KTimur
80+ Silver
- Katılım
- 27 Mayıs 2020
- Mesajlar
- 2,008
- En İyi Cevap
- 1
Öncelikle herkese iyi akşamlar efendim.
Bu gün Frederic Gros'un yazmış olduğu yürümenin felsefi adlı kitabı inceleyeceğim daha doğrusu yorumlayacağım.
-
Ben virüs olayları olmadan önce her gün istisnasız 9-10Km yürüyüş yapan birisyidim.Benim gibi düzenli yürüyüş yapan biri iseniz yürümenin aslında sadece ''bir ayağını ötekinin'' önüne atmak olmadığını anlamış yada hişsetmişsinizdir.Yazarında düşüncesi bu yönde.
-
Kitap farklı düşünürlerin ''yürümek'' hakkında olan görüşlerini ve bunun yanında yürümenin aslında düşündüğümüzden ne kadar farklı bir uğraş olduğunu bize anlatıyor.
''Yürümek içimizdeki bu isyankar,kadim yönü uyandırarak son bulur;arzularımız kibarlıktan uzaklaşıp tavizsizleşir,dürtülerimiz ilham bulur.Çünkü yürümek bizi alıp yaşamın düşey eksenine yerleştirir;arzularımız ve dürtülerimiz ayaklarımızın hemen altındaki sele kapılıp gider.''
-
Kitap genel olarak Nietzsche gibi önemli filozofların hayatı bırakıp ''yürüyüş'' ile kendilerini nasıl bulduğunu anlatıyor o kadar güzel bir anlatım şekli var'ki kitabı okurken sayfalarda kaybolup gidiyorsunuz,yaptığınız yürüyüşler gözünüzün önüne geliyor ve sanki orada filozof değil siz anlatılıyorsunuz.
-
Kitap sizi etkiliyor çünkü sayfalarda anlatılanlar gerçek,siz anlatılıyorsunuz sayfalarda.Yürürken sevdiğinizi düşündüğünüz an geliyor aklınıza,hayatın size yüklediği yük geliyor aklınıza yürürken sadece siz ve adımlarınız baş başa kalıyorsunuz kendinizi sorguluyorsunuz,hayatı,geçmişi her şeyi düşünüyorsunuz.Kendiniz ile baş başa kalıyorsunuz.
-
Ben yürümeye çok fazla anlam yüklerim bu kitabı alma sebebim de bu idi.Benim gibi düşünen başkalarının olduğunu bilmek ve onların ne düşündüğünü öğrenmek istiyordum.
Ben özellikle yağmurlu havalarda yürümeyi çok severim kafamda o an ne varsa şapka,kapüşon vb. çıkarım ıslanırım,ıslanmayı da severim çünkü hem yüreğimde akan gözyaşını hemde gözlerimden akan gözyaşını kimse göremez o acıyı,kederi sadece ben bilirim.
-
Felsefe hakkında bir bilgi tabanım,birikimim olmasa da kitabı okurken yabancılık çekmedim yani ''of acaba bu kelime ne demek,şu adam kim'' gibi şeyler söylemedim.
Bunda kitabın da etkisi var,çünkü kitap biziz yürüyen kişi biziz orada'ki cümlelerde başka birisi de anlatılsa ruhumuz o satırların arasında gizli,tıpkı adımlarımız gibi bizi her sayfada takip ediyor.
-
Sonuç:
-Kitap oldukça güzel okunmaya değer bir eser,yürümenin aslında ne kadar derin bir anlam taşıdığını hissetmek için güzel bir kitap.
-Felsefeye ilginiz var ise kitabı okurken sıkılmanız pek mümkün değil.
-Felsefe hakkında bilginiz olmasa bile de okunacak bir kitap unutmayın ''bu kitap aslında sizi anlatıyor''.
Kitaptan sevdiğim bir kısmın alıntısı ile yazıyı sonlandıracağım,
O sözü hiç unutmayacağım.İtalya Alpler'inde dik bir patikayı tırmanıyorduk.O zamanlar Mateo yetmiş beşini devirmişti benden en az yarım yüzyıl büyüktü.Tığ gibiydi;nasır tutmuş iri elleri,kırış kırış bir suratı ve dimdik bir duruşu vardı.Yürürken kollarını üşüyormuş gibi kavuşturur ve bej,kanvas bir pantolon giyerdi.
Bana yürümeyi o öğretti.Yürümenin öğrenilmediğini ,en azından burada teknik bir başarı veya başarısızlık olmadığını öyle değil böyle yapılan bir şey olmadığını,yürümek için kendinizi toparlamanız,idman yapmanız yada odaklanmanız gerekmediğini az önce söyleyen de bendim.Herkes bilir yürümeyi.Bir ayak diğerinin önüne atılır(...)
Birkaç dakikadır dik patikayı tırmanırken ensemizde başkalarının nefesini hissetmeye başlamıştık.Hızlı hızlı gidip bizi geçmek isteyen bir grup gürültücü genç,varlıklarını hissettirmek için sert adımlar atıyorlardı.Biz de kenara çekilip iki ayağı bir papuca girmiş feryat figan güruha yol verdik.Küstah küstah gülümseyerek teşekkür ettiler.Onların geçip gitmesini izleyen Mateo,''Bak oraya varamayacaklarından korktukları için bu kadar hızlı yürümek istiyorlar''dedi.
Kıssadan hisse şuydu ki,yürürken kendine güvenin ve cesaretin sahici göstergesi yavaşlıktır.Fakat burada hızın zıddı olmayan bir yavaşlıktan söz ediyorum.Bu öncelikle adımların son derece istikrarlı olmasıdır,yeknesanlıktır(...)
Tepeye vardığımızda ''sprocu'' grupla tekrar karşılaştık,hepsi oturmuş yürüme süreleri üzerine heyecan ile konuşuyorlardı.Bu kadar acele etmelerinin nedeni belli bir süreyi tutturmak istemeleriydi.Zamanı doğru değerlendirmek,tuhaf bir ifade...Manzarayı seyretmek için biraz durduktan sonra yavaş yavaş yola koyulduk...
Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır.Hesap ilk bakışta kolaydır:Yapacaklarını üç saat yerine iki saatte yapıp bir saat kazan.Fakat bu günün,her saatini birbirine eşitmişçesine yapılan soyut bir hesaplamadır.
Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir.Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş,günü kısaltır.Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur,çatlayana kadar dolar.Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz.
-
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.İncelemem bu kadardı.
İnsanın ve zamanın altı bin adım ötesinde...
Bu gün Frederic Gros'un yazmış olduğu yürümenin felsefi adlı kitabı inceleyeceğim daha doğrusu yorumlayacağım.
-
Ben virüs olayları olmadan önce her gün istisnasız 9-10Km yürüyüş yapan birisyidim.Benim gibi düzenli yürüyüş yapan biri iseniz yürümenin aslında sadece ''bir ayağını ötekinin'' önüne atmak olmadığını anlamış yada hişsetmişsinizdir.Yazarında düşüncesi bu yönde.
-
Kitap farklı düşünürlerin ''yürümek'' hakkında olan görüşlerini ve bunun yanında yürümenin aslında düşündüğümüzden ne kadar farklı bir uğraş olduğunu bize anlatıyor.
''Yürümek içimizdeki bu isyankar,kadim yönü uyandırarak son bulur;arzularımız kibarlıktan uzaklaşıp tavizsizleşir,dürtülerimiz ilham bulur.Çünkü yürümek bizi alıp yaşamın düşey eksenine yerleştirir;arzularımız ve dürtülerimiz ayaklarımızın hemen altındaki sele kapılıp gider.''
-
Kitap genel olarak Nietzsche gibi önemli filozofların hayatı bırakıp ''yürüyüş'' ile kendilerini nasıl bulduğunu anlatıyor o kadar güzel bir anlatım şekli var'ki kitabı okurken sayfalarda kaybolup gidiyorsunuz,yaptığınız yürüyüşler gözünüzün önüne geliyor ve sanki orada filozof değil siz anlatılıyorsunuz.
-
Kitap sizi etkiliyor çünkü sayfalarda anlatılanlar gerçek,siz anlatılıyorsunuz sayfalarda.Yürürken sevdiğinizi düşündüğünüz an geliyor aklınıza,hayatın size yüklediği yük geliyor aklınıza yürürken sadece siz ve adımlarınız baş başa kalıyorsunuz kendinizi sorguluyorsunuz,hayatı,geçmişi her şeyi düşünüyorsunuz.Kendiniz ile baş başa kalıyorsunuz.
-
Ben yürümeye çok fazla anlam yüklerim bu kitabı alma sebebim de bu idi.Benim gibi düşünen başkalarının olduğunu bilmek ve onların ne düşündüğünü öğrenmek istiyordum.
Ben özellikle yağmurlu havalarda yürümeyi çok severim kafamda o an ne varsa şapka,kapüşon vb. çıkarım ıslanırım,ıslanmayı da severim çünkü hem yüreğimde akan gözyaşını hemde gözlerimden akan gözyaşını kimse göremez o acıyı,kederi sadece ben bilirim.
-
Felsefe hakkında bir bilgi tabanım,birikimim olmasa da kitabı okurken yabancılık çekmedim yani ''of acaba bu kelime ne demek,şu adam kim'' gibi şeyler söylemedim.
Bunda kitabın da etkisi var,çünkü kitap biziz yürüyen kişi biziz orada'ki cümlelerde başka birisi de anlatılsa ruhumuz o satırların arasında gizli,tıpkı adımlarımız gibi bizi her sayfada takip ediyor.
-
Sonuç:
-Kitap oldukça güzel okunmaya değer bir eser,yürümenin aslında ne kadar derin bir anlam taşıdığını hissetmek için güzel bir kitap.
-Felsefeye ilginiz var ise kitabı okurken sıkılmanız pek mümkün değil.
-Felsefe hakkında bilginiz olmasa bile de okunacak bir kitap unutmayın ''bu kitap aslında sizi anlatıyor''.
Kitaptan sevdiğim bir kısmın alıntısı ile yazıyı sonlandıracağım,
O sözü hiç unutmayacağım.İtalya Alpler'inde dik bir patikayı tırmanıyorduk.O zamanlar Mateo yetmiş beşini devirmişti benden en az yarım yüzyıl büyüktü.Tığ gibiydi;nasır tutmuş iri elleri,kırış kırış bir suratı ve dimdik bir duruşu vardı.Yürürken kollarını üşüyormuş gibi kavuşturur ve bej,kanvas bir pantolon giyerdi.
Bana yürümeyi o öğretti.Yürümenin öğrenilmediğini ,en azından burada teknik bir başarı veya başarısızlık olmadığını öyle değil böyle yapılan bir şey olmadığını,yürümek için kendinizi toparlamanız,idman yapmanız yada odaklanmanız gerekmediğini az önce söyleyen de bendim.Herkes bilir yürümeyi.Bir ayak diğerinin önüne atılır(...)
Birkaç dakikadır dik patikayı tırmanırken ensemizde başkalarının nefesini hissetmeye başlamıştık.Hızlı hızlı gidip bizi geçmek isteyen bir grup gürültücü genç,varlıklarını hissettirmek için sert adımlar atıyorlardı.Biz de kenara çekilip iki ayağı bir papuca girmiş feryat figan güruha yol verdik.Küstah küstah gülümseyerek teşekkür ettiler.Onların geçip gitmesini izleyen Mateo,''Bak oraya varamayacaklarından korktukları için bu kadar hızlı yürümek istiyorlar''dedi.
Kıssadan hisse şuydu ki,yürürken kendine güvenin ve cesaretin sahici göstergesi yavaşlıktır.Fakat burada hızın zıddı olmayan bir yavaşlıktan söz ediyorum.Bu öncelikle adımların son derece istikrarlı olmasıdır,yeknesanlıktır(...)
Tepeye vardığımızda ''sprocu'' grupla tekrar karşılaştık,hepsi oturmuş yürüme süreleri üzerine heyecan ile konuşuyorlardı.Bu kadar acele etmelerinin nedeni belli bir süreyi tutturmak istemeleriydi.Zamanı doğru değerlendirmek,tuhaf bir ifade...Manzarayı seyretmek için biraz durduktan sonra yavaş yavaş yola koyulduk...
Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır.Hesap ilk bakışta kolaydır:Yapacaklarını üç saat yerine iki saatte yapıp bir saat kazan.Fakat bu günün,her saatini birbirine eşitmişçesine yapılan soyut bir hesaplamadır.
Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir.Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş,günü kısaltır.Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur,çatlayana kadar dolar.Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz.
-
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.İncelemem bu kadardı.
İnsanın ve zamanın altı bin adım ötesinde...