kafir denmesinin sebebleri ; Kuranı kerimi Tek başına yeterli görmesi,mezhepler ve Hadisler ilgili konulardaki açıklamaları.
O zaman evet kafirdir hadisi reddetmek peygamberi reddetmektir
Günümüzde hızla büyüyen Kurancılık fırkasının hadisleri reddetme bahanelerinden biri de "hadislerin güvenilir olmamasdıdır." Bir insan usulü'l hadis ilmini bilip de bunu söylemesi imkansızdır.
*Usulü'l Hadis Nedir?*
Usulü'l Hadis, kabul ve red yönünden hadisin sened ve metnini inceleyen ilimdir. Hadis ilmi olarak da bilinir.
Alimler hadisleri mertebe itibariyle beş kısma ayırmışlardır: Sahih li zâtihî, sahih li gayrihî, hasen li zatihî, hasen li gayrihî ve daîf(zayıf). Hasen hadisler sahih hadisler kadar kuvvetli değillerdir ancak reddedilmeyi gerektirmezler. Zayıf hadislerse gerekli şartları taşımadıkları için reddedilirler.
Bir hadisin sahih sayılabilmesi için 3 şart gereklidir:
1- Hadisi rivayet edenlerin(ravîlerin) adil ve güvenilir, yalan söylemesi düşünülemez olması.
2- Ravîlerin hafızalarının güçlü olduğu hakkında alimler tarafından ittifak edilmesi.
3- İsnadın (ravî zincirinin) eksiksiz olarak tam olması.
Bu şartların yanı sıra Buhari 4. bir şart olarak zincirde birbiri ardına gelen ravîlerin birbiriyle tanışıp görüştüğünün bilinmesi gerektiğini söylemiştir.
Bir hadiste kabule engel bir illet (illet-i kâdiha) varsa bu hadis sahih kabul edilmez. Ravinin fasık veya hıfzı kötü yahut ehl-i bid'at olması illet-i kâdihaya örnektir.
*Hadislerin Yazılması*
Abdullah İbnu Amr diyor ki : Ben Resulullahtan her duyduğumu yazardım. Bana dediler ki, Resulullah da bir insandır. Bazan öfkeli halde konuşur, bazan sükûn halinde konuşur. Herşeyini yazmak doğru değildir.’ Bunun üzerine vazgeçtim. Ama duyduklarım aklımda kalmaz hale geldi. Onun için yine Peygambere gidip durumu anlattım. ‘Yâ Resulallah, senden güzel şeyler işitiyor ve bunları yazıyordum. Fakat Ensar böyle böyle söyledi. Bunun üzerine vazgeçtim. Ama şimdi yazmayınca da rahatsızım, ne yapayım? dedim. Resulullah mübarek ağzını göstererek ‘Bundan haktan başka bir şey çıkmaz, yaz’ buyurdu.
Ebu Hureyre şöyle buyurur: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'den çok hadîs (bilmede) Abdullah İbnu Amr hâriç, bana yetişen yoktur. O, beni geçer, zira o yazardı, ben ise yazmazdım.
Hadis inkarcılarının bir diğer iddiası hadislerin peygamberden 200 yıl sonra yazılmış olduğunu söylemeleridir. Lakin görüldüğü üzere hadisler peygamber yaşarken de yazılmıştır. 200 sene sonra olan şey hadislerin toplanıp kitaplaştırılmasıdır.
"Kim benden kuran dışında bir şey yazarsa onu yok etsin" manasındaki hadisi delil gösteren Kurancılar hadislerin yazılmasının yasaklandığını da iddia eder. Hadisin yazılmasını yasaklayan hadisler olduğu gibi, buna izin veren hadisler de vardır. Bunların arasını uzlaştırmak için birçok görüş ileri sürülmüştür:
Yasaklanan, yazılıp Kur'ân sayfaları ile beraber Hz. Peygamber'in evinde bırakılmasıdır; yasaklanan, Kur'ân ile aynı sayfaya yazılmasıdır; yasaklama ezber işine sekte vermesin diye bazı şahıslara mahsustur gibi yorumlar bunlar arasındadır. Ancak uzmanların tercihine göre doğrusu, karışma tehlikesinin bulunduğu zaman genel olarak yasaklanmış, bu tehlike ortadan kalkınca da izin verilmiş olmasından ibarettir.
