Neler Yeni

İranda dincilerin kadınlara başörtüsü takmaları emrettiği görüntüler gündem oldu

Mırnav

80+ Gold
Katılım
3 Haziran 2020
Mesajlar
5,203
Dahası  
Reaksiyon skoru
2,749
İsim
SANANE
ne alaka kanka? Laiklik din ve devlet işlerinin ayrılması değil mi?
Mesaj otomatik birleştirildi:


ne alaka kanka? Laiklik din ve devlet işlerinin ayrılması değil mi?
Dolaylı olarak insanların dinine karışmaması da demek.
 

stizzy

80+ Bronze
Katılım
30 Ocak 2021
Mesajlar
1,665
Dahası  
Reaksiyon skoru
1,309
İsim
stizzy
 

José Mourinho

80+ Silver
Katılım
2 Eylül 2021
Mesajlar
3,706
Özet: İslam toplumu için Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi uygulamalarının hakikatine uygun bilinmesi, dinin emirlerinin anlaşılıp ruhuna uygun yaşanabilmesi adına büyük ehemmiyet taşır. Günümüz insanlarının anlamakta ve yaşamakta zorlandıkları başörtüsü emrinin Müslüman kadınlar için neden ve nasıl emredildiği, Müslüman kadınların toplumda dinlerini yaşamaları adına önemlidir. İslam’ın geldiği dönemde kadınlar başörtüsü kullanmıyorlardı. Onlar başlarına ancak aşırı soğuk ve sıcak havalardan korunmak için başörtüsü sararlardı. İslam’ın zuhurundan sonra toplumda gözle görülen en belirgin değişiklik kadınların tesettür maksadıyla başörtüsü kullanmaları olmuştu. Medine’de başörtüsü hususunda dikkat çekici husus başörtüsünün emredilmesinin de illeti olan hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesiydi. Çalışma boyunca başörtüsünün emredilmesinin yanında, sahabe kadınların nasıl bu emre sahip çıktıkları ve örtünmelerinin keyfiyeti de görülebilecektir. Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber, Cahiliye, Kadın, Arap Toplumu, Başörtüsü.



söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. …"1 ayet-i kerimesiyle Müslüman kadınlara başlarını örtmeleri emredildi. İlgili ayetlerde kadının niçin örtünmesi gerektiği gerekçeleri ile açıklanmıştır. Zikredilen bu ayet-i kerime hem Müslüman erkeklere hem de Müslüman kadınlara gözlerini haramdan korumalarını, ırzlarını muhafaza etmelerini emretmektedir. Başörtüsü emrinin başında bunların zikredilmesi, iffeti korumak ve takva dairesinden ayrılmamak için dikkat etmek gerektiğini, ayrıca kadınların da bu istenenlere ulaşmak için Allah'ın kendilerine verdiği zinetleri korumak adına başlarını örtmelerini emretmektedir. Başörtüsünün birçok hikmetleri bulunmaktadır. Bunların arasında karşı cinse şehveti engelleme ve onun zararlarından korunmanın yanında daha birçok mefsedetten uzak durma bulunmaktadır.2 Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak geceleri hacet gidermek için açık alana çıkan kadınları münafıkların rahatsız etmeleri sayılır. Muhacir kadınlar Medine'ye hicret ettiklerinde zor bir hayat yaşamaktaydılar. Fâsık kişilerin böyle bir davranışa tevessül edebilmesi kadınların cariye mi yoksa hür mü olduğunu ayıramamalarındandı. Kadınları rahatsız edenler örtülü kadınlara yaklaşmıyorken, diğerlerini ise taciz ediyorlardı. Şayet bu kadınlar kendilerine laf atan kişilere olumlu cevap verirlerse, onlara ecirlerini vererek onlarla temasta bulunuyorlar; kadın iffetli ve hür ise ona yaklaşamıyorlardı. Müslüman kadınlar karşılaştıkları bu durumu kocalarına onlar da Hz. Peygamber'e anlattılar. Allah yaşanan benzer olaylardan sonra bu ayet-i kerimesini indirdi. Bu ayet-i kerimeden sonra artık kötü niyetli bu insanlar hür ve iffetli kadınları rahatsız edemediler.3 Alimlerin tartıştıkları hususların başında kadının örtünmesinin keyfiyeti/nasıl olacağı gelmektedir. Bunlardan bazıları kadınların yüzlerini örtmeleri ve sadece gözlerinin gözükmesi şeklinde olması gerektiğini söylerler. İbn Abbas (r. anhümâ) ayet-i kerimede, “Kadınların cilbablarını üzerlerine almalarının” vurgulanmasından maksadın, onların tesettürde şiddetli olmaları gerektiğidir, der. Ayrıca Allah bu ayet-i kerimesiyle hür kadınları cariyelere benzemekten men etmektedir.Bu ayette sadece Peygamber hanımları değil Nur suresi 24/31 ayet-i kerimesinde olduğu gibi bütün Müslüman kadınlar ve kızlar kastedilmektedir. Müslüman kadınlarda asıl olan hürriyet olduğu için cariyeler bu kapsamın dışında kabul edilmiştir. İslâm'dan önce Arap toplumunda tesettür adeti bulunmuyordu. Toplumda değer görmeyen kadınlar arasında erkeklerin ilgi ve alakasını çekmek için açık saçık dışarı çıkanlar bulunmaktaydı. Böyle kadınları gören bazı kişiler büyüdüklerinde kendi kızları da bu şekilde olmasın düşüncesiyle kızlarını gömmüşlerdi. Yani bu düşünce kız çocuklarının gömülerek katledilmesinin sebeplerinden bir tanesi olmuştu. Kur’an-ı kerim bu ayetiyle kadının iffet ve ismeti ile vakar ve haysiyetini yükseltmiştir. Ayet-i kerimede geçen cilbab, dış elbise olup baştan aşağı vücudu örten çarşaf ve feraceye verilen isimdir. Kadınların elbiselerinin üzerlerine giydikleri her tür elbiseye de bu isim verilir. Başka bir tanımlamaya göre ise kişiyi tepeden tırnağa örten elbiseye verilen isimdir. Hz. Peygamber bir hadislerinde cilbab kelimesini bütün vücudu örten bir elbise manasında kullanırlar ve "Kime haya elbisesi (cilbab) giydirilirse o gıybet etmez." buyururlar.6 Yine ayet-i kerimede geçen “İdnâ” fiili ise yaklaştırmak manasında iken علي harf-i ceri ile kullanılınca kapsamak suretiyle sarkıtmak manasına gelir. Cilbab ile örtmekte ise iki şekil bulunmaktadır. Bunlardan ilki bütün bedeni sıkıca örtmektir ki, cilbabın bir tarafıyla baş tarafından yüz örtülür. İkinci şekilde ise kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve sadece gözünün açık kalmasıdır. Bu ikinci şekilde alnının üzerinden sıkıca sarkıttıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzünün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş olmaktadır. Hz. Âişe'nin cilbabı ile yüzünü örttüğü rivayet edilir.7 Cilbab hakkında farklı tarifler de bulunmaktadır. Bazıları onun rida benzeri belden yukarısını örten bir elbise olduğunu da söyler.O günün şartlarında cilbabın pahalı bir elbise olduğu ve her kadında bulunmadığı anlaşılmaktadır.Ümmü Seleme, "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler." Ayet-i kerimesinin nazil olmasından sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah elbiseler giyerek ağırbaşlılık ile evlerinden dışarı çıktıklarını ve onların başları üstünde kuşlar varmış gibi hareket ettiklerini söyler.Hz. Âişe (r.a.) de bu durumu tasvir ederken "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, bütün müminlerin kadınlarına da söyle" ayeti indiği zaman mırtlarını11 yardılar, onunla başlarını sardılar da Resûlullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibiydi." der.Başörtüsü İslâm emretmeden önce de kullanılmaktaydı. Bunu, hem erkekler hem de kadınlar, aşırı sıcak ve soğuk havalardan korunmak için kullanmaktaydılarElimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla Hz. Peygamber döneminde başörtüsü olarak kabul edebileceğimiz Hımar'ın nasıl kullanıldığı hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.Ayet-i kerime ile emredilen tesettür, hür kadınların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek kendilerine hürmet edilmesine, fasık ve münafıklar tarafından incitilmemelerine vesile olacaktır. Bu kadar tedbirden ve kadınların tesettüründen sonra yine de kadınları rahatsız edip onlara musallat olanlara karşı Ahzab 33/60 ayet-i kerimesinde "Mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar." buyurularak onlar uyarılmaktadır.





Bir daha İslam'a Laf atarsan Allah şahidim olsum sizleri banlatmak için elimden geleni yaparım
Tamam kanka 500 sayfa flood yazmana gerek yoktu.
 

Carl-S

80+ Gold
Katılım
4 Şubat 2022
Mesajlar
9,831
Dahası  
Reaksiyon skoru
15,185
İsim
s
İlgilendiği Kategoriler
Laptop önerileri ve Telefon önerileri

Strelok

80+ Silver
Katılım
14 Mayıs 2022
Mesajlar
2,205
Tamam kanka 500 sayfa flood yazmana gerek yoktu.
Ayet-i kerimede zikredilen kadınların zinetinin ne olduğu hususunda da alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Zinet deyince akla küpe, bilezik, gerdanlık gibi süs eşyaları gelse de burada kasıt kadının vücûdudur. Teşhiri yasaklanan şey ise süs eşyaları olmayıp kadının avret yerleridir. Onun namahremleri tarafından görülebilecek yerleri, yüzü, elleri ve bir görüşe göre de ayaklarıdır


Hanefi alimlerinden bazıları kadınların seslerinin de avret kapsamına girdiğini söylerler. Bununla ilgili Allah Resûlü'nün kendisi namazda yanılırsa erkeklerin kendisini “Sübhânallah” diyerek düzeltmelerini, kadınların ise el çırparak kendisini uyarmaları gerektiğini söylemesini ve hac veya umre sırasında erkeklerden yüksek sesle telbiye getirmelerini isterken, kadınların ise yüksek sesle telbiye getirmelerinin yasaklanmasını, delil olarak gösterirler. Hanefi alimlerinin diğer kısmı ile Hanefi mezhebi dışındaki fıkıh mezhepleri ise kadının sesinin avret olmadığını söylemişlerdir.




