noxsi
80+
- Katılım
- 26 Ekim 2024
- Mesajlar
- 47
Dahası
- Reaksiyon skoru
- 17
- İsim
- Abdullah
- İlgilendiği Kategoriler
- Tarih,Pc oyunları
Bu gönderi Fatih Sultan Mehmed'in Ayasofya Vakfiyesi baş ve son ksımını içerir.
Vakfiyenin Başı: Vakfiyenin Sonu:
Vakfiyenin bir kısmına günümüz Türkçesiyle ilgi çekmek istiyorum.(Günümüz Türkçesiyle Vakfiyenin baş ve son ksımı alıntının altına doğru yer alacaktır,kaynakça ise en altta.)
Bahsetmek istediğim kısım:
Buraya dikkat çekme sebebim Fatih'in Ayasofya'ya zarar geleceğini önceden bilmesi ve kendi yaptığı düzenin değiştirilmemesi için bu hususa vakfiyesinde yer vermesi ve bunu değiştirmeye yeltenenlere lanet okumasıdır.
Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse... Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.
Vakfiyenin günümüz Türkçesiyle baş ve son ksımı:
Bismillahirrahmanirrahim
Allah'ın en yüce ismiyle başlanır ve onun âli zikriyle başarıya ulaşılır.
Hamd Ol Allah’a olsun ki; insan nev’inden bir kısım fertleri irâde- i ilâhiyyesiyle adâlet ve ihsân yolunda gitmeğe tam olarak muvaffak eylemiş; cenneti, ilimler ve hayırlı amellerle nefsini tezkiye edip kemale erdirerek ona tevelli eden âbid kullarına layık bir vâkî eylemiştir. Onun nimetleri, tahdit ile ihata etmekten yüce ve saymakla hasr etmekten âlîdir. “O öyle bir ilâhdır ki, kullar ümitlerini kesmişken feyzini (yağmuru) indirir ve rahmetini her tarafa neşreder; kullarının velisi (sahibi) [2] ve en çok hamde layık olan Hamîd’dir (Şûrâ, 42/28)”. O, kendisine sadaka-i cariye ile yaklaşmak isteyenlere ecir ve mükafatını tam olarak vermiş ve onlara kapıları kendilerine tamamen açık olarak altlarından nehirler akan Adn cennetlerini hazırlamıştır (Sad, 38/50)”. O Allah’a ni’metlerine karşılık gelebilecek şekilde bir hamd ile hamd etmek ve bize ettiği keremine denk olabilecek bir şükürle şükretmek istiyoruz. Bunu yaparken de hakkıyla O’na hamd edebilmekten ve şükrünün hakkını yerine getirebilmekten aciz olduğumuzu itiraf ediyor ve Arap ve Acem’in seyyidi olan Hz. Peygamber’in söylediği şu kelâmı söylemekle yetiniyoruz: Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Seni şanına layık bir ma’rifetle tanıyamadık. Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Sana nimetlerine karşılık gelecek şekilde hakkıyla şükr edemedik. Salât ve selam, Allah’ın kendisinin kendi nusreti ve mü’minlerle teyid eylediği; mü’minlere Allah’ın ayetlerini okuyan, daha evvel açık bir dalâlette olsalar bile onlara Kitab-ı İlâhî olan Kur’an’ı ve hikmeti öğreten; nebi ve resullerin seyyidi olan; Allah’ın “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya, 21/107)” iltifatına mazhar olan ümmi peygambere olsun. O’nun maddi ve manevî kirlerden uzak ve yüce kalan, Allah’ın kendilerinden maddi ve manevi kirleri giderdiği ve onları manen ve maddeten tathir ettiği zeki ve zarif âline de olsun. Ayrıca, O’nun hayırlı ve büyük olan sahabelerine, iyi ve kerîm olan etbâ’ına da olsun. Besmele, hamdele ve salveleden sonra; her iz’an ve akıl sahibi olanlar ile edeb ve irfan sahibi bulunan insanlara vâzıh ve âşikârdır ki, şer'-i sahih (doğru din) ve dürüst akıl göstermektedir ki, insanın ebedî saâdeti ve nefsin sermedi siyâdeti, kendisi için doğru ve hayırlı olanı bilmesi ve onunla amel etmesidir. Aynı şekilde iz’an ve idrâki bütün akıllara gerekli olan şer’-i şerifde burhân (şer’î delil) ile sâbittir ki, sadaka-i câriye, en güzel hayrattandır ve özellikle de şer’î işlerde, hakiki ilimler ile kudsî ma’rifetlerin tahsilinde kendisinden yararlanılan sadakalar, en güzel olanlarıdır. *** Bütün bu şerh ve ta’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır; Levh'i, Kalem'i, Arş'ı, Kürsi’yi, gökleri ve yeri koruyan Allah’ın hıfzı ve inayetiyle mahfuzdur;üzerinden süre geçtikçe bu vakfı tekit edecektir;zaman yenilendikçe vakfı daha da yerleşecektir.
Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir. Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun. “Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.” Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdâl, tahrif ve ibtal şeklinde müdahele ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekerât- ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun içindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleğini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulamalarındaki dehşeti, bütün insanların Âlemlerin Rabbi’nin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis için hiçbir şeye mâlik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın. Kim, Allah’ın Kitabı’na ve Resülullah’ın Sünneti’ne muhâlefet ederse, Allah ve Resulü’nün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, Müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenâtını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü’minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah’ın gazabı ile dönmüş olur; son durağı ve oturağı Cehennem’dir; Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. “O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.” “O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır.” Bütün bunlardan sonra, vakfın ecr ü mükâfatı Hayy ve Kerim olan Allah’a, O’nun rahmetine, herkesi kucaklayan ihsanına, nimetine ve büyük fazlına aittir. Hiç şüphe yoktur ki, Allah güzel amel işleyenlerin ücretlerini zâyi kılmaz. Bu vakfiyenin üst kısmında imzası bulunan Hâkim verdiği kararların geçerli olduğu ve verdiği tasdik ve bozma kararlarının meşru kabul edildiği bir durumda, kendi yargı yetkisi sınırları içinde, bu vakfın belirlenen şekilde sahih ve geçerli olduğuna; vakfiyede zikredilen şartların açıklanan kanunlar mûcebince geçerli ve meşru kabul edildiğine; vakfiyedeki sıfat ve vasıfların dinen gerekliliğine; vâkıfın isbat ve nefy ettiklerinin bağlayıcı olduğuna, kesin bir karar ile karar verdi; herkesi bağlayacağına ve vakfın lazım hale geldiğine hükmetti; verilen karar üzerine mes’uliyetlerini müdrik olarak âdil şahitleri şahit gösterdi. Bu şer’-i hüccetin yazılması ………..de…….. vuku buldu. ……
Kaynakça:
Vakfiyenin Baş Kısmı: Türk İslam Eserleri Müzesi E 2182
Vakfiyenin Son Kısmı: Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyud-ı Kadime Arşivi Nr. 1074
Vakfiyenin baş ve son sayfalarına ait olan tercüme metni, Ahmed Akgündüz v.d; Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii, İstanbul 2006, s.138-142’den alınmıştır
Vakfiyenin Başı: Vakfiyenin Sonu:
Vakfiyenin bir kısmına günümüz Türkçesiyle ilgi çekmek istiyorum.(Günümüz Türkçesiyle Vakfiyenin baş ve son ksımı alıntının altına doğru yer alacaktır,kaynakça ise en altta.)
Bahsetmek istediğim kısım:
Buraya dikkat çekme sebebim Fatih'in Ayasofya'ya zarar geleceğini önceden bilmesi ve kendi yaptığı düzenin değiştirilmemesi için bu hususa vakfiyesinde yer vermesi ve bunu değiştirmeye yeltenenlere lanet okumasıdır.
Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse... Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.
Vakfiyenin günümüz Türkçesiyle baş ve son ksımı:
Bismillahirrahmanirrahim
Allah'ın en yüce ismiyle başlanır ve onun âli zikriyle başarıya ulaşılır.
Hamd Ol Allah’a olsun ki; insan nev’inden bir kısım fertleri irâde- i ilâhiyyesiyle adâlet ve ihsân yolunda gitmeğe tam olarak muvaffak eylemiş; cenneti, ilimler ve hayırlı amellerle nefsini tezkiye edip kemale erdirerek ona tevelli eden âbid kullarına layık bir vâkî eylemiştir. Onun nimetleri, tahdit ile ihata etmekten yüce ve saymakla hasr etmekten âlîdir. “O öyle bir ilâhdır ki, kullar ümitlerini kesmişken feyzini (yağmuru) indirir ve rahmetini her tarafa neşreder; kullarının velisi (sahibi) [2] ve en çok hamde layık olan Hamîd’dir (Şûrâ, 42/28)”. O, kendisine sadaka-i cariye ile yaklaşmak isteyenlere ecir ve mükafatını tam olarak vermiş ve onlara kapıları kendilerine tamamen açık olarak altlarından nehirler akan Adn cennetlerini hazırlamıştır (Sad, 38/50)”. O Allah’a ni’metlerine karşılık gelebilecek şekilde bir hamd ile hamd etmek ve bize ettiği keremine denk olabilecek bir şükürle şükretmek istiyoruz. Bunu yaparken de hakkıyla O’na hamd edebilmekten ve şükrünün hakkını yerine getirebilmekten aciz olduğumuzu itiraf ediyor ve Arap ve Acem’in seyyidi olan Hz. Peygamber’in söylediği şu kelâmı söylemekle yetiniyoruz: Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Seni şanına layık bir ma’rifetle tanıyamadık. Ey Allahımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Sana nimetlerine karşılık gelecek şekilde hakkıyla şükr edemedik. Salât ve selam, Allah’ın kendisinin