Alimlerimiz, hadislerin yazılmasını yasaklamayı ifade eden hadis rivayeti ile, hadislerin yazılmasına izin veren ve fiilen yazıldığını gösteren sahih hadis rivayetlerinin arasını bulmak için, birkaç ihtimale dayandırmışlardır:
Birincisi; yasak emri, Kur’an’ın nazil olduğu ilk döneme aittir. Yazmaya ruhsat ise, diğer zamanlar içindir.
İkincisi; yasak emri, Kur'an'la birebir aynı sahife ya da levha üzerine hiçbir şeyin yazılmamasını kastetmektedir. Çünkü satır aralarına veya kenarlara yazılacak kelime ve cümleler, insana Kur'ân-ı Kerîm'denmiş gibi bir hüküm verdirebilirdi. Ruhsat ise, Kur’an’la aynı sayfada yazılmama durumuyla ilgilidir.
Üçüncüsü; yasak, hadisleri ezberlemeden sadece yazıya dökenler içindir. O zaman hem yazı yazanlar az, hem doğru yazanlar nadir olduğu için, hadisleri ezberlemeden sadece yazıyla kaydedenlerin yanlış yazacakları endişesiyle yasak konmuştur. Ruhsat ise, ezber ile yazmayı birlikte yapanlara yöneliktir.
Dördüncüsü; hikmeti ne olursa olsun, Hz. Peygamber (asm)'in yasak emri önceki zamanlara aittir, daha sonra verilen ruhsatla yasak hükmü nesh edilmiş, ortadan kalkmıştır.
*Hadislerin Toplanması*
Hadis tarihinin ikinci mühim devresini "tedvinü's-sünne" dediğimiz çalışmalar teşkil eder. Zaman olarak ikinci hicrî asrı içine alır. Tedvin, lügat olarak toplayıp kitap haline koymak anlamına gelir. Bir hadis ıstılahı olarak, hadîslerin resmen yazılıp kitap haline konması demektir. Buradaki yazma hadisleri ana kaynaktan alarak toplanan kitapta yazma manasındadır.
Tedvin işi, Emevi halifelerinden Ömer İbnu Abdilaziz'le başlar. Dindarlığı ve Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetine düşkünlüğü ile meşhur olan Ömer İbnu Abdilaziz (rahimehulllah), sünneti bilen Ashab neslinin, arkadan da büyük alimlerin çeşitli sebeplerle birer birer hayattan çekilmelerini görerek hadîsin kaybolacağından endişe eder. Tehlikeyi önlemek için her tarafdaki mevcut âlimleri hadîslerin yazılması işine sevk etmeyi düşünür. Bu maksatla, halife sıfatıyla valilere emirler, tamimler gönderir.
Alimler tarafından Kur'andan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul edilen Sahih-i Buhari (tekrarlanan hadislerle birlikte) yaklaşık 7563 sahih hadisten oluşmaktadır.
İmam Buhari kitabı yazmaya 23 yaşında başlamış ve 16 yılda tamamlamıştır. Her ravinin hayatını incelemiş, sahih şartlarına uyduklarına emin olmuştur. Kitabına bir hadis eklemeden önce sahihliğinden emin olmuş, her eklemeden önce gusül abdesti alarak iki rekat nafile namaz kılıp Allah'tan yol göstermesi için dua etmiştir. Kitabı Mescid-i Nebevideki Ravza-i Mutahharada tamamlamış ve onay almak için öğretmenleri olan İmam Ahmed bin Hanbel, İmam el-Medinî ve İbn Ma'in e gstermiştir. Buhari'den sonra onun öğrencisi Müslim bin El-Haccac, Sahih-i Buhariden sonra en güvenilir kitap sayılan Sahih-i Müslimi yazmıştır.
Bu kadar geniş çaplı ve titiz bir ilim varken hadislere güvenilmez demek akıl kârı mıdır?
Bunun yanında haşa Hz. Adem ilk insan olmadığı iddiası vardır bunlarda,onu da cevaplayayım.
Hani Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” dediğinde onlar: “Orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek birini mi yaratacaksın? Halbuki biz, seni övgüyle tesbih ve takdîs ediyoruz” demişlerdi. Allah da onlara “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” buyurmuştu.
Meleklere: “Âdem’e secde edin!” dediğimizde İblîs dışındakiler derhal secdeye kapandı. İblîs ise direnerek bundan kaçındı, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.
Âdem’e de: “Ey Âdem, eşinle beraber cennete yerleşin, oradaki nimetlerden istediğinizi bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zâlimlerden olursunuz” dedik.
"Ey insanlar! "Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Adem ise topraktandır (veda hutbesi)
**Ayrıca kuranda birçok yerde insanlara hitaben beni adem (ademoğulları) denilir.
**
Araf Suresi, 26. ayet: Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
Araf Suresi, 27. ayet: Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.