İslâm’da birçok hususta mahremiyet gözetilmiştir. Aynı maksatla evlere veya aynı ev içinde başkasına ait odalara girerken izin isteme gerekliliği de belirtilmiştir.18 Mahremiyete dikkatten amaç kalplerin temiz kalması ve uygun olmayan bir durumla karşılaşmamaktır. Bu sebeple kişinin dikkat edeceği yerler arasında misafirlik, yabancı bir evin kapısını çalma, bir yere girerken izin isteme ve selam verme de yer alır ki, bunlar aynı amaçla belirlenen tedbirlerdendir






Başörtüsünün hikmetleri arasında güzelliği gizleyerek karşı cinsin şehvetini engellemek yer aldığı gibi çirkinliği gizlemek de bulunmaktadır. Bu şekilde güzelin güzelliği ile övünmesinin önüne geçildiği gibi, evli olan kişilerin de başka kadınların güzelliklerini görerek kendi eşlerinden soğumaları engellenmiş olur. Böylece kişinin başka kadınlara gözü kaymadığı gibi ailede mutluluk da yakalanmış olur.







Başörtüsü ile ilgili fıkhi hükümlerin ayrıntıları bizim konumuz dışında olup burada konunun anlaşılması maksadıyla başörtüsü ile ilgili genel hükümlere değineceğiz. Evvela kadın İslâm'ın emrettiği şekilde başını örterse Allah'ın ve Resûlü'nün rızasını kazanacak ve ahiretteki su-i akıbetten emin olacaktır. İslâm alimleri kadının örtünmesi ile ilgili şu hükümleri çıkarırlar:


- Kadının örtüsü sadece başörtüsü ile sınırlı değildir. Kadın örtünürken elleri ve yüzleri hariç vücudunun tamamını kapatmalıdır.
- Örtünme aynı zamanda erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde olmalıdır




- Şeffaf ve içini gösteren cinsten olmamalı; vücut hatlarını belli etmemelidir. Bir gün Allah Resûlü kendisine hediye olarak gönderilen Mısır Kıpti elbisesini Üsame b. Zeyd' e hediye etmişti. Ertesi gün bu elbiseyi Üsâme'nin üzerinde göremeyince kendisine bunun sebebini sordu. O da, bu elbiseyi karısının giydiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), "O elbisenin altına bir şey giysin. Zira ben onun şeffaf olup içini göstermesinden korkuyorum." buyurdular






Hafsa bt. Abdurrahman, Hz. Âişe'nin huzuruna tesettürün ruhuna uymayan ince bir başörtüsü ile girmişti. Hz. Âişe derhal onun başörtüsünü aldı, yırttı ve kendisine kalın başka bir başörtüsü giydirdi.






Kadının örtündüğü elbisesi, tesettürü erkeklerin elbisesine benzememelidir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.), erkek elbisesi giyen kadına lanet ettiği gibi kadın elbisesi giyen erkeğe de lanet etmiştir.





İbn Abbas (r.anhümâ) örtünme hususunda "Mümin kadınlara da söyle, gözlernini sakınsınlar"ayetinin "Evlenme arzusu kalmamış oturan (ihtiyar) kadınlar…" ayeti ile yaşlı kadınların bu kapsamın dışına çıkarıldığını söyler.



Bu konuda yaşlı kadınlara verilen izin de sakınmalarının kendileri için daha iyi olduğu vurgulandıktan sonra zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkartabilecekleri şeklindedir









Kadınların tesettürü ile ilgili ayette zikredilen "Hımar" kelimesi başörtüsü manasına gelip kadının başını örttüğü kumaş için kullanılır.Bu kelime örtmek, kapatmak manasına gelen خمر fiilinden müştaktır. Mana itibariyle ağaç, bina, dağ ve benzeri herhangi bir şeyi örten gizleyen anlamındadır. Mesela avcı, "Av benden vadinin karanlığında gizlendi." der. Aynı şekilde şarap da aklı örttüğü için o da hamr kelimesi ile ifade edilirHz. Âişe hımarı, "saçları ve başı örten bir örtü" olarak tarif eder.Hz. Peygamber döneminde kadınların giydikleri elbiseler arasında entari (dır’), etek (izar), şalvar, mırt ve cilbab sayılabilir. Entari, ayakuçlarına kadar vücudu örten uzun bir elbisedirİzar da denilen etek, insan vücudunun belden aşağısını örten bir elbisedir.Kadınların üzerlerine aldıkları kaftan veya yeldirme şeklinde olan entarileri pek uzun ve geniş oluyordu. Sokağa çıktıklarında da entarilerinin çok geniş olan yakalarını başlarının üzerine atarlardı.İslâm'ın geldiği dönemde hem erkekler hem de kadınlar izar giymekteydiler. Allah Resûlü, erkeklerin izarlarını çok uzun yapmamalarını tavsiye ederken, kadınlardan eteklerini uzun tutmalarını isterdi.Hz. Peygamber'in tavsiyesine uyan bazı kadınların izarlarını yerde sürünecek kadar uzun tuttukları anlaşılmaktadır.










