Önce şunu belirtmeliyim ki bunlar tamamen kendi fikirlerim, ayrıca hiç bir şekilde planlı değil hatta tamamen doğaçlama yazacağım.
İlk olarak animeler hakkındaki düşüncem kesinlikle boş ya da gereksiz olmadıkları. (Hepsi için geçerli olmak zorunda değil)
Yani şu ki sizin izlediğiniz (bana göre bi o kadar boş olan) yaz dizileri, realite showları, reyting için yapılan asılsız haberler, ilginizi çekmese bile izlediğiniz kalitesiz filmlerden vs. çok daha mantıklı bir seçim anime. Yine benim düşünücem şu ki uzmanların okumamızı önerdiği kitaplarla çok benzer ve kritik özellikleri var. Örneklemek gerekirse hayal dünyamızı Ryzen 9 3900X’in herhangi bir ekran kartını besleyebileceği kadar güçlü beslemekte. Bunun da kanıtıdır ki insanlar farklı konulardaki animeleri izlemekte (bilim kurgu/fantasy/action) bu gibi konularda filmlerle çok fazla ortak yönünün olduğunu göreceksiniz, ancak bana göre birbirlerinden ayrıldıkları konular anime işleyişinin gerçek bir dünyada geçmemesi sebebiyle daha hızlı heyecanlı ve efektif geçmesidir. (bir çok animenin duygularınızı, en duygusal diyeceğiniz filmlerden bile daha çok etkileyeceğine eminim diyebilirim “tabii eğer isterseniz efenim”) Ayrıca hayal gücünü besleyip bazen (ya da sıkça, karakter özelliklerine göre değişir) yeni pencereler açmasını da bir yandan çizgi filmlere benzetmekteyim. Ancak çizgi filmlerden de bir şekilde ayrıldıkları kanısındayım: çizgi filmler masallar gibidir, sonları iyi biter ya da iyiyi öğütler, daha çocuksudurlar ve daha çok sübliminal mesaj içermektedirler, yani konuyu dolaylı olarak iyiymiş gibi aktarırlar ya da eğlenceli. Ancak animelerde durumun böyle olmadığını düşünmekteyim siz tam olarak bir tanrısal bakışın içinde değilde sanki onları yakınlarından izleyen birer karakter gibisinizdir, aynı bir roman gibi her şey gözünüzün önünde olur tüm çarpıcılığıyla... Ve son olarak animelerin vakit kaybı olduğunu düşünmek yerine kıçınızı kaldırmadan sabahtan akşama oynadığınız oyunları düşünün, ve bir daha düşünün (tabii ki en sonunda tercih meselesi, bende pırasayı sevmem mesela ancak yemin ederim ki objektif bir şekilde duygularımdan arınıp en az bir kere de olsa denedim).
Evet bunlar benim görüşlerim. Eğer bir yerden başlamak isteyen arkadaşlar varsa ; Death Note, Owari No Seraph, AoT başlangıç için gayet güzel eserlerdir.
İlk olarak animeler hakkındaki düşüncem kesinlikle boş ya da gereksiz olmadıkları. (Hepsi için geçerli olmak zorunda değil)
Yani şu ki sizin izlediğiniz (bana göre bi o kadar boş olan) yaz dizileri, realite showları, reyting için yapılan asılsız haberler, ilginizi çekmese bile izlediğiniz kalitesiz filmlerden vs. çok daha mantıklı bir seçim anime. Yine benim düşünücem şu ki uzmanların okumamızı önerdiği kitaplarla çok benzer ve kritik özellikleri var. Örneklemek gerekirse hayal dünyamızı Ryzen 9 3900X’in herhangi bir ekran kartını besleyebileceği kadar güçlü beslemekte. Bunun da kanıtıdır ki insanlar farklı konulardaki animeleri izlemekte (bilim kurgu/fantasy/action) bu gibi konularda filmlerle çok fazla ortak yönünün olduğunu göreceksiniz, ancak bana göre birbirlerinden ayrıldıkları konular anime işleyişinin gerçek bir dünyada geçmemesi sebebiyle daha hızlı heyecanlı ve efektif geçmesidir. (bir çok animenin duygularınızı, en duygusal diyeceğiniz filmlerden bile daha çok etkileyeceğine eminim diyebilirim “tabii eğer isterseniz efenim”) Ayrıca hayal gücünü besleyip bazen (ya da sıkça, karakter özelliklerine göre değişir) yeni pencereler açmasını da bir yandan çizgi filmlere benzetmekteyim. Ancak çizgi filmlerden de bir şekilde ayrıldıkları kanısındayım: çizgi filmler masallar gibidir, sonları iyi biter ya da iyiyi öğütler, daha çocuksudurlar ve daha çok sübliminal mesaj içermektedirler, yani konuyu dolaylı olarak iyiymiş gibi aktarırlar ya da eğlenceli. Ancak animelerde durumun böyle olmadığını düşünmekteyim siz tam olarak bir tanrısal bakışın içinde değilde sanki onları yakınlarından izleyen birer karakter gibisinizdir, aynı bir roman gibi her şey gözünüzün önünde olur tüm çarpıcılığıyla... Ve son olarak animelerin vakit kaybı olduğunu düşünmek yerine kıçınızı kaldırmadan sabahtan akşama oynadığınız oyunları düşünün, ve bir daha düşünün (tabii ki en sonunda tercih meselesi, bende pırasayı sevmem mesela ancak yemin ederim ki objektif bir şekilde duygularımdan arınıp en az bir kere de olsa denedim).
Evet bunlar benim görüşlerim. Eğer bir yerden başlamak isteyen arkadaşlar varsa ; Death Note, Owari No Seraph, AoT başlangıç için gayet güzel eserlerdir.
Son düzenleme: