Tamam kanka 500 sayfa flood yazmana gerek yoktu.
Ayet-i kerimede zikredilen kadınların zinetinin ne olduğu hususunda da alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Zinet deyince akla küpe, bilezik, gerdanlık gibi süs eşyaları gelse de burada kasıt kadının vücûdudur. Teşhiri yasaklanan şey ise süs eşyaları olmayıp kadının avret yerleridir. Onun namahremleri tarafından görülebilecek yerleri, yüzü, elleri ve bir görüşe göre de ayaklarıdır
Hanefi alimlerinden bazıları kadınların seslerinin de avret kapsamına girdiğini söylerler. Bununla ilgili Allah Resûlü'nün kendisi namazda yanılırsa erkeklerin kendisini “Sübhânallah” diyerek düzeltmelerini, kadınların ise el çırparak kendisini uyarmaları gerektiğini söylemesini ve hac veya umre sırasında erkeklerden yüksek sesle telbiye getirmelerini isterken, kadınların ise yüksek sesle telbiye getirmelerinin yasaklanmasını, delil olarak gösterirler. Hanefi alimlerinin diğer kısmı ile Hanefi mezhebi dışındaki fıkıh mezhepleri ise kadının sesinin avret olmadığını söylemişlerdir.
İslâm’da birçok hususta mahremiyet gözetilmiştir. Aynı maksatla evlere veya aynı ev içinde başkasına ait odalara girerken izin isteme gerekliliği de belirtilmiştir.18 Mahremiyete dikkatten amaç kalplerin temiz kalması ve uygun olmayan bir durumla karşılaşmamaktır. Bu sebeple kişinin dikkat edeceği yerler arasında misafirlik, yabancı bir evin kapısını çalma, bir yere girerken izin isteme ve selam verme de yer alır ki, bunlar aynı amaçla belirlenen tedbirlerdendir
Başörtüsünün hikmetleri arasında güzelliği gizleyerek karşı cinsin şehvetini engellemek yer aldığı gibi çirkinliği gizlemek de bulunmaktadır. Bu şekilde güzelin güzelliği ile övünmesinin önüne geçildiği gibi, evli olan kişilerin de başka kadınların güzelliklerini görerek kendi eşlerinden soğumaları engellenmiş olur. Böylece kişinin başka kadınlara gözü kaymadığı gibi ailede mutluluk da yakalanmış olur.
Başörtüsü ile ilgili fıkhi hükümlerin ayrıntıları bizim konumuz dışında olup burada konunun anlaşılması maksadıyla başörtüsü ile ilgili genel hükümlere değineceğiz. Evvela kadın İslâm'ın emrettiği şekilde başını örterse Allah'ın ve Resûlü'nün rızasını kazanacak ve ahiretteki su-i akıbetten emin olacaktır. İslâm alimleri kadının örtünmesi ile ilgili şu hükümleri çıkarırlar:
- Kadının örtüsü sadece başörtüsü ile sınırlı değildir. Kadın örtünürken elleri ve yüzleri hariç vücudunun tamamını kapatmalıdır.
- Örtünme aynı zamanda erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde olmalıdır
- Şeffaf ve içini gösteren cinsten olmamalı; vücut hatlarını belli etmemelidir. Bir gün Allah Resûlü kendisine hediye olarak gönderilen Mısır Kıpti elbisesini Üsame b. Zeyd' e hediye etmişti. Ertesi gün bu elbiseyi Üsâme'nin üzerinde göremeyince kendisine bunun sebebini sordu. O da, bu elbiseyi karısının giydiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), "O elbisenin altına bir şey giysin. Zira ben onun şeffaf olup içini göstermesinden korkuyorum." buyurdular
Hafsa bt. Abdurrahman, Hz. Âişe'nin huzuruna tesettürün ruhuna uymayan ince bir başörtüsü ile girmişti. Hz. Âişe derhal onun başörtüsünü aldı, yırttı ve kendisine kalın başka bir başörtüsü giydirdi.
Kadının örtündüğü elbisesi, tesettürü erkeklerin elbisesine benzememelidir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.v.), erkek elbisesi giyen kadına lanet ettiği gibi kadın elbisesi giyen erkeğe de lanet etmiştir.
İbn Abbas (r.anhümâ) örtünme hususunda "Mümin kadınlara da söyle, gözlernini sakınsınlar"ayetinin "Evlenme arzusu kalmamış oturan (ihtiyar) kadınlar…" ayeti ile yaşlı kadınların bu kapsamın dışına çıkarıldığını söyler.
Bu konuda yaşlı kadınlara verilen izin de sakınmalarının kendileri için daha iyi olduğu vurgulandıktan sonra zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkartabilecekleri şeklindedir
Kadınların tesettürü ile ilgili ayette zikredilen "Hımar" kelimesi başörtüsü manasına gelip kadının başını örttüğü kumaş için kullanılır.Bu kelime örtmek, kapatmak manasına gelen خمر fiilinden müştaktır. Mana itibariyle ağaç, bina, dağ ve benzeri herhangi bir şeyi örten gizleyen anlamındadır. Mesela avcı, "Av benden vadinin karanlığında gizlendi." der. Aynı şekilde şarap da aklı örttüğü için o da hamr kelimesi ile ifade edilirHz. Âişe hımarı, "saçları ve başı örten bir örtü" olarak tarif eder.Hz. Peygamber döneminde kadınların giydikleri elbiseler arasında entari (dır’), etek (izar), şalvar, mırt ve cilbab sayılabilir. Entari, ayakuçlarına kadar vücudu örten uzun bir elbisedirİzar da denilen etek, insan vücudunun belden aşağısını örten bir elbisedir.Kadınların üzerlerine aldıkları kaftan veya yeldirme şeklinde olan entarileri pek uzun ve geniş oluyordu. Sokağa çıktıklarında da entarilerinin çok geniş olan yakalarını başlarının üzerine atarlardı.İslâm'ın geldiği dönemde hem erkekler hem de kadınlar izar giymekteydiler. Allah Resûlü, erkeklerin izarlarını çok uzun yapmamalarını tavsiye ederken, kadınlardan eteklerini uzun tutmalarını isterdi.Hz. Peygamber'in tavsiyesine uyan bazı kadınların izarlarını yerde sürünecek kadar uzun tuttukları anlaşılmaktadır.
Erkekler başlarına sarık sarar, bel altına ise topuklarına kadar inen tek parça kumaş giyerlerdi. O günün şartlarında imkanı olanlar bellerinin altına dikişli, pantolona benzeyen elbise de giyiyorlardı. Hz. Peygamber vücudu daha iyi örttüğü ve açılma ihtimali olmadığı için pantolon benzeri bu elbise giymeyi daha uygun buluyordu. Erkekler bellerinin üst kısmı için ise gömlek giyerlerdi.Çok yaygın olmayan şalvarın kadınlar tarafından eteklerinin altına giyildiği anlaşılmaktadır. Belden aşağı giyilen şalvar aynı zamanda iç çamaşırı görevi de görmekteydi.