Cevdet Sunay
80+ Platinum
- Katılım
- 8 Ağustos 2020
- Mesajlar
- 12,299
- Reaksiyon skoru
- 25,504
Genelkurmay- İrtica İle Mücadele (1997) Bölüm 1 ; Tehditi Tanımak
Türkiye Cumhuriyeti devlet yönetiminin İslami kurallara göre düzenlenmesini esas alan siyasi İslam, bütün irticai ve radikal unsurların ulaşmak istedikleri nihai hedeftirBu hedefe ulaşmak için; Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren, din- siyaset ilişkisine yön vermeye çalışan bu kesim, laik Türkiye olgusu içinde, başlangıçtan itibaren Anadolu’da ortaya çıkan ayaklanmalardan istifade etmek suretiyle, her türlü ortamda amaçlan doğrultusunda eylem yapmışlardır.
Dün olduğu gibi bugün de, bu kesim, eylemlerini geliştirerek tüm kurum ve kuruluşlarda taban kadrosu oluşturma gayreti içine girmişlerdir.
Öncelik ve özellikle; çokpartili sisteme geçişi müteakip siyasi beklentileri nedeniyle Atatürk ilke ve inkılapları aleyhine verilen tavizlerin sonucu olarak, irticai kesim, demokrasi şemsiyesi altında toplum içinde de teşkilatlanma çalışmalarına hız vermiş, laik devlet olgusu, yasal bir teminat olmasına rağmen sulandırılmıştır.
Bu bağlamda; Ulu Önder Atatürk’ün ortaya koyduğu çağdaş ve laik Cumhuriyet, tehdit altına girme temayülü göstermiş, TC’nin temel nitelikleri yıpratılarak, irticai hareketler, maksatlı bir şekilde desteklenmek suretiyle ülke ve millet, sonu olmayan bir karanlığın içine çekilmeye çalışılmıştır.
Bu durum; bireysel kökten dinci faaliyetlerin, kitlesel veçhe kazanmasına neden olmuş ve bu suretle; TC’nin kutsal bayrağının yerine yeşil bayrak çekenlerin; Atatürk’ün manevi şahsiyetine, TC varlığının temel güvencesi olan ve Anayasamızla güvence altına alınmış temel ve ortak değerlerimize saygısızlık yapanların cesaretlendirildiği ve ödüllendirildiği bir vasat oluşmuştur.
Otorite boşluğundan istifade ile ortaya çıkan ayrılıkçılık akımları da konuya diğer bir boyut getirmektedir. Türk ulusal kimliğini ve Türkiye Cumhuriyeti devletini tanımak istemeyen düşünce sahipleri, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğüne karşı, nihai hedeflerinden önce birinci adım olarak, daha enternasyonel olan din kimliği altında faaliyetlerini sürdürerek, öncelikle ülkenin siyasal isminin sadece Türkleri değil, tüm grupları da içerecek şekilde değiştirilmesine çalışmaktadırlar.
Ayrıca, genel kitleler tarafından bilinmeyen veya basma sızmayan dış politikanın dışında, alınması gereken önlemlerin alınmadığı, Diyanet İşleri Başkanlığı dahil, ülkede din işlerinin tamamen kontrolsüz olduğu, hatta kendisini aşamamış bir çok akademik olan veya olmayan din adamlarının, nihai hedefi bilerek ve bilmeyerek, temelleri çok önceden atılan bu gelişmelere yardımcı olduğu gözlenmektedir. Ayrıca “İslam mutlaka iktidar olmalıdır, yönetilemez” ideolojisine sahip üçüncü nesil fanatik ve şovenist köktendincilerin tahminlerin aksine, çok daha kısa sürede yaygınlaşarak, eylemlerini sürdürdüğü esefle müşahede edilmektedir.
