Özet: İslam toplumu için Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi uygulamalarının hakikatine uygun bilinmesi, dinin emirlerinin anlaşılıp ruhuna uygun yaşanabilmesi adına büyük ehemmiyet taşır. Günümüz insanlarının anlamakta ve yaşamakta zorlandıkları başörtüsü emrinin Müslüman kadınlar için neden ve nasıl emredildiği, Müslüman kadınların toplumda dinlerini yaşamaları adına önemlidir. İslam’ın geldiği dönemde kadınlar başörtüsü kullanmıyorlardı. Onlar başlarına ancak aşırı soğuk ve sıcak havalardan korunmak için başörtüsü sararlardı. İslam’ın zuhurundan sonra toplumda gözle görülen en belirgin değişiklik kadınların tesettür maksadıyla başörtüsü kullanmaları olmuştu. Medine’de başörtüsü hususunda dikkat çekici husus başörtüsünün emredilmesinin de illeti olan hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesiydi. Çalışma boyunca başörtüsünün emredilmesinin yanında, sahabe kadınların nasıl bu emre sahip çıktıkları ve örtünmelerinin keyfiyeti de görülebilecektir. Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber, Cahiliye, Kadın, Arap Toplumu, Başörtüsü.
söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. …"1 ayet-i kerimesiyle Müslüman kadınlara başlarını örtmeleri emredildi. İlgili ayetlerde kadının niçin örtünmesi gerektiği gerekçeleri ile açıklanmıştır. Zikredilen bu ayet-i kerime hem Müslüman erkeklere hem de Müslüman kadınlara gözlerini haramdan korumalarını, ırzlarını muhafaza etmelerini emretmektedir. Başörtüsü emrinin başında bunların zikredilmesi, iffeti korumak ve takva dairesinden ayrılmamak için dikkat etmek gerektiğini, ayrıca kadınların da bu istenenlere ulaşmak için Allah'ın kendilerine verdiği zinetleri korumak adına başlarını örtmelerini emretmektedir. Başörtüsünün birçok hikmetleri bulunmaktadır. Bunların arasında karşı cinse şehveti engelleme ve onun zararlarından korunmanın yanında daha birçok mefsedetten uzak durma bulunmaktadır.2 Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak geceleri hacet gidermek için açık alana çıkan kadınları münafıkların rahatsız etmeleri sayılır. Muhacir kadınlar Medine'ye hicret ettiklerinde zor bir hayat yaşamaktaydılar. Fâsık kişilerin böyle bir davranışa tevessül edebilmesi kadınların cariye mi yoksa hür mü olduğunu ayıramamalarındandı. Kadınları rahatsız edenler örtülü kadınlara yaklaşmıyorken, diğerlerini ise taciz ediyorlardı. Şayet bu kadınlar kendilerine laf atan kişilere olumlu cevap verirlerse, onlara ecirlerini vererek onlarla temasta bulunuyorlar; kadın iffetli ve hür ise ona yaklaşamıyorlardı. Müslüman kadınlar karşılaştıkları bu durumu kocalarına onlar da Hz. Peygamber'e anlattılar. Allah yaşanan benzer olaylardan sonra bu ayet-i kerimesini indirdi. Bu ayet-i kerimeden sonra artık kötü niyetli bu insanlar hür ve iffetli kadınları rahatsız edemediler.3 Alimlerin tartıştıkları hususların başında kadının örtünmesinin keyfiyeti/nasıl olacağı gelmektedir. Bunlardan bazıları kadınların yüzlerini örtmeleri ve sadece gözlerinin gözükmesi şeklinde olması gerektiğini söylerler. İbn Abbas (r. anhümâ) ayet-i kerimede, “Kadınların cilbablarını üzerlerine almalarının” vurgulanmasından maksadın, onların tesettürde şiddetli olmaları gerektiğidir, der. Ayrıca Allah bu ayet-i kerimesiyle hür kadınları cariyelere benzemekten men etmektedir.Bu ayette sadece Peygamber hanımları değil Nur suresi 24/31 ayet-i kerimesinde olduğu gibi bütün Müslüman kadınlar ve kızlar