Off-road ve iş makinaları OEM ve yan sanayi parça üreten firma da CNC operatörüyum.
Geçen seneki yıllık brüt kazancım 69bin TL.
Bu seneki 6 aylık brüt kazancım 60 bin TL
Bu sene neden çok derseniz aşırı derecede mesai yaptım çünkü çalışan azlığı vardı kronik rahatsızlığı olanların eve gitmesi ile.
Yaşadığım yer Trakya da sanayi bölgesi.
Gelelim geçim olayına. Benim kiram uygun 10 senedir aynı evde oturuyorum 3+1 kombili daire.
1 çocuğum var bu sene anaokuluna başlıyor.
Geçen sene market alışverişlerim için aldığım notlar ve fiyatlar ile şimdi yaptığım listeye bakınca %40-50 arası fiyat artışı var.
Keza elektrik su doğalgaz internet GSM lira yükleme gibi giderler de aynı oranda artmış.
Yabancı sermayeli firmada ihracat üzerine çalışıyor olmam büyük şans.
Hayatta hiç bir şey yapmayıp sadece fatura öder rutin yemek giderlerini karşılar iseniz aldığınız para için " çok iyi ya kim diyor kriz var kim diyor ekonomi kötü"
Ama biraz"insanca" yaşamak isterseniz maalesef ki işin acı yönü yüzüne tokat gibi çarpar.
Haaa bizim ülkede " insanca" yaşamak çoktan unutulduğu için ekonomik gösterge
" çıkar cebindeki telefonu" " sokaklar araba dolu" " AVM ler tıklım tıklım" olmaktan öteye gitmiyor.
Sanıyorlar ki bu ülkede ekonomik sorun var deyince herkes acından ölecek.
Bu ülkede bir kesim haksız yere Zengin oluyor ve o kesim zevk içinde yaşıyor buna bakarak " ülkemizde sorun yok ekonomi çok iyi" demek iktisat bilimine ekonomik kuramlara en önemlisi vicdana insanlık onuruna hakarettir.
Off-road ve iş makinaları OEM ve yan sanayi parça üreten firma da CNC operatörüyum.
Geçen seneki yıllık brüt kazancım 69bin TL.
Bu seneki 6 aylık brüt kazancım 60 bin TL
Bu sene neden çok derseniz aşırı derecede mesai yaptım çünkü çalışan azlığı vardı kronik rahatsızlığı olanların eve gitmesi ile.
Yaşadığım yer Trakya da sanayi bölgesi.
Gelelim geçim olayına. Benim kiram uygun 10 senedir aynı evde oturuyorum 3+1 kombili daire.
1 çocuğum var bu sene anaokuluna başlıyor.
Geçen sene market alışverişlerim için aldığım notlar ve fiyatlar ile şimdi yaptığım listeye bakınca %40-50 arası fiyat artışı var.
Keza elektrik su doğalgaz internet GSM lira yükleme gibi giderler de aynı oranda artmış.
Yabancı sermayeli firmada ihracat üzerine çalışıyor olmam büyük şans.
Hayatta hiç bir şey yapmayıp sadece fatura öder rutin yemek giderlerini karşılar iseniz aldığınız para için " çok iyi ya kim diyor kriz var kim diyor ekonomi kötü"
Ama biraz"insanca" yaşamak isterseniz maalesef ki işin acı yönü yüzüne tokat gibi çarpar.
Haaa bizim ülkede " insanca" yaşamak çoktan unutulduğu için ekonomik gösterge
" çıkar cebindeki telefonu" " sokaklar araba dolu" " AVM ler tıklım tıklım" olmaktan öteye gitmiyor.
Sanıyorlar ki bu ülkede ekonomik sorun var deyince herkes acından ölecek.
Bu ülkede bir kesim haksız yere Zengin oluyor ve o kesim zevk içinde yaşıyor buna bakarak " ülkemizde sorun yok ekonomi çok iyi" demek iktisat bilimine ekonomik kuramlara en önemlisi vicdana insanlık onuruna hakarettir.
Aç değiliz ama memnun da değiliz. Bir ülkenin genci bir hayal kuruyorken diğerinden vazgeçiyorsa yönetimde yöneticiden daha çok söz hakkına sahiptir. Tablet alayım diyorum bir yandan eğitime ihtiyacım var bir yandan ulaşıma ihtiyacım var motor bakıyorum cbr125 alayım en kötü diyorum en kötüsü 25.000 lira. Benim de hedefim 2023. Neden olduğunu hepimiz biliyoruz.
