Hocam mesela şu an senin yazdıkların paylaştığın kaynak vs benim için kulaktan kulağa geçen bilgi lâkin paylaştığın olay yüksek ihtimal doğru biraz araştırsam doğru olduğunu görürüm yani anlayacağın kulaktan duyduğum senin yazdığına bile az bir araştırma ile inanabiliyorsam , niçin sahabeler gibi emin kişilere inan mıyım ?
İnsanlık hâli olan rivayet durumu paylaşmışsınız ve gördüğünüz gibi o bile ortaya çıkmış gizli kalmamış , bu inanmamaya değil tam tersine en ufak şeylerin bile hadis ilminde irdelendiğine örnek olur ve işin sıhhatini anlatır bize
Netice olarak işin özeti şu:
Malûmdur ki, cemaatler içinde vuku bulan hâdiseler, âhâdî bir surette nakledilse, tekzip edilmediği vakit, doğruluğunu gösterir. Çünkü, insanın fıtratında, yalana yalandır demeye cibillîbir meyil vardır. Hususan, her kavimden ziyade yalana karşı sükût etmez Sahabeler olsa; hususan hâdiseler Resul-i EkremAleyhissalâtü Vesselâma taallûk etse; ve bilhassa, nakleden, meşâhir-i Sahabeden olsa, elbette o haber-i vahid sahibi, o hâdiseyi gören cemaati temsil eder hükmünde rivayet eder.
Halbuki, şimdi bahsedeceğimiz mu’cizât-ı mâiyeyi, herbir misali çok tariklerle, çok Sahabelerin ellerinden, binler Tâbiînin muhakkikleri el atıp almışlar, sağlam olarak ikinci asır müçtehidlerinin ellerine vermişler. Onlar da, kemâl-i ciddiyetle ve hürmetle el atıp, kabul edip, arkalarındaki asrın muhakkiklerinin ellerine vermişler. Her tabaka, binler kuvvetli ellerden geçip, gele gele tâ asrımıza gelmiş. Hem Asr-ı Saadette yazılan kütüb-ü ehâdisiye sağlam olarak devredilip, tâ Buharî ve Müslim gibi ilm-i hadîsin dâhi imamlarının ellerine geçmiş. Onlar da, kemâl-i tahkikle merâtibini tefrik ederek, sıhhati şüphesiz olanları cem ederek bize ders vermişler, takdim etmişler.