kastedilmektedir. Müslüman kadınlarda asıl olan hürriyet olduğu için cariyeler bu kapsamın dışında kabul edilmiştir. İslâm'dan önce Arap toplumunda tesettür adeti bulunmuyordu. Toplumda değer görmeyen kadınlar arasında erkeklerin ilgi ve alakasını çekmek için açık saçık dışarı çıkanlar bulunmaktaydı. Böyle kadınları gören bazı kişiler büyüdüklerinde kendi kızları da bu şekilde olmasın düşüncesiyle kızlarını gömmüşlerdi. Yani bu düşünce kız çocuklarının gömülerek katledilmesinin sebeplerinden bir tanesi olmuştu. Kur’an-ı kerim bu ayetiyle kadının iffet ve ismeti ile vakar ve haysiyetini yükseltmiştir. Ayet-i kerimede geçen cilbab, dış elbise olup baştan aşağı vücudu örten çarşaf ve feraceye verilen isimdir. Kadınların elbiselerinin üzerlerine giydikleri her tür elbiseye de bu isim verilir. Başka bir tanımlamaya göre ise kişiyi tepeden tırnağa örten elbiseye verilen isimdir. Hz. Peygamber bir hadislerinde cilbab kelimesini bütün vücudu örten bir elbise manasında kullanırlar ve "Kime haya elbisesi (cilbab) giydirilirse o gıybet etmez." buyururlar.6 Yine ayet-i kerimede geçen “İdnâ” fiili ise yaklaştırmak manasında iken علي harf-i ceri ile kullanılınca kapsamak suretiyle sarkıtmak manasına gelir. Cilbab ile örtmekte ise iki şekil bulunmaktadır. Bunlardan ilki bütün bedeni sıkıca örtmektir ki, cilbabın bir tarafıyla baş tarafından yüz örtülür. İkinci şekilde ise kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve sadece gözünün açık kalmasıdır. Bu ikinci şekilde alnının üzerinden sıkıca sarkıttıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzünün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş olmaktadır. Hz. Âişe'nin cilbabı ile yüzünü örttüğü rivayet edilir.7 Cilbab hakkında farklı tarifler de bulunmaktadır. Bazıları onun rida benzeri belden yukarısını örten bir elbise olduğunu da söyler.O günün şartlarında cilbabın pahalı bir elbise olduğu ve her kadında bulunmadığı anlaşılmaktadır.Ümmü Seleme, "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler." Ayet-i kerimesinin nazil olmasından sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah elbiseler giyerek ağırbaşlılık ile evlerinden dışarı çıktıklarını ve onların başları üstünde kuşlar varmış gibi hareket ettiklerini söyler.Hz. Âişe (r.a.) de bu durumu tasvir ederken "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, bütün müminlerin kadınlarına da söyle" ayeti indiği zaman mırtlarını11 yardılar, onunla başlarını sardılar da Resûlullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibiydi." der.Başörtüsü İslâm emretmeden önce de kullanılmaktaydı. Bunu, hem erkekler hem de kadınlar, aşırı sıcak ve soğuk havalardan korunmak için kullanmaktaydılarElimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla Hz. Peygamber döneminde başörtüsü olarak kabul edebileceğimiz Hımar'ın nasıl kullanıldığı hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.Ayet-i kerime ile emredilen tesettür, hür kadınların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek kendilerine hürmet edilmesine, fasık ve münafıklar tarafından incitilmemelerine vesile olacaktır. Bu kadar tedbirden ve kadınların tesettüründen sonra yine de kadınları rahatsız edip onlara musallat olanlara karşı Ahzab 33/60 ayet-i kerimesinde "Mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar." buyurularak onlar uyarılmaktadır.
Bir daha İslam'a Laf atarsan Allah şahidim olsum sizleri banlatmak için elimden geleni yaparım