keşke sadece oyunlardan zevk alamasak. belirli bir yaştan ya da yaşanmışlıklardan sonra insanın hayata karşı hevesi kalmıyor. çocukken dışarıya çıktığımda hayatın ne kadar renkli olduğunu hatırlıyorum. kontrastı fullemişim gibiydi. çimenler yemyeşil, deniz masmavi, güneş oldukça parlak. şimdi dışarı çıkıyorum sanırsın 50 lerdeki siyah beyaz bir tv yi izliyorum. iş güç, yaşam mücadelesi, sırtında ödenmesi gereken onca borç, anne babanın yaşlanıp artık senin onlarla ilgileneceğin zamanlara gelmen falan. uzun lafın kısası olay oyunlarda değil. olay saf ve masum çocukluğumuzda. olay misafirliğe gittiğinde senden yaşça büyük kuzeninin bilgisayarında sadece w ye basarak araba oyunu oynamaya çalışırken babanın hadi oğlum gidiyoruz diye çağırması ve senin biraz daha oturalım diye nazlanmanda. daha içimizi dökebileceğimiz çok şey var da işte...