Kur'an'ı Kerim'e göre:
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır." (Neml,88)
“Yeryüzünü yayıp döşedi.” (Naziat,31)
“Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor.” (Zümer,5)
Bu ayetteki “sarmak” olarak çevrilen kelimenin aslı, Arapça’daki “yükevviru” kelimesidir. Bu kelime, dilimizdeki “küre” kelimesi ile aynı kökten geliyor olup, Arapça’da yuvarlak bir nesne üzerine bir başka nesneyi sarmak anlamında kullanılır. Örneğin; başa sarık sarma fiili “yükevviru” ile ifade edilir.
“Gece de bir alamettir onlara. Ondan gündüzü soyar çıkarırız.”(Yasin,37)
“Soyup çıkarmak” fiilinin Arapça’sı olan ’sehl’ kelimesinin “yuvarlak bir şeyi soymak”tır. Türkçe’de de hayvanların derilerinin soyulduğu yere ’salhane’ (selhhane) denir.
“Onlar hiç bilmedikleri bir zamanda aniden kıyametin gelmesini mi gözlüyorlar?” (Zuhruf,66)
Kur’an-ı Kerim, kıyametin ansızın, bir anda kopacağını, bu ayetle ifade ederken, A’raf suresinin 97. ve 98. ayetleri şöyle demektedir:
“Kasabaların halkı, geceleri uyurken onlara gelecek baskınımızdan güvende midirler? Yahut kasabaların halkı, kuşluk vakti eğlenirken,
baskınımızın kendilerine gelmesinden güvende midirler?”
Kıyamet aniden gelecek ve geldiği zaman Dünya’nın bir tarafında gündüz, öbür tarafında gece olacaktır. Bu da küre şeklinden başka bir şey değildir.