Bunun yanı sıra; Diyanet’in pasif, yönetmek ve yönetilmekten yoksun kadrosunun, yurtiçinde ve yurtdışında görev yapmamasından ortaya çıkan boşluk, tarikatlar ve Milli Görüş Teşkilatı tarafından doldurulmakta, böylece örgütlenme faaliyetleri hızla artmaktadır.
Bu durum tarikatların ve Milli Görüş Teşkilatı gibi kurumların hızla büyümesine ve belirli kitleleri tamamen kontrolü altına almasına imkan sağlamaktadır. Böylelikle Anayasa’nın 136. maddesinde ifadesini bulan, laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, icra edilmesi öngörülen din işlerinin, devlete bağımlı din adamları ile yürütülmesi olgusu, kasıtlı olarak defacto ile ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Gelişen bu durum muvacehesinde; özellikle son onbir aylık dönem içinde; bazı İslam devletlerince de geliştirilip desteklenen şeriat düzenine dayalı radikal İslamî tehdit, laik cumhuriyeti yıkmaya yönelik faaliyetlerini siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olaylarla entegreli olarak artırmıştır.
Bu artış; toplumun huzur ve güvenini sarsmış, böylece, Türk ulusu ümmet kavramı içinde bölünmeye yüz tutmuştur. İç ayaklanmaya doğru ivme kazanan bu irticai faaliyetler bugün maalesef suni gündem söylemleriyle kamufle edilmeye çalışılmaktadır.
Şimdi müsaadenizle önem ve önceliğine binaen, siyasi İslamın gelişimi doğrultusunda irticai faaliyetlerdeki önemli olayları arz edeceğim.
Haziran 1996 ayında, bugünkü koalisyon hükümetinin oluşturulmasını müteakip irticai kesimin siyasal İslamı gerçekleştirme yolunda başta teşkilatlanma ve kadrolaşma olmak üzere planlı bir ivme ile tüm alanlarda yoğun faaliyetlere giriştiği görülmüştür.
Bu kapsamda; laikliğe aykırı söz ve davranışları ile tanınan bazı tarikat liderlerine devrim yasalarına aykırı kıyafetleriyle geldikleri Başbakanlık Konutu’nda yemek verilerek bu çeşit kişilerin devlet katında itibar gördükleri ve eylemlerinin hoş karşılandığı kanıtlanmaya çalışılmış, böylelikle siyasal İslam taraftarı ve sempatizanlarına kimlik kazandırmak maksadıyla; olumlu mesaj verilmiştir.
Okullarda öğrencilerin irticanın simgesi haline dönüşen türban ile bulunmalarının laiklik ilkesine aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla belgelenmesine rağmen, siyasi İslamî kesim ve sempatizanları, kendilerine oy getirdiği inancıyla hemen her konuşmalarında okullarda ve hatta devlet dairelerinde başörtüsü ile öğrenim görme ve çalışmanın anayasal bir hak olduğunu ısrarla iddia ederek halkı kışkırtmışlar, eylemler düzenlemişler, hatta üniversitelerde rektörlerin başörtüye selam duracağını ileri sürebilmişlerdir.
Sözde adil düzen kavramı içinde; özellikle belli bir dini görüş ve inanca sahip olanlarla, olmayanlar arasında farklılık ön plana çıkartılmış, bu dini görüş ve inanca sahip olmayanlar, düşmanca hareketlerin hedefi olarak gösterilmiştir.
Bugün itibariyle; artan boyutta devam eden irticai tehdidin, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedef alan fevkalade ciddi boyutu; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda memleketini seven demokratik ve laik her vatandaşın dikkatle izlemesi ve bu tehdidi her kesime anlatması, tarafsız kalmaması ve icraatta bulunması ana görevidir.
Bu noktadan hareketle; Atatürk’ün kurduğu modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin nitelikleri değişmeyecek, değiştirilemeyecektir.
Bunlar;
- Tek millet,
- Tek vatan,
- Tek devlet,
- Tek dil,
- Tek bayrak,