kendi nusreti ve mü’minlerle teyid eylediği; mü’minlere Allah’ın ayetlerini okuyan, daha evvel açık bir dalâlette olsalar bile onlara Kitab-ı İlâhî olan Kur’an’ı ve hikmeti öğreten; nebi ve resullerin seyyidi olan; Allah’ın “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya, 21/107)” iltifatına mazhar olan ümmi peygambere olsun. O’nun maddi ve manevî kirlerden uzak ve yüce kalan, Allah’ın kendilerinden maddi ve manevi kirleri giderdiği ve onları manen ve maddeten tathir ettiği zeki ve zarif âline de olsun. Ayrıca, O’nun hayırlı ve büyük olan sahabelerine, iyi ve kerîm olan etbâ’ına da olsun. Besmele, hamdele ve salveleden sonra; her iz’an ve akıl sahibi olanlar ile edeb ve irfan sahibi bulunan insanlara vâzıh ve âşikârdır ki, şer'-i sahih (doğru din) ve dürüst akıl göstermektedir ki, insanın ebedî saâdeti ve nefsin sermedi siyâdeti, kendisi için doğru ve hayırlı olanı bilmesi ve onunla amel etmesidir. Aynı şekilde iz’an ve idrâki bütün akıllara gerekli olan şer’-i şerifde burhân (şer’î delil) ile sâbittir ki, sadaka-i câriye, en güzel hayrattandır ve özellikle de şer’î işlerde, hakiki ilimler ile kudsî ma’rifetlerin tahsilinde kendisinden yararlanılan sadakalar, en güzel olanlarıdır. *** Bütün bu şerh ve ta’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır; Levh'i, Kalem'i, Arş'ı, Kürsi’yi, gökleri ve yeri koruyan Allah’ın hıfzı ve inayetiyle mahfuzdur;üzerinden süre geçtikçe bu vakfı tekit edecektir;zaman yenilendikçe vakfı daha da yerleşecektir.
Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan olsun melik olsun vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun hâkim veya mütegallib (zâlim ve diktatör) olsun, özellikle zâlim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fâsid bir tahakküm ve bâtıl bir nezâret ile vakıflara nâzır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek, tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak, asla helal değildir. Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfda tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâb eylemiş olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun. “Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve herşeyi bilir.” Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdâl, tahrif ve ibtal şeklinde müdahele ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı anı, sekerât- ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun içindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker meleğini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulamalarındaki dehşeti, bütün insanların Âlemlerin Rabbi’nin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis için hiçbir şeye mâlik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın. Kim, Allah’ın Kitabı’na ve Resülullah’ın Sünneti’ne muhâlefet ederse, Allah ve Resulü’nün haram kıldığını helalleştirmeye çalışırsa, Müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenâtını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü’minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah’ın gazabı ile dönmüş olur; son durağı ve oturağı Cehennem’dir; Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. “O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretleri fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.” “O gün her nefis kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır.” Bütün bunlardan sonra, vakfın ecr ü mükâfatı Hayy ve Kerim olan Allah’a, O’nun rahmetine, herkesi kucaklayan ihsanına, nimetine ve büyük fazlına aittir. Hiç şüphe yoktur ki, Allah güzel amel işleyenlerin ücretlerini zâyi kılmaz. Bu vakfiyenin üst kısmında imzası bulunan Hâkim verdiği kararların geçerli olduğu ve verdiği tasdik ve bozma kararlarının meşru kabul edildiği bir durumda, kendi yargı yetkisi sınırları içinde, bu vakfın belirlenen şekilde sahih ve geçerli olduğuna; vakfiyede zikredilen şartların açıklanan kanunlar mûcebince geçerli ve meşru kabul edildiğine; vakfiyedeki sıfat ve vasıfların dinen gerekliliğine; vâkıfın isbat ve nefy ettiklerinin bağlayıcı olduğuna, kesin bir karar ile karar verdi; herkesi bağlayacağına ve vakfın lazım hale geldiğine hükmetti; verilen karar üzerine mes’uliyetlerini müdrik olarak âdil şahitleri şahit gösterdi. Bu şer’-i hüccetin yazılması ………..de…….. vuku buldu. ……
Kaynakça:
Vakfiyenin Baş Kısmı: Türk İslam Eserleri Müzesi E 2182
Vakfiyenin Son Kısmı: Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kuyud-ı Kadime Arşivi Nr. 1074
Vakfiyenin baş ve son sayfalarına ait olan tercüme metni, Ahmed Akgündüz v.d; Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii, İstanbul 2006, s.138-142’den alınmıştır
Son düzenleme: