Hocam, şimdi yazdığınız 50 mesajı tek tek alıntılayamam ama genel bir yanıt vermeye çalışacağım. Uzun oldu ama bence okumaya değer (Yazıyı yazarken hâlâ yeni mesajlar geliyor, o yüzden zaten hepsine cevap vermem mümkün değil.)
Öncelikle, “vahiy” dediğimiz şey senin küçük beyninde düşündüğün gibi bir şey değil. Cebrail geldi, Hz. Muhammed’in gözüne göründü, vahyi verdi gitti — öyle değil yani. “Ey Muhammed! Yeni vahyin şudur: ‘Herkesin dereceleri yaptıklarınadır.’ (En‘âm 132)” şeklinde mi oluyor sence? Olmuyor.
Kafandaki vahyin gelme mantığını değiştirmen gerekir. Vahiy dediğimiz şey bilinçsel olarak gelir. Şöyle örnek vereyim: Hani “beyne çip takacağız ve dilleri öğrenmeden konuşacağız” tarzı bilim kurgu fikirleri var ya — hah, aynen öyle. Tabii ki çip takılmadı ama bir nevi bilinçsel, zihinsel bir bağlantı ile geldi. Peygamber Efendimiz de bunu insanların anlayabileceği şekilde aktarmaya çalıştı.
Hani bazen içinde bir duygu oluşur da kelimelerle tarif edemezsin ya — onun binlerce katı gibi düşün. Bizim bildiğimiz bu 4 boyutlu dünyadaki her şey fiziksel ve maddesel şeylerle sınırlı. Peki, sen gidip de yaratıcı katında — kaç boyut yukarıda, zihninin alamayacağı şeyleri — nasıl aktaracaksın? Tabii ki kelimelerle, fiziksel dünyadan sembollerle.
Cehennem sence fiziksel bir yer mi? Ne gezsin orada “zakkum”, “ateş”, “kaynar su”? Bunlar sadece azabın, acının maddesel dünyadaki sembolleri. Eğer orada sadece “Sizin hiçbir güzel yiyeceğiniz yoktur.” deyip geçseydi, etkili olmazdı. Neden? Çünkü günümüzde bile bazı anlatımlarda anlatımın daha güçlü olması için örnekler verilir. Burada da olduğu gibi, daha iyi anlaşılması için semboller kullanılır.
Yani Kur’an’daki her şey birer semboldür; Kur’an, anlatıldığı gibi sadece kelimelerin düz anlamı değildir. Mesela cennet için “şaraptan dereler”, “sınırsız cariyeler” gibi ifadeler geçer. Cennette ne gezsin cariye, ne gezsin şaraptan dere? O dönem insanlarını en çok tatmin eden ve mutlu eden şeyler bunlar olduğu için bu örnekler seçilmiştir.
Ayet diyor ki: “Kur’an apaçık bir kitaptır.” Sen de diyorsun ki: “Allah, bunu apaçık anlattığını söylüyor.”
Orada Cebrail gelip “Kur’an apaçık bir kitaptır.” demiyor ki. Hz. Muhammed, dönemin şartlarına göre o kitabı açıklanabilecek en iyi şekilde açıkladığını kastediyor.
Diyorsun ki: “1400 yıl önce yollandı bu kitap, şimdi yine yollansın o zaman.” Bazı insanlar 1400 yıl öncesini anlayamayabilir. Dediğim gibi, Allah gidip de “Arap Yarımadası’ndaki Muhammed’i seçeyim.” demedi; Hz. Muhammed bu seviyeye layık hale geldi ve birdaha onun ibisi gelmedi ve gelmeyecek.
Bazı kişiler yanlış anlayıp “Ne demek, sen Kur’an’ı Muhammed mi yazdı diyorsun?” diyecekler ama evet, mesele şu: Allah kelime kelime dikte etmedi. Onu şöyle açıklayayım: Bazen bir arkadaşını sadece bir bakışmayla anlarsın ya, o sana hiçbir şey söylemez ama sen ne demek istediğini sezersin. O duyguyu anlatmak istesen 50 farklı şekilde anlatırsın. Vahiy de buna benzer bir şeydir. Allah gönderir, peygamber onu insan diline, yazıya çevirir.
Allah’ın kelamı neden her dile kusursuz çevrilmiyor? Sonuçta “mutlak güç sahibi Allah’ın kelamı” diyorsunuz. Ama bunlar Allah’ın doğrudan kelamı değil; Allah kelimelerle konuşmaz. Bu kitap, bizim gibi aciz insanların az da olsa fikir yürütebilmesi için gönderilmiştir.
Belki de bu kitap bu yıllarda gelseydi, bilinçaltı, nörobilim ya da gelişmiş psikoloji sayesinde gelen vahiyler daha derin ve anlaşılır bir şekilde yazı diline dökülebilirdi. Ama 1400 yıl önce geldi maalesef, ve o dönemin bilimi bu kadarını açıklamaya yetti.
Şimdi diyeceksiniz ki, “E o zaman Allah yine bir peygamber seçsin ve onunla kitap göndersin.”
Allah bunu yapamaz, çünkü birini seçerse onun iradesine ve kaderine müdahale etmiş olur. Bu yüzden yapmaz. İnsanlardan birinin o bilinç seviyesine kendi çabasıyla ulaşması gerekir; ama maalesef bu da imkânsızdır. Günümüz teknolojileri insan zihnini o kadar öldürüyor ki bir insan o zihin-bilinç seviyesine ulaşamaz.
Şimdi, “Kendi kendine sorup cevaplamışsın.” diyebilirsin. Evet, belki burada net bir cevap yok gibi duruyor ama aslında anlatmak istediğim şey şu:
Neden vahiyler bu kadar karmaşık ve kapalı?
Yani neden hadislere ihtiyaç duyuyoruz? Neden Allah araya 1-2 kelime daha koyup daha açık bir şekilde anlatmamış? — işte bunlara cevap vermeye çalıştım.
Benim en büyük problemim kendimi tam olarak ifade edememem. Muhtemelen arkadaş bunu okuyunca yine hiçbir şey anlamayacak ve at gözlüğüyle devam edecek.
Dediğim gibi, bazı şeyleri kelimelerle açıklayamazsınız. Ben bile burada demek istediklerimi kelimelerle tam olarak ifade edemedim.
Koskoca başka boyutların, mutlak yaratıcının nasıl kelimelerle anlatılmasını bekliyorsunuz — anlamıyorum.