Bir saat sonra, sekiz İsrail yapımı F-16 savaş uçağı, Sina Çölü'ndeki Etzion hava üssünden havalandı. Uçaklar, menzillerini artırmak için ekstra 370 galonluk yakıt tankları taşıyordu.

F-16’ların ağırlıklarını azaltmak için, uçaklardan iki Sidewinder havadan havaya füze ve koruma için kullanılan radar bozucu cihazlar çıkarılmıştı. Ancak, yine de uçaklar, tasarım spesifikasyonlarının neredeyse iki katı ağırlıkla kalkış yaptı. Uçaklar, 2.000 librelik iki MK-84 "dumb" bombasını taşımak için özel raflarla donatılmıştı. Bombalama işlemini mümkün olduğunca basit tutma amacıyla, bu bombalar yalnızca yerçekimiyle yönlendiriliyordu. Bombardıman uçaklarına, Arap uçaklarından korunmak, al-Tuvaitha’daki radarları karıştırmak ve İsrail üzerindeki bir Boeing 707 komuta merkeziyle iletişim sağlamak için sekiz F-15 savaş uçağı eşlik etti.

Saldırı sırasında uçaklar, güzergah boyunca yedi ayrı Arap havaalanını aşmak veya dolanmak zorundaydı. Bu da Ürdün F-5-Es ve Irak Mirage-4000, MIG-23 ve MIG-25 uçakları tarafından havadan müdahale tehlikesini içeriyordu. Ayrıca, al-Tuvaitha’da uçaksavar bataryaları ve SAM-6’larla karşı karşıya kalacaklardı. İsrail uçaklarının rotası, Sina’dan kalkışın ardından Akabe Körfezi üzerinden doğuya, ardından Ürdün sınırına yakın kuzey Suudi Arabistan üzerinden devam etti. İsrail, bu rotada bazı radar kör noktaları tespit etmişti. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın Amerikan tedarikli AWACS istihbarat uçaklarından yalnızca birinin havada olacağını ve bunun Basra Körfezi’ni gözlemleyeceğini değerlendirmişti.

İletişim, yalnızca beş kontrol noktasında tek kelimelik İngilizce ifadelerle yapılacaktı. Bu sayede, iletişim dinlenirse ticari bir uçuş sanılabilecekti.



F-16.net - The ultimate F-16, F-35 and F-22 reference



Operasyonun Gerçekleşmesi ve Sonuçları

İsrail'in al-Tuwaitha nükleer tesisine düzenlediği Operasyon Babil, titizlikle planlanmış ve icra edilmiş bir askeri harekâttı. Operasyonda, sekiz deneyimli F-16 pilotu iki takıma ayrıldı:

  • Birinci Takım: Kanat komutanı Binbaşı Zeev Raz, Amos Yadlin, Doobi Yaffi, ve Hagai Katz.
  • İkinci Takım: Binbaşı Amir Nachumi, Iftach Spector, Relik Shafir, ve gelecekte İsrail’in ilk astronotu olan Ilan Ramon.

Saldırı

F-16’lar, tespit edilmekten kaçınmak için alçaktan (100 feet) ve hızlı (360 knot) uçtu. Suudi Arabistan üzerinden geçtikten sonra Bağdat’a yöneldiler. İlk uçaklar hedefe ulaştığında saldırı hızla başladı. Uçaklar, 5.000 feet’e dört saniyede tırmandı, ardından hedefe dalış yaparak reaktörün yanlarını vurdu. İlk bombalar reaktörde delikler açtı ve ardından gelen bombalar doğrudan reaktörün içini yok etti. İsrail uçakları, önceden Sina Çölü’nde aylarca pratik yaptıkları bu manevrayı büyük bir hassasiyetle gerçekleştirdi. Atılan 16 bombadan 14’ü hedefi tam isabetle vurdu.

Saldırı, toplamda iki dakika sürdü. Büyük Tammuz I (Osirak) reaktörü tamamen yıkıldı, daha küçük Tammuz II reaktörü ise kullanılamaz hale geldi. Irak'ın uçaksavar personelinin saldırı sırasında yemek yiyor olması, radarların kapalı olması ve saldırının gün batımına denk getirilmesi gibi faktörler savunmada büyük zafiyet yarattı. İsrail uçakları, herhangi bir kayıp vermeden Etzion hava üssüne geri döndü.

Uluslararası Tepkiler

Saldırı, küresel ölçekte büyük bir kınama ile karşılandı:

  • Amerika Birleşik Devletleri: Ronald Reagan yönetimi, Birleşmiş Milletler’deki büyükelçi Jeanne Kirkpatrick aracılığıyla saldırıyı “şok edici” olarak nitelendirdi. Reagan ise olayı gayriresmi bir şekilde "Boys will be boys" (Çocuklar çocuk gibi davranır) diyerek geçiştirdi.
  • Fransa: Saldırıyı “kabul edilemez” ilan etti. Fransız teknisyenlerden biri olan Damen Chaussepied’in ölümü, Fransa’da kısa süreli bir ulusal trajediye dönüştü.
  • Birleşmiş Milletler: Güvenlik Konseyi, İsrail’in eylemini oybirliğiyle kınayan bir karar aldı. Ancak, Amerika’nın veto tehdidi nedeniyle İsrail’e karşı herhangi bir yaptırım uygulanmadı.
  • Arap Dünyası: Saldırıya sert tepkiler verilse de, Irak tarafından İsrail’e doğrudan bir misilleme yapılmadı.

Saddam Hüseyin'in Tepkisi

Irak lideri Saddam Hüseyin, saldırıyı “barış yanlısı uluslara” çağrı yaparak İsrail’in saldırganlığını dengelemek için Arapların nükleer silah edinmesi gerektiğini söyleyerek dünya kamuoyunda mağdur rolü oynamaya çalıştı. Ancak Irak ordusunun başarısız savunma performansını gizlemek için Fransızları saldırıda İsrail’le işbirliği yapmakla suçladı. Bombalanan alana yaptığı bir ziyarette bilim insanlarına, “Gerçek bir savaşta ne yapacaksınız?” diyerek azarladı, ancak kimseyi cezalandırmadı. Bunun yerine, bilim insanlarına 26 yeni Fransız arabası hediye etti.

İsrail'in Tavrı ve Uzun Vadeli Etkiler

İsrail Başbakanı Menachem Begin, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “İsrail’in özür dileyecek bir şeyi yok” dedi. Begin, Saddam Hüseyin’in İsrail’e karşı atom bombası kullanma konusunda “hiç tereddüt etmeyeceği” uyarısında bulundu. Saldırı sonrası İsrail’de Begin’in Likud Partisi seçimlerden güçlü bir zaferle çıktı.

Operasyonun uzun vadeli etkileri arasında, Irak’ın nükleer silah geliştirme programının tamamen durması yer aldı. 1991 ve 2003’te Amerikan güçlerinin Irak’ı işgalinde bir nükleer saldırı riskiyle karşılaşılmaması, İsrail’in cesur harekâtının önemini bir kez daha ortaya koydu.
 
Top Bottom