Erkekler başlarına sarık sarar, bel altına ise topuklarına kadar inen tek parça kumaş giyerlerdi. O günün şartlarında imkanı olanlar bellerinin altına dikişli, pantolona benzeyen elbise de giyiyorlardı. Hz. Peygamber vücudu daha iyi örttüğü ve açılma ihtimali olmadığı için pantolon benzeri bu elbise giymeyi daha uygun buluyordu. Erkekler bellerinin üst kısmı için ise gömlek giyerlerdi.Çok yaygın olmayan şalvarın kadınlar tarafından eteklerinin altına giyildiği anlaşılmaktadır. Belden aşağı giyilen şalvar aynı zamanda iç çamaşırı görevi de görmekteydi.
 

Gri Caner

80+ Titanium
Katılım
24 Ekim 2020
Mesajlar
30,676
En İyi Cevap
7
Lanet olsun ya. Bu İranlılar yüzünden Arabistanlılar yüzünden İslam'a leke sürülüyor.
 

José Mourinho

80+ Silver
Katılım
2 Eylül 2021
Mesajlar
3,706
Ayet-i kerimede zikredilen kadınların zinetinin ne olduğu hususunda da alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Zinet deyince akla küpe, bilezik, gerdanlık gibi süs eşyaları gelse de burada kasıt kadının vücûdudur. Teşhiri yasaklanan şey ise süs eşyaları olmayıp kadının avret yerleridir. Onun namahremleri tarafından görülebilecek yerleri, yüzü, elleri ve bir görüşe göre de ayaklarıdır


Hanefi alimlerinden bazıları kadınların seslerinin de avret kapsamına girdiğini söylerler. Bununla ilgili Allah Resûlü'nün kendisi namazda yanılırsa erkeklerin kendisini “Sübhânallah” diyerek düzeltmelerini, kadınların ise el çırparak kendisini uyarmaları gerektiğini söylemesini ve hac veya umre sırasında erkeklerden yüksek sesle telbiye getirmelerini isterken, kadınların ise yüksek sesle telbiye getirmelerinin yasaklanmasını, delil olarak gösterirler. Hanefi alimlerinin diğer kısmı ile Hanefi mezhebi dışındaki fıkıh mezhepleri ise kadının sesinin avret olmadığını söylemişlerdir.




İslâm’da birçok hususta mahremiyet gözetilmiştir. Aynı maksatla evlere veya aynı ev içinde başkasına ait odalara girerken izin isteme gerekliliği de belirtilmiştir.18 Mahremiyete dikkatten amaç kalplerin temiz kalması ve uygun olmayan bir durumla karşılaşmamaktır. Bu sebeple kişinin dikkat edeceği yerler arasında misafirlik, yabancı bir evin kapısını çalma, bir yere girerken izin isteme ve selam verme de yer alır ki, bunlar aynı amaçla belirlenen tedbirlerdendir






Başörtüsünün hikmetleri arasında güzelliği gizleyerek karşı cinsin şehvetini engellemek yer aldığı gibi çirkinliği gizlemek de bulunmaktadır. Bu şekilde güzelin güzelliği ile övünmesinin önüne geçildiği gibi, evli olan kişilerin de başka kadınların güzelliklerini görerek kendi eşlerinden soğumaları engellenmiş olur. Böylece kişinin başka kadınlara gözü kaymadığı gibi ailede mutluluk da yakalanmış olur.







Başörtüsü ile ilgili fıkhi hükümlerin ayrıntıları bizim konumuz dışında olup burada konunun anlaşılması maksadıyla başörtüsü ile ilgili genel hükümlere değineceğiz. Evvela kadın İslâm'ın emrettiği şekilde başını örterse Allah'ın ve Resûlü'nün rızasını kazanacak ve ahiretteki su-i akıbetten emin olacaktır. İslâm alimleri kadının örtünmesi ile ilgili şu hükümleri çıkarırlar:


- Kadının örtüsü sadece başörtüsü ile sınırlı değildir. Kadın örtünürken elleri ve yüzleri hariç vücudunun tamamını kapatmalıdır.
- Örtünme aynı zamanda erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde olmalıdır




- Şeffaf ve içini gösteren cinsten olmamalı; vücut hatlarını belli etmemelidir. Bir gün Allah Resûlü kendisine hediye olarak gönderilen Mısır Kıpti elbisesini Üsame b. Zeyd' e hediye etmişti. Ertesi gün bu elbiseyi Üsâme'nin üzerinde göremeyince kendisine bunun sebebini sordu. O da, bu elbiseyi karısının giydiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), "O elbisenin altına bir şey giysin. Zira ben onun şeffaf olup içini göstermesinden korkuyorum." buyurdular






Hafsa bt. Abdurrahman, Hz. Âişe'nin huzuruna tesettürün ruhuna uymayan ince bir başörtüsü ile girmişti. Hz. Âişe derhal onun başörtüsünü aldı, yırttı ve kendisine kalın başka bir başörtüsü giydirdi.






Kadının örtündüğü elbisesi, tesettürü erkeklerin elbisesine benzememelidir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.), erkek elbisesi giyen kadına lanet ettiği gibi kadın elbisesi giyen erkeğe de lanet etmiştir.





İbn Abbas (r.anhümâ) örtünme hususunda "Mümin kadınlara da söyle, gözlernini sakınsınlar"ayetinin "Evlenme arzusu kalmamış oturan (ihtiyar) kadınlar…" ayeti ile yaşlı kadınların bu kapsamın dışına çıkarıldığını söyler.



Bu konuda yaşlı kadınlara verilen izin de sakınmalarının kendileri için daha iyi olduğu vurgulandıktan sonra zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkartabilecekleri şeklindedir









Kadınların tesettürü ile ilgili ayette zikredilen "Hımar" kelimesi başörtüsü manasına gelip kadının başını örttüğü kumaş için kullanılır.Bu kelime örtmek, kapatmak manasına gelen خمر fiilinden müştaktır. Mana itibariyle ağaç, bina, dağ ve benzeri herhangi bir şeyi örten gizleyen anlamındadır. Mesela avcı, "Av benden vadinin karanlığında gizlendi." der. Aynı şekilde şarap da aklı örttüğü için o da hamr kelimesi ile ifade edilirHz. Âişe hımarı, "saçları ve başı örten bir örtü" olarak tarif eder.Hz. Peygamber döneminde kadınların giydikleri elbiseler arasında entari (dır’), etek (izar), şalvar, mırt ve cilbab sayılabilir. Entari, ayakuçlarına kadar vücudu örten uzun bir elbisedirİzar da denilen etek, insan vücudunun belden aşağısını örten bir elbisedir.Kadınların üzerlerine aldıkları kaftan veya yeldirme şeklinde olan entarileri pek uzun ve geniş oluyordu. Sokağa çıktıklarında da entarilerinin çok geniş olan yakalarını başlarının üzerine atarlardı.İslâm'ın geldiği dönemde hem erkekler hem de kadınlar izar giymekteydiler. Allah Resûlü, erkeklerin izarlarını çok uzun yapmamalarını tavsiye ederken, kadınlardan eteklerini uzun tutmalarını isterdi.Hz. Peygamber'in tavsiyesine uyan bazı kadınların izarlarını yerde sürünecek kadar uzun tuttukları anlaşılmaktadır.










Erkekler başlarına sarık sarar, bel altına ise topuklarına kadar inen tek parça kumaş giyerlerdi. O günün şartlarında imkanı olanlar bellerinin altına dikişli, pantolona benzeyen elbise de giyiyorlardı. Hz. Peygamber vücudu daha iyi örttüğü ve açılma ihtimali olmadığı için pantolon benzeri bu elbise giymeyi daha uygun buluyordu. Erkekler bellerinin üst kısmı için ise gömlek giyerlerdi.Çok yaygın olmayan şalvarın kadınlar tarafından eteklerinin altına giyildiği anlaşılmaktadır. Belden aşağı giyilen şalvar aynı zamanda iç çamaşırı görevi de görmekteydi.
Kardeşim sen neden kısa kısa bir şey yazmak yerine bana Kuran ı yazıyorsun. İstersem giderim okurum yani
 

Hudzell

80+ Platinum
Katılım
20 Ağustos 2020
Mesajlar
11,675
En İyi Cevap
3
Dahası  
Reaksiyon skoru
21,525
İsim
Hakan
İlgilendiği Kategoriler
Mining, Trading, Kripto, Crack
Özet: İslam toplumu için Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi uygulamalarının hakikatine uygun bilinmesi, dinin emirlerinin anlaşılıp ruhuna uygun yaşanabilmesi adına büyük ehemmiyet taşır. Günümüz insanlarının anlamakta ve yaşamakta zorlandıkları başörtüsü emrinin Müslüman kadınlar için neden ve nasıl emredildiği, Müslüman kadınların toplumda dinlerini yaşamaları adına önemlidir. İslam’ın geldiği dönemde kadınlar başörtüsü kullanmıyorlardı. Onlar başlarına ancak aşırı soğuk ve sıcak havalardan korunmak için başörtüsü sararlardı. İslam’ın zuhurundan sonra toplumda gözle görülen en belirgin değişiklik kadınların tesettür maksadıyla başörtüsü kullanmaları olmuştu. Medine’de başörtüsü hususunda dikkat çekici husus başörtüsünün emredilmesinin de illeti olan hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesiydi. Çalışma boyunca başörtüsünün emredilmesinin yanında, sahabe kadınların nasıl bu emre sahip çıktıkları ve örtünmelerinin keyfiyeti de görülebilecektir. Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber, Cahiliye, Kadın, Arap Toplumu, Başörtüsü.



söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. …"1 ayet-i kerimesiyle Müslüman kadınlara başlarını örtmeleri emredildi. İlgili ayetlerde kadının niçin örtünmesi gerektiği gerekçeleri ile açıklanmıştır. Zikredilen bu ayet-i kerime hem Müslüman erkeklere hem de Müslüman kadınlara gözlerini haramdan korumalarını, ırzlarını muhafaza etmelerini emretmektedir. Başörtüsü emrinin başında bunların zikredilmesi, iffeti korumak ve takva dairesinden ayrılmamak için dikkat etmek gerektiğini, ayrıca kadınların da bu istenenlere ulaşmak için Allah'ın kendilerine verdiği zinetleri korumak adına başlarını örtmelerini emretmektedir. Başörtüsünün birçok hikmetleri bulunmaktadır. Bunların arasında karşı cinse şehveti engelleme ve onun zararlarından korunmanın yanında daha birçok mefsedetten uzak durma bulunmaktadır.2 Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak geceleri hacet gidermek için açık alana çıkan kadınları münafıkların rahatsız etmeleri sayılır. Muhacir kadınlar Medine'ye hicret ettiklerinde zor bir hayat yaşamaktaydılar. Fâsık kişilerin böyle bir davranışa tevessül edebilmesi kadınların cariye mi yoksa hür mü olduğunu ayıramamalarındandı. Kadınları rahatsız edenler örtülü kadınlara yaklaşmıyorken, diğerlerini ise taciz ediyorlardı. Şayet bu kadınlar kendilerine laf atan kişilere olumlu cevap verirlerse, onlara ecirlerini vererek onlarla temasta bulunuyorlar; kadın iffetli ve hür ise ona yaklaşamıyorlardı. Müslüman kadınlar karşılaştıkları bu durumu kocalarına onlar da Hz. Peygamber'e anlattılar. Allah yaşanan benzer olaylardan sonra bu ayet-i kerimesini indirdi. Bu ayet-i kerimeden sonra artık kötü niyetli bu insanlar hür ve iffetli kadınları rahatsız edemediler.3 Alimlerin tartıştıkları hususların başında kadının örtünmesinin keyfiyeti/nasıl olacağı gelmektedir. Bunlardan bazıları kadınların yüzlerini örtmeleri ve sadece gözlerinin gözükmesi şeklinde olması gerektiğini söylerler. İbn Abbas (r. anhümâ) ayet-i kerimede, “Kadınların cilbablarını üzerlerine almalarının” vurgulanmasından maksadın, onların tesettürde şiddetli olmaları gerektiğidir, der. Ayrıca Allah bu ayet-i kerimesiyle hür kadınları cariyelere benzemekten men etmektedir.Bu ayette sadece Peygamber hanımları değil Nur suresi 24/31 ayet-i kerimesinde olduğu gibi bütün Müslüman kadınlar ve kızlar kastedilmektedir. Müslüman kadınlarda asıl olan hürriyet olduğu için cariyeler bu kapsamın dışında kabul edilmiştir. İslâm'dan önce Arap toplumunda tesettür adeti bulunmuyordu. Toplumda değer görmeyen kadınlar arasında erkeklerin ilgi ve alakasını çekmek için açık saçık dışarı çıkanlar bulunmaktaydı. Böyle kadınları gören bazı kişiler büyüdüklerinde kendi kızları da bu şekilde olmasın düşüncesiyle kızlarını gömmüşlerdi. Yani bu düşünce kız çocuklarının gömülerek katledilmesinin sebeplerinden bir tanesi olmuştu. Kur’an-ı kerim bu ayetiyle kadının iffet ve ismeti ile vakar ve haysiyetini yükseltmiştir. Ayet-i kerimede geçen cilbab, dış elbise olup baştan aşağı vücudu örten çarşaf ve feraceye verilen isimdir. Kadınların elbiselerinin üzerlerine giydikleri her tür elbiseye de bu isim verilir. Başka bir tanımlamaya göre ise kişiyi tepeden tırnağa örten elbiseye verilen isimdir. Hz. Peygamber bir hadislerinde cilbab kelimesini bütün vücudu örten bir elbise manasında kullanırlar ve "Kime haya elbisesi (cilbab) giydirilirse o gıybet etmez." buyururlar.6 Yine ayet-i kerimede geçen “İdnâ” fiili ise yaklaştırmak manasında iken علي harf-i ceri ile kullanılınca kapsamak suretiyle sarkıtmak manasına gelir. Cilbab ile örtmekte ise iki şekil bulunmaktadır. Bunlardan ilki bütün bedeni sıkıca örtmektir ki, cilbabın bir tarafıyla baş tarafından yüz örtülür. İkinci şekilde ise kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve sadece gözünün açık kalmasıdır. Bu ikinci şekilde alnının üzerinden sıkıca sarkıttıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzünün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş olmaktadır. Hz. Âişe'nin cilbabı ile yüzünü örttüğü rivayet edilir.7 Cilbab hakkında farklı tarifler de bulunmaktadır. Bazıları onun rida benzeri belden yukarısını örten bir elbise olduğunu da söyler.O günün şartlarında cilbabın pahalı bir elbise olduğu ve her kadında bulunmadığı anlaşılmaktadır.Ümmü Seleme, "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler." Ayet-i kerimesinin nazil olmasından sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah elbiseler giyerek ağırbaşlılık ile evlerinden dışarı çıktıklarını ve onların başları üstünde kuşlar varmış gibi hareket ettiklerini söyler.Hz. Âişe (r.a.) de bu durumu tasvir ederken "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, bütün müminlerin kadınlarına da söyle" ayeti indiği zaman mırtlarını11 yardılar, onunla başlarını sardılar da Resûlullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibiydi." der.Başörtüsü İslâm emretmeden önce de kullanılmaktaydı. Bunu, hem erkekler hem de kadınlar, aşırı sıcak ve soğuk havalardan korunmak için kullanmaktaydılarElimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla Hz. Peygamber döneminde başörtüsü olarak kabul edebileceğimiz Hımar'ın nasıl kullanıldığı hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.Ayet-i kerime ile emredilen tesettür, hür kadınların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek kendilerine hürmet edilmesine, fasık ve münafıklar tarafından incitilmemelerine vesile olacaktır. Bu kadar tedbirden ve kadınların tesettüründen sonra yine de kadınları rahatsız edip onlara musallat olanlara karşı Ahzab 33/60 ayet-i kerimesinde "Mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar." buyurularak onlar uyarılmaktadır.





