Neler Yeni

Evrim Ağacı güvenilir mi?

HmzaY

80+ Gold
Katılım
23 Temmuz 2022
Mesajlar
5,166
Dahası  
Reaksiyon skoru
2,273
Konum
Nazarick
İsim
Hamza Y
İlgilendiği Kategoriler
Little Bit Everything

forvet09

80+
Katılım
25 Şubat 2023
Mesajlar
490
Dahası  
Reaksiyon skoru
149
İsim
Ahmet KAvalcı
Boğazına kadar cehalete batmış hâlâ Facebook'tan çıkma şeyleri papağan gibi tekrarlayarak bilimsel verileri çürüttüğünü zannediyorsun.
Bilimsel verin ne?
Yok ula yok, masal anlatıyorlar sana, mantıkla adam kandırmaca.
ATV izleyen dayı gibi.
Mesaj otomatik birleştirildi:

memeli olan köpek ile çiftleşip çocuk yapmanı bekliyorum. Madem türleşme diye bir şey yok. Buyrun.
Evrime göre olması lazım, bana göre değil.
Ara tür den tam türe nasıl geçtin.
Kendini yalanlar mı insan.
 

F.A. Idoll

80+ Bronze
Katılım
14 Ekim 2020
Mesajlar
1,583
En İyi Cevap
3
Burada her ne muhabbet dönüyorsa hiç bulaşmadan konuyla ilgili yorumumu yapayim: Neden %100 güvenilir olsun?
 

Coolpanda

80+ Silver
Katılım
19 Aralık 2020
Mesajlar
2,380
Güvenilir değil. İnsanların anlamadığı jargonları kullanarak, insanları videolarında üst seviye ekipmanlar kullanarak etkileyip evrimi varmış gibi lanse etmeleri doğru değil. Ki zaten Evrim ağacı isimli kanal sahipleri kendilerini evrimci sanıyor ama aslında natüralistler farkında değiller, birilerinin gidip evrim ağacı youtube kanalına aslında natüralizm ile evrimin çok ayrı şeyler olduğunu açıklaması gerek. (Bilmeyenler için natüralist kabaca doğalcı demek, bu adamlar da natüralizmi savunuyor ama kendilerini evrimciliğe nispet ediyorlar, kısacası boş beleş bir kanal).
 

Doyl

80+ Bronze
Katılım
2 Haziran 2023
Mesajlar
676
Dahası  
Reaksiyon skoru
243
İsim
Doyl
Evrim teorisini %100 olarak kabul etmiyorum. Canlıların bulunduğu habitata göre evrimleşmesini kabul ediyorum. Ama insanın maymundan geldiğini kabul etmiyorum.
İnsan maymundan gelmiyor zaten bilmedigin şeyi kabul etmemen normal
Mesaj otomatik birleştirildi:

Yav evrimciler, ne laf çevirip duruyonuz. "BİZ İNSAN DEĞİL, MAYMUNUZ" yazın olsun bitsin. Bizde sizi daha iyi tanımış oluruz. Hadi Tüm evrime inanıp KENDİNİ MAYMUN ZANNEDENLER yorum yazıp "BİZ MAYMUNUZ" yazsınlar :) :) :)
Senden maymun bile olmaz haklısın
 
Son düzenleme:

HjRO

80+ Bronze
Katılım
4 Kasım 2022
Mesajlar
505
Dahası  
Reaksiyon skoru
167
İsim
Ekrem Fil
İnsan Allah'ın direkt yarattığı bir canlıdır. Herhangi bir canlının evrimi dolayısıyla gelişmemiştir.
bilim öyle demiyor. kabul edemiyorsan sorun bilimde değil senin inancında.
Mesaj otomatik birleştirildi:

Burada inanç farklılığı ön plana çıkıyor.
Din uğruna ifadesi dinin değersiz olduğunu veya bilimden daha değersiz olduğunu vurguluyor. Burada zaten ayrılıyoruz.
bilim zaten din gibi değer yüklenebilecek bir şey değildir. dini temel alanların hep yaptığı yanlış din ile bilimi benzer şeyler olarak görmeleri daha doğrusu bu iki çok farklı olguyu aynı kefeye koymalarıdır. bilim dogmatik değildir, değişkendir ve doğruları/yanlışları değil gerçekleri ortaya çıkarır. buna çabalar. din ise dogmatiktir ve değişim söz konusu olamaz eğer olursa farklı yorumlar/görüşler aracılığıyla olur buna mezhepler örneğin protestan mezhebi örnek verilebilir.
 
Son düzenleme:

İceWolf

80+ Silver
Katılım
26 Şubat 2021
Mesajlar
2,999
Uygunsuz Dil
Senden maymun bile olmaz haklısın
Aynen bizler maymun değiliz, insanlarında maymundan gelmediğini biliriz. Sen sülalenin maymun olduğunu anlata anlata yaşa. (y) (y)

Babana sordunmu, hangi maymun cinsiymiş sizin aile? :) :) :) Yada evriminizi tamamlayabildinizmi? Yani insan olabilmişmisiniz yoksa maymunla insan arasında biryerlerdemisiniz? :) :) :)
 
Son düzenleme:

Carl-S

80+ Gold
Katılım
4 Şubat 2022
Mesajlar
9,818
Dahası  
Reaksiyon skoru
15,002
İsim
s
İlgilendiği Kategoriler
Laptop önerileri ve Telefon önerileri
Güvenilir değil. İnsanların anlamadığı jargonları kullanarak, insanları videolarında üst seviye ekipmanlar kullanarak etkileyip evrimi varmış gibi lanse etmeleri doğru değil. Ki zaten Evrim ağacı isimli kanal sahipleri kendilerini evrimci sanıyor ama aslında natüralistler farkında değiller, birilerinin gidip evrim ağacı youtube kanalına aslında natüralizm ile evrimin çok ayrı şeyler olduğunu açıklaması gerek. (Bilmeyenler için natüralist kabaca doğalcı demek, bu adamlar da natüralizmi savunuyor ama kendilerini evrimciliğe nispet ediyorlar, kısacası boş beleş bir kanal).
Evrim zaten var
Mesaj otomatik birleştirildi:

Aynen bizler maymun değiliz, insanlarında maymundan gelmediğini biliriz. Sen sülalenin maymun olduğunu anlata anlata yaşa. (y) (y)

Babana sordunmu, hangi maymun cinsiymiş sizin aile? :) :) :) Yada evriminizi tamamlayabildinizmi? Yani insan olabilmişmisiniz yoksa maymunla insan arasında biryerlerdemisiniz? :) :) :)
Daha evrim hakkında bilgin yok boş boş yorum yapma. :)
Mesaj otomatik birleştirildi:

Accık insan olunda MAYMUN larla tartışmayın, MUZ verin, Yada AJDAR ı gönderin :) :) :)
Ulan terlik eminim makale bile okumamışsın hala maymun diyorsun yazık kafanıza klasik islamcı zihniyeti hiç şaşırtmıyorsunuz. ;)
 

umutbeedir

80+ Bronze
Katılım
12 Kasım 2021
Mesajlar
569
Dahası  
Reaksiyon skoru
216
Konum
Turkiye
İsim
Umut BEDİR
İlgilendiği Kategoriler
Tasarım ve Oyun
Instagram
chox.ia
Steam
https://steamcommunity.com/id/untiliwin/
Discord
umt.bdr
Evrim denilen şey, bir Yaratıcıya inanmak istemeyen, kendisini yaratıcının kuralları dairesine sokmak istemeyen insanların çıkarttıkları, içi boş tamamen mantık dışı bir anlayış.
Sana sabırla ve kendini vererek aşağıdaki makaleyi okumanı ve içselleştirmeni tavsiye ederim kardeşim.

Değerli kardeşimiz,

İçinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız evrenin nasıl var olduğu, nereye doğru gittiği, içindeki düzen ve dengeyi sağlayan kanunların nasıl işledikleri her devirde insanların merak konusu olmuştur. Bilim adamları, düşünürler asırlardır bu konuyla ilgili sayısız araştırmalar yapmışlar, pek çok teoriler üretmişlerdir.

XX. yüzyılın başlarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi. "Statik evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi.

Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken bir Yaratıcı'nın varlığını da reddediyordu.

Her şey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile, tek bir noktadayken büyük patlama ile yaratılmış ve birbirlerinden ayrılarak evrenin bugünkü şeklini meydana getirmişlerdir. Materyalizm, maddeyi mutlak varlık sayan, maddeden başka hiçbir şeyin varlığını kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Tarihi eski Yunan'a kadar uzanan, ama özellikle XIX. yüzyılda yaygınlaşan bu düşünce sistemi, Karl Marx'ın diyalektik materyalizmiyle ünlenmişti.

XIX. yüzyıldaki durağan evren modeli, başta belirttiğimiz gibi, materyalist felsefeye zemin sağlamıştı. Materyalist felsefeci George Politzer, bu evren modeline dayanarak, "Felsefenin Başlangıç İlkeleri" adlı kitabında; "evrenin yaratılmış bir şey" olmadığını öne sürmüştü ve şöyle demişti:

"Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde Allah tarafından belli bir anda ve yoktan var edilmiş olması gerekirdi."

Politzer evrenin yoktan var edilmediğini iddia ederken XIX. yüzyılın durağan evren modeline dayanıyor ve dolayısıyla bilimsel bir iddia ortaya attığını sanıyordu. Oysa XX. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır. XXI. yüzyılın eşiğinde olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla yaratıldığı modern fizik tarafından pekçok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır.

Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği saptanmıştır. Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir.

Şimdi de bu çok önemli gerçeklerin bilim dünyası tarafından nasıl ortaya çıkarıldığından bahsedelim:

1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş bilim dünyasında büyük bir yankı yarattı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma farkedilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar.

Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu. Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.


Aslında bu gerçek daha önceden de teorik olarak keşfedilmişti. Yüzyılın en büyük bilim adamı sayılan Albert Einstein, teorik fizik alanında yaptığı hesaplamalarla evrenin durağan olamayacağı sonucuna varmıştı. Fakat o devrin genel kabul gören durağan evren modeliyle ters düşmemek için bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, 'kariyerinin en büyük hatası' olarak adlandıracaktı. Daha sonra Hubble'ın gözlemleriyle evrenin genişlediği kesinlik kazandı. Peki evrenin genişliyor olmasının, evrenin varoluşu konusundaki önemi neydi?

Evren genişlediğine göre,
zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Evrenin başlangıcı olan bu büyük patlamaya İngilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi ve bu teori de aynı isimle anılmaya başlandı.

Aslında sıfır hacim bu konunun teorik bir ifade biçimidir. Bilim, insan aklının kavrama sınırlarını aşan 'yokluk' kavramını ancak 'sıfır hacimdeki nokta' ifadesi ile tarif edebilmektedir. Gerçekte ise 'sıfır hacimdeki bir nokta' 'yokluk' anlamına gelir. Evren de yokluktan var olmuştur. Diğer bir deyimle yaratılmıştır.

Modern fiziğin ancak bu yüzyılın sonlarına doğru ulaştığı bu büyük gerçek, Kur'an'da bize on dört yüzyıl önceden şöyle haber verilmekteydi:


Bilindiği gibi Big Bang teorisi, başlangıçta evrendeki tüm cisimlerin birarada olduklarını ve sonradan ayrıldıklarını göstermiştir. Big Bang teorisinin ortaya koyduğu bu gerçek de, zamanımızdan tam on dört asır önce insanların evren hakkındaki bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde yine Kur'an'da şöyle bildiriliyordu:


Yani her şey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile, tek bir noktadayken büyük patlama ile yaratılmış ve birbirlerinden ayrılarak evrenin bugünkü şeklini meydana getirmişlerdir. Ayetin ifadelerini Big Bang teorisi ile karşılaştırdığımızda tam bir uyum içinde olduklarını görürüz. Oysa Big Bang'in bilimsel bir teori olarak ortaya atılması ancak XX. yüzyılda mümkün olmuştur.

Evrenin genişlemesi, Büyük Patlama teorisinin yani evrenin yoktan var edildiğinin en önemli kanıtlarından biridir. Evren yaratıldığından beri süregelen bu gerçek, modern bilim tarafından ancak bu yüzyılda keşfedildiği halde Kur'an'da bu gerçek yine bundan on dört asır önce haber verilmiştir:


Açıkça görüldüğü gibi, Büyük Patlama teorisi evrenin "yoktan var edildiği"nin, yani Allah tarafından yaratıldığının ispatıydı. Big Bang'in bu zaferi ile birlikte, materyalist felsefenin temeli olan "ezeli madde" kavramı da tarihe karışmış oldu. Peki o zaman Big Bang'den önce ne vardı ve "yok" olan evreni bu büyük patlama ile "var" hale getiren güç neydi? Elbette ki bu soru bir Yaratıcı'nın varlığını göstermektedir. Ünlü ateist felsefeci Anthony Flew, bu konuda şunları söyler:


Kendisini ateist olmak için körü körüne şartlandırmayan pek çok bilim adamı ise, evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'nın varlığını kabul etmiş durumdadır. Bu Yaratıcı, hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıdır. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross bu gerçeği şöyle açıklar:


Bu bilim adamının da söylediği gibi, madde ve zaman, tüm bu kavramlardan bağımsız olan sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı tarafından var edilmiştir. O Yaratıcı, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır.


tamam. Böyle devam et
 

Nyrxia

80+ Bronze
Katılım
13 Kasım 2021
Mesajlar
764
Dahası  
Reaksiyon skoru
497
İsim
Ahmet
Evrim denilen şey, bir Yaratıcıya inanmak istemeyen, kendisini yaratıcının kuralları dairesine sokmak istemeyen insanların çıkarttıkları, içi boş tamamen mantık dışı bir anlayış.
Sana sabırla ve kendini vererek aşağıdaki makaleyi okumanı ve içselleştirmeni tavsiye ederim kardeşim.

Değerli kardeşimiz,

İçinde bulunduğumuz uçsuz bucaksız evrenin nasıl var olduğu, nereye doğru gittiği, içindeki düzen ve dengeyi sağlayan kanunların nasıl işledikleri her devirde insanların merak konusu olmuştur. Bilim adamları, düşünürler asırlardır bu konuyla ilgili sayısız araştırmalar yapmışlar, pek çok teoriler üretmişlerdir.

XX. yüzyılın başlarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi. "Statik evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi.

Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken bir Yaratıcı'nın varlığını da reddediyordu.

Her şey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile, tek bir noktadayken büyük patlama ile yaratılmış ve birbirlerinden ayrılarak evrenin bugünkü şeklini meydana getirmişlerdir. Materyalizm, maddeyi mutlak varlık sayan, maddeden başka hiçbir şeyin varlığını kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Tarihi eski Yunan'a kadar uzanan, ama özellikle XIX. yüzyılda yaygınlaşan bu düşünce sistemi, Karl Marx'ın diyalektik materyalizmiyle ünlenmişti.

XIX. yüzyıldaki durağan evren modeli, başta belirttiğimiz gibi, materyalist felsefeye zemin sağlamıştı. Materyalist felsefeci George Politzer, bu evren modeline dayanarak, "Felsefenin Başlangıç İlkeleri" adlı kitabında; "evrenin yaratılmış bir şey" olmadığını öne sürmüştü ve şöyle demişti:

"Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde Allah tarafından belli bir anda ve yoktan var edilmiş olması gerekirdi."

Politzer evrenin yoktan var edilmediğini iddia ederken XIX. yüzyılın durağan evren modeline dayanıyor ve dolayısıyla bilimsel bir iddia ortaya attığını sanıyordu. Oysa XX. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır. XXI. yüzyılın eşiğinde olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla yaratıldığı modern fizik tarafından pekçok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır.

Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği saptanmıştır. Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir.

Şimdi de bu çok önemli gerçeklerin bilim dünyası tarafından nasıl ortaya çıkarıldığından bahsedelim:

1929 yılında California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş bilim dünyasında büyük bir yankı yarattı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma farkedilmişti. Yani yıldızlar bizden sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar.

Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha keşfetti: Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç, evrenin her an "genişlemekte" olduğuydu. Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.


Aslında bu gerçek daha önceden de teorik olarak keşfedilmişti. Yüzyılın en büyük bilim adamı sayılan Albert Einstein, teorik fizik alanında yaptığı hesaplamalarla evrenin durağan olamayacağı sonucuna varmıştı. Fakat o devrin genel kabul gören durağan evren modeliyle ters düşmemek için bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, 'kariyerinin en büyük hatası' olarak adlandıracaktı. Daha sonra Hubble'ın gözlemleriyle evrenin genişlediği kesinlik kazandı. Peki evrenin genişliyor olmasının, evrenin varoluşu konusundaki önemi neydi?

Evren genişlediğine göre,
zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi. Evren, sıfır hacme sahip bu noktanın patlamasıyla ortaya çıkmıştı. Evrenin başlangıcı olan bu büyük patlamaya İngilizce karşılığı olan "Big Bang" ismi verildi ve bu teori de aynı isimle anılmaya başlandı.

Aslında sıfır hacim bu konunun teorik bir ifade biçimidir. Bilim, insan aklının kavrama sınırlarını aşan 'yokluk' kavramını ancak 'sıfır hacimdeki nokta' ifadesi ile tarif edebilmektedir. Gerçekte ise 'sıfır hacimdeki bir nokta' 'yokluk' anlamına gelir. Evren de yokluktan var olmuştur. Diğer bir deyimle yaratılmıştır.

Modern fiziğin ancak bu yüzyılın sonlarına doğru ulaştığı bu büyük gerçek, Kur'an'da bize on dört yüzyıl önceden şöyle haber verilmekteydi:


Bilindiği gibi Big Bang teorisi, başlangıçta evrendeki tüm cisimlerin birarada olduklarını ve sonradan ayrıldıklarını göstermiştir. Big Bang teorisinin ortaya koyduğu bu gerçek de, zamanımızdan tam on dört asır önce insanların evren hakkındaki bilgilerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde yine Kur'an'da şöyle bildiriliyordu:


Yani her şey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile, tek bir noktadayken büyük patlama ile yaratılmış ve birbirlerinden ayrılarak evrenin bugünkü şeklini meydana getirmişlerdir. Ayetin ifadelerini Big Bang teorisi ile karşılaştırdığımızda tam bir uyum içinde olduklarını görürüz. Oysa Big Bang'in bilimsel bir teori olarak ortaya atılması ancak XX. yüzyılda mümkün olmuştur.

Evrenin genişlemesi, Büyük Patlama teorisinin yani evrenin yoktan var edildiğinin en önemli kanıtlarından biridir. Evren yaratıldığından beri süregelen bu gerçek, modern bilim tarafından ancak bu yüzyılda keşfedildiği halde Kur'an'da bu gerçek yine bundan on dört asır önce haber verilmiştir:


Açıkça görüldüğü gibi, Büyük Patlama teorisi evrenin "yoktan var edildiği"nin, yani Allah tarafından yaratıldığının ispatıydı. Big Bang'in bu zaferi ile birlikte, materyalist felsefenin temeli olan "ezeli madde" kavramı da tarihe karışmış oldu. Peki o zaman Big Bang'den önce ne vardı ve "yok" olan evreni bu büyük patlama ile "var" hale getiren güç neydi? Elbette ki bu soru bir Yaratıcı'nın varlığını göstermektedir. Ünlü ateist felsefeci Anthony Flew, bu konuda şunları söyler:


Kendisini ateist olmak için körü körüne şartlandırmayan pek çok bilim adamı ise, evrenin yaratılışında sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'nın varlığını kabul etmiş durumdadır. Bu Yaratıcı, hem maddeyi hem de zamanı yaratmış olan, yani her ikisinden de bağımsız bir varlık olmalıdır. Ünlü Amerikalı astrofizikçi Hugh Ross bu gerçeği şöyle açıklar:


Bu bilim adamının da söylediği gibi, madde ve zaman, tüm bu kavramlardan bağımsız olan sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı tarafından var edilmiştir. O Yaratıcı, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır.
Uzun uzun yazınca haklıyım triplerine giren insan tipi 😂
 
Yeni mesajlar Yeni Konu Aç      

SON KONULAR

Forum istatistikleri

Konular
974,371
Mesajlar
8,814,815
Üyeler
154,048
Son üye
mrsagop
Top Bottom