Yanlış Kelime kullandınız galiba.. hakkını gözetmek iyi bir şey. Hakkına göz dikmek mi demek istediniz?
Z kuşağı bu ülkede geçmişi örnek gösterip şu yoktu bu yoktu laflarına kanmayan , dış ülkelerdeki insanların yaşam standartlarına bakarak " ben neden böyle yaşayamıyorum" diyen düşünebilen bir nesil.
Yanlış Kelime kullandınız galiba.. hakkını gözetmek iyi bir şey. Hakkına göz dikmek mi demek istediniz?
Z kuşağı bu ülkede geçmişi örnek gösterip şu yoktu bu yoktu laflarına kanmayan , dış ülkelerdeki insanların yaşam standartlarına bakarak " ben neden böyle yaşayamıyor" diyen düşünebilen bir nesil.
Kelime olarak yanlış olunca haliyle sizin hakkınızı gözeten kollayanlara gününü gösteririz gibi anlam çıkıyor.
Ben doğrusunu anladım da anlamayip gaza gelecek kişiler çok.
Kelime olarak yanlış olunca haliyle sizin hakkınızı gözeten kollayanlara gününü gösteririz gibi anlam çıkıyor.
Ben doğrusunu anladım da anlamayip gaza gelecek kişiler çok.
Hemen anlatıyorum hocam. Biliyorum ki, benim söylediğim argümanı bahane olarak göreceksin. Bu sebeple, yazıyı okumadan önce şu dört videoyu izlemeni öneriyorum. Özellikle Mesut Çevik'in videosunu izle lütfen.
Üstteki videolarda da bahsedildiği üzere; sanayi ve teknoloji atılımları ileriye dönük yaparsın. "Bugün kazmayı vurayım da, seneye faydasını görürüm." şeklinde bir algıyla hareket ediyorsan, hiçbir şekilde gelişemezsin. Sanayi ve teknolojik atılımlar bir sonraki seçimde oy getirmez. İleri görüşlü siyasetçilerin yapacağı hamledir. Koltuk sevdalısı olanlar, bu kadar uzun sürecek atılım yapmaya cesaret edemez. Öncelikle bu mantığı anlamanı istiyorum. Üstteki videoları izlersen, anlarsın zaten.
Videoları izlemeyenler için küçük bir dipnot belirtmek istiyorum. Tayvan, günümüzde çip üretiminin dünyadaki başkenti. TSMC firması da, Tayvan'da çip üreten en köklü firma. Ayrıntıya girmiyorum ama bu firmanın temelini 1980'lerde atıyorlar. O dönemde Tayvan halkı yiyecek yemeğe muhtaçken, Kral çip üretimine yatırım yapılmasına izin veriyor ve elinden geldiğince destek veriyor. 1960'lardan gelen bu atılımın faydasını, günümüzde yiyorlar. AMD, İntel, Apple, arabalar ve daha bir çok firma için çip üretiyorlar. Düşün bak, başlangıçta kendi ürünlerine çip üretecek durumu yok. Kendi ürünü yok ortada. Hep yabancı şirketler için çip üretiyor, ihraç ediyor. 1980'lerde başlayan bu durum, günümüzde Tayvan'ı çip üretim merkezinin başkenti hâline getirdi. Tayvan olmasa, teknolojik atılımların hepsi ertelenecek ve fiyatlar çok artacak.
Tayvan hükümeti, 1980'lerde çip üretim merkezi olmayı hedefliyor. Bu konuda hiçbir atılımları yok o güne kadar. Dönemin vizyoner hükümeti, Morris Chang'e her türlü desteği veriyor bu konuda. Öncesinde destek alamayan mühendisler kendi şirketlerini kuramazken, hükümetin desteğiyle 1987 yılında TSMC firması kuruluyor. Ve, bunun faydasını da günümüzde fazlasıyla görüyorlar. Gündemi takip ediyorsan, bilirsin zaten.
Şimdi gelelim Türkiye'ye... Belki muhalif gazetelerde görmüşsündür; eskiden uçak, silah, paraşüt vs. üretiyor olduğumuzu falan yazarlar... Fakat hiçbiri, bu üretimlerin neden iptal olduğunu pek söylemezler. Eğer ki o atılımları yapan girişimcilerimiz, dönemin tek parti iktidarı ve sonrasında darbeci zihniyet tarafından engellenmeseydi; şu an dünyanın merkezlerinden biri olurdu Türkiye.
Bunu tek tek anlatacağım.
Ülkemizin ilk düşman uçağını düşüren pilotudur kendisi. TBMM tarafından 3 kez madalya alan tek isimdir. 28 Ocak 1925'te "VECİHİ K-VI" adını verdiği uçağını Ankara semalarında uçurdu. Dönemin devlet yetkililerinden destek bekleyip, üretimini yapmak istiyordu fakat "izinsiz uçak uçurdun" bahanesiyle para cezası verildi. Atatürk'ün, "Hürkuş'un nimetlerinden faydalanın." emrine rağmen her seferinde engellendi. Hürkuş, yıllarca uçak üretimini yapmak istedi fakat izin vermediler.
En komiği de ne biliyor musun; 1937 yılında Türk Hava Kurumu, Hürkuş’u mühendislik eğitimi alması için, Almanya’daki mühendislik okuluna gönderdi. 1939 yılında mezun olarak ülkesine dönen Vecihi Hürkuş’a, iki yılda mühendis olunmasının imkânsızlığı gerekçesiyle uçak mühedisi ruhsatı verilmedi.
1954 yılında ilk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Hava Yolları’nı kurdu fakat şirketi uçuştan men edildi. Yaşamı boyunca, Türkiye Cumhuriyeti için uçak üretmek isteyen Hürkuş, türlü türlü bahanelerle engellendi ve 16 Temmuz 1969'da, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Hastanesi’nde vefat etti.
Hürkuş hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak için, şuradaki yazıyı okuyabilirsin. Hakkında çekilen belgeselleri de izleyebilirsin. Onlarca farklı kaynak var.
1933 yılında, Zeytinburnu'nda demir eşya fabrikası kurdu. 1946 yılında, fabrikasını kapatarak Sürlüce'ye taşıdı. Sütlüce'deki fabrikayı geliştirerek, matara, gaz maskesi, çelik başlık, soba gibi eşyaların yanı sıra tabanca, 81 milimetre havan, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları da üretti. Bu fabrikada, tasarım ve özellik bakımından zamanının çok ilerisinde olan Killigil Tabancasını üretti. Ürettiği ürünler, yurt dışına ihrâç edildi. 2 Mart 1949'da, Sütlüce'deki fabrikası kundaklandı ve patlama oldu. Nuri Killigil, 27 çalışma arkadaşı ile birlikte o patlamada vefat etti. Patlamanın büyüklüğünden dolayı, cesedine dahî ulaşılamadı.
Dönemin Diyanet İşleri Başkanı, "Nuri Paşanın cenazesi kılınamaz" diyerek fetvâ verdi. Sevenleri, gayri resmi olarak cenazesini kıldılar. Nuri Paşa, yaşamı boyunca İsrail devletinin tanınmasına karşı çıkıp, muhalefet ediyordu. Öldüğü gün, hızlı bir şekilde İsrail devleti resmî olarak tanındı. Öldükten sonra da, dönemin yönetimi fabrikanın tekrardan kurulup üretime geçmesine izin vermedi.
Killigil'in hakkındaki bu bilgilere, Sözcü'nün haberinden bile ulaşabilirsin. Verdiğim bu kaynağa güvenmiyorsan, farklı sitelerden de aynı yazıyı okuyabilirsin.
1926 yılında genç Cumhuriyet’in millî kaynaklarla demiryolu yapımı projesinde yer aldı ve en muhtaç olduğu zamanda Anadolu’ya demir yolu ağı döşedi. 1931’de, Asya’yı Avrupa’ya bağlayacak Boğaz Köprüsü projesini yaptı. Atatürk tarafından çok beğenilen proje, hükûmet tarafından reddedildi. 1933’te Keban Barajı projesini ilk kez dile getirdi. Yabancıların çimento tekelini kırmak için, çimento fabrikası kurmak istedi. Bu teşebbüsüne de izin çıkmadı. 1934’te başarılarından ötürü Atatürk, kendisine Demirağ soyadını verdi.
1936’da, Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Atölyesi’nin temelini attı. Bu atılımla, tüm şahsî servetini harcayarak Türkiye Cumhuriyetinin ilk uçak fabrikasını açtı. Tam olarak söylediği sözü buraya yazıyorum: Bütün emelim, Türk gençliğinin kanatlanmasını görmektir. Bu uğurda bütün şahsi servetimi fedâ etmiş bulunuyorum. İcap ederse, sırtımdaki gömleğimi bile bu maksat uğrunda satmaya hazırım...
Beşiktaş'taki uçak fabrikasında, "ND-36" adı verilen tek motorlu Türkiye’nin ilk yerli uçağını üretti. Türk Hava Kurumu bu uçaktan 65 adet sipariş etti. 1938'de, "Nu.D 38" adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağını üretti. Nuri Demirağ, bu uçağın geliştirilmesini ve bombardıman uçağı olmasını hedefliyordu. Uçağın prototipi iniş sırasında bir arıza yaşadı. Araştırma sonucunda, arızanın teknik sebeplerden ötürü meydana gelmediği ortaya konsa bile; Türk Hava Kurumu bu uçağı satın almayacağını duyurdu ve siparişlerini iptal etti. Bununla yetinmeyip, Demirağ'ın yurtdışına uçak satması da, dönemin başbakanı İnönü tarafından yasaklandı.
Bu olumsuz gelişmeler, Demirağ'ı pes ettirmedi. 1944’te "Nu.D 38" için uluslararası uçuş sertifikası aldı. Fakat dönemin İnönü hükûmeti Demirağ'a hiçbir konuda destek vermeyip, engel de oldular. Demirağ, dönemin başbakanı olan İnönü'ye bir mektup yazdı. Mektupta, fabrikasının en azından yurt dışına uçak satabilmesine müsaade etmesini istiyordu. İnönü, mektuba yanıt bile vermedi. Mektubu okursan, tek adam rejimi nasıl olurmuş görürsün. Yalvarıyor adam resmen... Yaşanan gelişmelerden sonra, ne yurtiçinde ne de yurt dışında ürettiği uçakları satamayan Nuri Demirağ, iflas bayrağını çekerek uçak fabrikasını kapatmak zorunda kaldı. İlk Boğaz Köprüsü projesini, Keban Barajı projesini tasarlayan, Türkiye’nin ilk paraşüt fabrikasını ve ilk sivil havacılık okulunu açan Nuri Demirağ 13 Kasım 1957’de vefat etti.
Demirağ'ın İnönü'ye yazdığı orijinal mektubu buradan okuyabilirsin.
Bu yazdığım 3 isim, en bilinen kişiler. Daha bilinmeyen nicesi vardır, detaylıca araştırmak lazım. Sadece bunlar engellenmemiş olsa; 1920'li yıllardan beri kendi silahımızı, savaş ve sivil uçağımızı, paraşütümüzü üretiyor olsaydık; şu an nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olurduk sence? 1920'lerde üretilen Killigil Tabancası, şu ân bile mühendislik hârikası olarak kabul ediliyor.
Dönemin tek parti zihniyeti, Türk halkına tarım ülkesi olmayı lâyık gördü. Bunun dışındaki tüm atılımları engelledi. O dönemdeki bu atılımlar engellendiği için, günümüzde -gelişmiş ülkelere göre- sefalet çekiyoruz. Şu an vizyoner hükümetin savunma sanayisinde yaptığı atılımların faydasını, önümüzdeki uzun süreçte göreceğiz. Ayrıca, hükümetin desteklediği Cezeri projesi başarılı olursa, uçan arabaların yaygınlaştığı dönemde; Türkiye zirvedeki ülkelerden birisi olacak. Bunun dışında, otonom elektrikli otobüs, dünyanın ilk yüzde yüz elektrikle çalışan iş makinaları gibi araç üreten firmalara da her türlü desteği veriyor Ak Parti hükümeti. Teknofest Yarışmaları ve Deneyap Atölyeleri de, gençleri en tabandan ülkeyi daha da geliştirecek atılımlar yapmaya hazırlıyor.
Önümüzdeki 20 yılda, bu desteklerin ve atılımların faydasını halkın en tabanında da görür hâlde olacağız. Bu 20 yıl size çok uzun geliyor olabilir, bu sürece katlanmak istemiyor olabilirsiniz fakat elden gelen bir şey yok; sistem bu şekilde işliyor. Bize özgü bir şey değil yani, Tayvan hükümetini bu sebeple örnek gösterdim. Bugün kazmayı vurup, ertesi gün faydasını göremezsin.
Lütfen ülkemizin tarihini biraz araştırın. Farklı kaynaklara bakın. Önyargılı olmayın. Tek parti sisteminin ve sonrasındaki darbeci zihniyetin bu halktan neleri çaldıklarını görün, ideolojik saplantılarınız uğruna kafanızı kuma gömmekten vazgeçin. Okuyun, araştırın. Tek bilgi kırıntınız, sosyal medyadaki fondaşların alışagelmiş söylemleri olmasın.