Araf Suresi, 31. ayet: Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.
Araf Suresi, 35. ayet: Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır.
İsra Suresi, 70. ayet: Andolsun, Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.
.
Arapça Beni ifadesi sadece kan bağıyla olan ilişkilerde kullanılır. Beni Adem , Beni İsrail , Beni İbrahim gibi .
Buradan görüleceği üzere her insan Hz. Adem'den gelmiştir. Hz Adem'de insandır ve ilk yaratılan insandır
“Ümmetim asla yanlış bir hüküm üzerinde ittifak etmeyecektir.” (bk. Buhârî, 61: 2, 61: 3; İbn Hişâm, s. 824; İbn et-Tiktikâ, el-Fahrî, s. 81; Hammâm ibn Münebbih, Sahîfe, Nº 127, 128)
وَالْإِجْمَاعُ حُجَّةٌ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ لِأَنَّهُ لَا يُمْكِنُ فِيهِ الْخَطَأُ.
İmâm eş-Şâfi'î rahîmehullâh dedi ki;
İcmâ her şey de huccettir.
Çünkü onda (icmâda) hata olması mümkün değildir.
1400 Yıldır istisnasız tüm ehlisünnet alimleri Hz. Adem as ın ilk insan olduğu konusunda ittifak etmiş , tek bir alim yok inkar etsin. Elinize taberi , kurtubi ne alırsanız alın tefsirleri bir açın hz adem ayetlerine göz atın . Buna rağmen evrim ile islam çelişmez diyen sünnileri algılayamıyorum
Peki Mezhepler Neden Var,Mezhepler İslam'ı bölüyor mu?ona da cevap veriyorum
**Neden Sünni Şii Harici var?
**
kısaca;
tarih: islam baştan beri sünniydi . hz ali ile hz muaviye hilafet savaşı gerçekleşince , hz ali kaybedince barış yaptılar . hz ali nin ordusunda olup barışı istemeyenler hz aliyi şehit ettiler bunlara harici diyoruz. sonra hz alinin vefatından sonra ordusu dağıldı büyük çoğunluğu halka karışırken bir kısmı kendi çapında yaşamaya başladı içine kapandı. hz alinin ordusunda olup halka dağılmayıp kendi çapında islamı yaşayanlar hadis uydurmaya başladı ve islamda fikir alışverişi yerine izole oldukları için kendi içlerinde bozuldular bunlarda şii oldular.
yani tek hak mezhep sünnilik ana branşlarda. şiiler ve hariciler ehli bidat yani sallamasyon ekleme ehlidir hatta kafir olmaya yakındır çoğu . en ufak örnek şiilikte 30dk lığna evlenip boşanma var muta nikahı deniyor ve bu islamda zinayı legalleştiriyor resmen muta nikahı evleri kurulmuş iranda genelev gibi islamla alakası yok şiilerin haricilerin.
sonuç olarak onların ayrılmasından biz sorumlu değiliz onlar ayrıldıysa onlar kafirliği seçtiyse biz bölücü olmuyoruz dini bölen onlar
Dinlerini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
bu ayette de dini grup grup bölenler şiiler hariciler bizler sünniyiz sünni demek ehli sünnet vel cemaat yani sünnet ve sahabe ehli demektir peygamberimiz sahabeler sünniydi
hz peygamber bir hadiste ümmetimin ihtilafı rahmettir diye buyurmuştur. çünkü bu küçük fikir çeşitliliği islama yarar sağlar , hastalık tedavi geçiren kişi zauret durumunda başka imamın ictihadına uyabilir ve bu islamı daha yaşanabilir kılar . allah isteseydi bütün herşeyi açıklardı ama ictihad etmemizi istedi çünkü islam böylece daha yaşanabilir oluyor .
örneğin şafi ye göre bir yerin kanasa abdest bozulmaz ama kadına dokunsa bozulur . bu hakkaride yaşayan biri için çok iyi birşeydir çoban bir adam zaten kadınla karşılaşmıyor , eli dala vs batınca bir yerini kanatması daha kolay oluyor böyle bir ortamda şafi ictihadına uyan insanlar daha rahat allaha kulluk vazifesini yerine getiriyor. hanefi ise istaanbulda yaşayan biri daha çok kadınlarla karşılaşıyor ama eli dikene batmıyor bu durumda hanefi ictihadını takip etmesi daha allaha kulluk vazifesini kolaylaştırır.