Bir daha İslam'a Laf atarsan Allah şahidim olsum sizleri banlatmak için elimden geleni yaparım
Ortalama islam fanboyu xd
şeyhlerin ayağını yalamaya devam.
 
Katılım
21 Ocak 2021
Mesajlar
2,185
Dahası  
Reaksiyon skoru
1,824
İsim
Doruk
Özet: İslam toplumu için Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemi uygulamalarının hakikatine uygun bilinmesi, dinin emirlerinin anlaşılıp ruhuna uygun yaşanabilmesi adına büyük ehemmiyet taşır. Günümüz insanlarının anlamakta ve yaşamakta zorlandıkları başörtüsü emrinin Müslüman kadınlar için neden ve nasıl emredildiği, Müslüman kadınların toplumda dinlerini yaşamaları adına önemlidir. İslam’ın geldiği dönemde kadınlar başörtüsü kullanmıyorlardı. Onlar başlarına ancak aşırı soğuk ve sıcak havalardan korunmak için başörtüsü sararlardı. İslam’ın zuhurundan sonra toplumda gözle görülen en belirgin değişiklik kadınların tesettür maksadıyla başörtüsü kullanmaları olmuştu. Medine’de başörtüsü hususunda dikkat çekici husus başörtüsünün emredilmesinin de illeti olan hür kadınların cariyelerden ayırt edilmesiydi. Çalışma boyunca başörtüsünün emredilmesinin yanında, sahabe kadınların nasıl bu emre sahip çıktıkları ve örtünmelerinin keyfiyeti de görülebilecektir. Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber, Cahiliye, Kadın, Arap Toplumu, Başörtüsü.



söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. …"1 ayet-i kerimesiyle Müslüman kadınlara başlarını örtmeleri emredildi. İlgili ayetlerde kadının niçin örtünmesi gerektiği gerekçeleri ile açıklanmıştır. Zikredilen bu ayet-i kerime hem Müslüman erkeklere hem de Müslüman kadınlara gözlerini haramdan korumalarını, ırzlarını muhafaza etmelerini emretmektedir. Başörtüsü emrinin başında bunların zikredilmesi, iffeti korumak ve takva dairesinden ayrılmamak için dikkat etmek gerektiğini, ayrıca kadınların da bu istenenlere ulaşmak için Allah'ın kendilerine verdiği zinetleri korumak adına başlarını örtmelerini emretmektedir. Başörtüsünün birçok hikmetleri bulunmaktadır. Bunların arasında karşı cinse şehveti engelleme ve onun zararlarından korunmanın yanında daha birçok mefsedetten uzak durma bulunmaktadır.2 Bu ayet-i kerimenin iniş sebebi olarak geceleri hacet gidermek için açık alana çıkan kadınları münafıkların rahatsız etmeleri sayılır. Muhacir kadınlar Medine'ye hicret ettiklerinde zor bir hayat yaşamaktaydılar. Fâsık kişilerin böyle bir davranışa tevessül edebilmesi kadınların cariye mi yoksa hür mü olduğunu ayıramamalarındandı. Kadınları rahatsız edenler örtülü kadınlara yaklaşmıyorken, diğerlerini ise taciz ediyorlardı. Şayet bu kadınlar kendilerine laf atan kişilere olumlu cevap verirlerse, onlara ecirlerini vererek onlarla temasta bulunuyorlar; kadın iffetli ve hür ise ona yaklaşamıyorlardı. Müslüman kadınlar karşılaştıkları bu durumu kocalarına onlar da Hz. Peygamber'e anlattılar. Allah yaşanan benzer olaylardan sonra bu ayet-i kerimesini indirdi. Bu ayet-i kerimeden sonra artık kötü niyetli bu insanlar hür ve iffetli kadınları rahatsız edemediler.3 Alimlerin tartıştıkları hususların başında kadının örtünmesinin keyfiyeti/nasıl olacağı gelmektedir. Bunlardan bazıları kadınların yüzlerini örtmeleri ve sadece gözlerinin gözükmesi şeklinde olması gerektiğini söylerler. İbn Abbas (r. anhümâ) ayet-i kerimede, “Kadınların cilbablarını üzerlerine almalarının” vurgulanmasından maksadın, onların tesettürde şiddetli olmaları gerektiğidir, der. Ayrıca Allah bu ayet-i kerimesiyle hür kadınları cariyelere benzemekten men etmektedir.Bu ayette sadece Peygamber hanımları değil Nur suresi 24/31 ayet-i kerimesinde olduğu gibi bütün Müslüman kadınlar ve kızlar kastedilmektedir. Müslüman kadınlarda asıl olan hürriyet olduğu için cariyeler bu kapsamın dışında kabul edilmiştir. İslâm'dan önce Arap toplumunda tesettür adeti bulunmuyordu. Toplumda değer görmeyen kadınlar arasında erkeklerin ilgi ve alakasını çekmek için açık saçık dışarı çıkanlar bulunmaktaydı. Böyle kadınları gören bazı kişiler büyüdüklerinde kendi kızları da bu şekilde olmasın düşüncesiyle kızlarını gömmüşlerdi. Yani bu düşünce kız çocuklarının gömülerek katledilmesinin sebeplerinden bir tanesi olmuştu. Kur’an-ı kerim bu ayetiyle kadının iffet ve ismeti ile vakar ve haysiyetini yükseltmiştir. Ayet-i kerimede geçen cilbab, dış elbise olup baştan aşağı vücudu örten çarşaf ve feraceye verilen isimdir. Kadınların elbiselerinin üzerlerine giydikleri her tür elbiseye de bu isim verilir. Başka bir tanımlamaya göre ise kişiyi tepeden tırnağa örten elbiseye verilen isimdir. Hz. Peygamber bir hadislerinde cilbab kelimesini bütün vücudu örten bir elbise manasında kullanırlar ve "Kime haya elbisesi (cilbab) giydirilirse o gıybet etmez." buyururlar.6 Yine ayet-i kerimede geçen “İdnâ” fiili ise yaklaştırmak manasında iken علي harf-i ceri ile kullanılınca kapsamak suretiyle sarkıtmak manasına gelir. Cilbab ile örtmekte ise iki şekil bulunmaktadır. Bunlardan ilki bütün bedeni sıkıca örtmektir ki, cilbabın bir tarafıyla baş tarafından yüz örtülür. İkinci şekilde ise kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve sadece gözünün açık kalmasıdır. Bu ikinci şekilde alnının üzerinden sıkıca sarkıttıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzünün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş olmaktadır. Hz. Âişe'nin cilbabı ile yüzünü örttüğü rivayet edilir.7 Cilbab hakkında farklı tarifler de bulunmaktadır. Bazıları onun rida benzeri belden yukarısını örten bir elbise olduğunu da söyler.O günün şartlarında cilbabın pahalı bir elbise olduğu ve her kadında bulunmadığı anlaşılmaktadır.Ümmü Seleme, "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler." Ayet-i kerimesinin nazil olmasından sonra Ensar kadınlarının üzerlerine siyah elbiseler giyerek ağırbaşlılık ile evlerinden dışarı çıktıklarını ve onların başları üstünde kuşlar varmış gibi hareket ettiklerini söyler.Hz. Âişe (r.a.) de bu durumu tasvir ederken "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, bütün müminlerin kadınlarına da söyle" ayeti indiği zaman mırtlarını11 yardılar, onunla başlarını sardılar da Resûlullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibiydi." der.Başörtüsü İslâm emretmeden önce de kullanılmaktaydı. Bunu, hem erkekler hem de kadınlar, aşırı sıcak ve soğuk havalardan korunmak için kullanmaktaydılarElimizdeki bilgilerden anladığımız kadarıyla Hz. Peygamber döneminde başörtüsü olarak kabul edebileceğimiz Hımar'ın nasıl kullanıldığı hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.Ayet-i kerime ile emredilen tesettür, hür kadınların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçilerek kendilerine hürmet edilmesine, fasık ve münafıklar tarafından incitilmemelerine vesile olacaktır. Bu kadar tedbirden ve kadınların tesettüründen sonra yine de kadınları rahatsız edip onlara musallat olanlara karşı Ahzab 33/60 ayet-i kerimesinde "Mutlaka seni onlara musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar." buyurularak onlar uyarılmaktadır.





Bir daha İslam'a Laf atarsan Allah şahidim olsum sizleri banlatmak için elimden geleni yaparım
Sen kendi cinsel dürtülerine hakim olamayıp gözüken en ufak vücut parçasından bile cinsel arzu duyuyorsan ve bunu engellemek için karşındaki özgür bir bireyin giyimini sınırlıyorsan kusura bakma ama sen düpedüz hastasın.
Kendi ideolojini bir başkasına hiçbir şekilde dayatamazsın uygulayacaksan kendi hayatında uygula ve masum insanların haklarını rahat bırak
 
Top Bottom